İSLAM ÜMMETİ BÖLÜNME İLE MEDENİ YAPILANMANIN ARASINDA!


Bir asırdan sonra farklı ülkelerin Müslümanlarının ayaklandığı günümüzde “İslam’ın izzet ve kudretini” bu “tarihsel dönemeçte” geri getirme peşindeler. İslam düşmanları harekete geçerek onların enerjisini bu tarafa o tarafa yönlendiriyorlar.

“Yücelik Allah’a, peygamberine ve müminlere aittir.” Kur’an/ Münafikun/ 8

Büyük İslam-i imparatorlukların bölünmesi

Endülüs’ün (bugünkü adıyla İspanya’nın) burada yaşayan Müslümanların dünyanın çeşit bölgelerine kaçmalarına sebep olan Avrupalılar tarafından fethedilmesinin ve Müslümanların ezilmesinin üzerinden birkaç asır geçti. Müslümanlar tekrar kendilerine gelerek Moğol (Babür), Osmanlı ve Safevi gibi üç büyük imparatorlukta huzur buldular. Bu imparatorlukların iktidarı Avrupalıların yeniden Müslümanların topraklarına ellerini uzatmalarına izin vermiyordu. Bu durum, yeni sömürge sisteminin kapsamlı bir atağa geçmesine kadar böyleydi. Bu defa yapılan atak, sadece askeri alanda ve teknoloji kaynaklı üstünlükten dolayı değildi. Yeni çirkin projelerle direk veya dolaylı sömürge ortamları oluşturma yönünde bilimsel araçlardan, antropoloji ve toplumların kültürlerini yönetme araçlarından faydalandılar.

Maalesef İngiliz ve Fransız sömürgelerinin, Hindistan yarım adasındaki mezhep ve kabilelerin arasına fitne salma ve yine iki büyük imparatorluk olan Osmanlı ile Sefevi İmparatorluğunun arasını açma yönündeki projeleri etkili olmuştur. Sonuç olarak 1857 yılında Moğol (Babür) imparatorluğu dağıldı!

İsyancı azınlıkların harekete geçirilmesi, Sefevilerle yapılan savaşta Osmanlıların zayıflatılması ve diğer girişimler, bu kudretin birinci dünya savaşında dağılmasına sebep oldu. Ardından ikinci bir duyuruya kadar Müslümanların büyük güç olmalarının güzel bir hatıraya dönüşmesi için “küçük ülkeler oluşturma” ve aynı şekilde bölgenin kalbinde “Siyonist rejimin tesis edilmesi” stratejisi ele alındı!

Kudrete ulaşma ortamı ve düşmanın yeniden sahneye inişi

Bir asırdan sonra farklı ülkelerin Müslümanlarının ayaklandığı günümüzde “İslam’ın izzet ve kudretini” bu “tarihsel dönemeçte” geri getirme peşindeler. İslam düşmanları harekete geçerek onların enerjisini bu tarafa o tarafa yönlendiriyorlar. Çünkü bu enerjinin bir yerde toplanması halinde batılıların bölgeden çıkarılmasıyla sonuçlanacağını ve bunun da kendileri için iktisadi anlamda öldürücü bir darbe olduğunu çok iyi biliyorlar.

Ondan daha tehlikeli olan ise İran İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei’nin ve bölgedeki çeşitli siyasi ve inkılabi şahsiyetlerin de vurgu yaptığı, bu varsayımın Irak, Suriye veya diğer bölge ülkelerinde tekrarlanabilir olmasıdır. Onlar, ülkelerin “yeniden bölünmesi” veya “sykes-picot” projesinin yeniden hayata geçirilmesini amaçlıyorlar. Sudan’ın, Mısır’ın, Irak’ın, Suriye’nin ve diğer ülkelerin bölünmesi hususu var olan bir hakikattir! Onlar biliyorlar ve İran İslam İnkılabından sonra da gördüler ki istikrara sahip bir ülke “gücünü” konuşturabilir. Dolayısıyla Irak’ta, Mısır’da ve diğer ülkelerde böyle bir şeyin İslamcıların eliyle gerçekleşmesine izin vermiyorlar. İşte bu nedenle de Mısır’da Müslümanların ezilip katledilmesinden, Irak’ta her gün bombaların patlatılmasından vb… yana bir çekinceleri bulunmamaktadır!

Karşılıklı olarak Şia ve Sünni’nin karalanması projesi

Bugün şahit olduğumuz şey, bireylerin mezhepsel duygularının tahrik olmasına sebep olan Müslümanlar arasındaki bazı akımların “radikal” davranışlarının medyaya yansımasıdır. Bu da aşırıcılığa ve taassupların ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Bugün Suriye’den bir tekfircinin işlediği cinayet haberi ulaştığında veya bu haberler Şialardan Ehl-i sünnete nakledildiğinde hasta bir grup insan çıkıp hemen bunları Ehl-i sünnet veya Şia kardeşlerimizin hanelerine yazıyorlar. Oysa bu sürecin devam etmesi karanlık bir geleceği beraberinde getireceğini hepimiz biliyoruz. Çünkü bu, Şia ve Sünni arasındaki her türlü birlikteliği ve barış içerisinde yaşamı dünya genelinde yok edecektir ve böyle bir çekişmenin sonucu da açıktır. Dolayısıyla bugün her zamankinden daya uyanık olmak gerekir…

Bizim görevimiz ve Kardeşliği güçlendirme yolunda adım atma

Sahi böyle bir ortamda bizim görevimiz nedir? Ayetullah Hamanei’nin defalarca vahdet ve tefrikadan sakınma meselesine vurgu yapmasının sebebi ne olabilir? Böyle bir ortam karşısında İslam Peygamberine (s.a.a) vermek üzere hazırladığımız cevap nedir?  Elektronik “Uhuvvet” (kardeşlik) dergisi şu an oluşan şartların, İslam medeniyetini oluşturmaya doğru hareket etmek için bir fırsat hem de Müslümanların izzetini yok etmek için bir tehdit olduğu inancıyla rahmet peygamberinden (s.a.a) yardım dileyerek ve İslam ümmetine gönül verenlerin yardımıyla “Kur’an-i Kardeşliği”, “Akılcılığı”, “Başkalarını hoş görüyle karşılama” ve yine “Şiddet taraftarlarını dışlamayı” güçlendirme yolunda “Müslümanların izzet ve kudretini güçlendirme stratejisi” başlığı altında Allah’ın izniyle meydana inmiştir.

“Eğer İslam’ın izzetini istersek bütün haftalar vahdet haftasıdır” inancıyla ve “İslam-i medeniyet yolunda Kur’an-i kardeşlik” sloganıyla adım atacak ve bu yolda bütün sorumluluk hissi olanlara el uzatacağız.

Alirıza KUMEYLİ