FÜZE KRİZİNİN DETAYLARI
Amerika ve Batı kesin olarak, İran’ın nükleer silahlara sahip olma yollarının tamamen kapatıldığını açıklıyorlar. Öyleyse nasıl oluyor da İran’ın füze sistemini sorguluyor ve İran’ın balistik füzelerinin nükleer silah taşıyabilme kabiliyetine sahip olduğunu söylüyorlar. Eğer nükleer hiçbir silah yoksa onu elde etmenin de hiçbir yolu yoktur o zaman!
Tesnim Haber Ajansı- İslam İnkılabı Devrim Muhafızlarının 1700 ve 2000 km menzilli füzelerle gerçekleştirdiği son tatbikat, Batının ve Amerika’nın mantıksız ve yasal olmayan tepkileriyle karşılaştı. Tabii Batı ve Amerika’dan Nükleer Anlaşma bahanesiyle böyle tutumlar bekleniyordu. BM Güvenlik Konseyi’nin 2231 kararının ihlal edildiği bahanesiyle şekillenen bu siyasi tantana, eski yaptırımlar ve baskılarla, İran’ın füze sistemi konusunda 2. bir anlaşma hedefiyle yapılan yeni bir senaryodur.
Bu yüzden Nükleer Anlaşma’nın ve Güvenlik Konseyi’nin 2231 kararının ihlali gibi konuların gündeme gelmesi, İran karşıtı siyasi yeni bir atmosfer oluşturmak, bu ülkenin füze programını önceden planlanmış olan yeni bir senaryo aşamasına sokmak ve Uluslararası Batı-Arap Koalisyonunda, İran karşıtı yeni bir kriz oluşturmak için yapılan bahaneden başka bir şey değildir. Hakikatte Amerika, ikinci bir Nükleer Anlaşma evresi uygulamanın peşindedir.
İran’ın füze tatbikatları, Güvenlik Konseyi’nin 2231 kararı ve Nükleer Ortak Eylem Programının metni açısından incelendiğinde, İran’ın füze sisteminin ve balistik füze tatbikatlarının, uluslararası anlaşmaları ve özellikle Güvenlik Konseyi’nin 2231 Kararını ve Nükleer Anlaşmayı ihlal etmediği açıkça görülmektedir.
İran’ın Füze ve Silah Programı
Nükleer müzakerelerde her zaman bahsedilen kırmızı çizgilerden biri, savunma gücü ve İran’ın füze sistemiydi. 5+1 grubu, nükleer müzakerelerin başından beri bu konun gündeme gelmesini ve bu konuda da bir karar alınmasını istiyordu. Hakikatte nükleer müzakereleri yıpratan asıl konu da buydu. Bu nedenle, Güvenlik Konseyi kararlarında ve özellikle 2006 yılındaki 1737 ve 2010 yılındaki 1929 kararlarında bu konu üzerinde durulmuş, katı ve emir verici bir ifadeyle, İran’ı füze ve silah programını sınırlamaya zorlamıştır. Ama İran her zaman kararların onaylanma şekline itirazda bulunup, onları resmi olarak tanımadığını ve bu yüzden de bu kararlara karşı bir yükümlülüğü olmadığını belirtmiştir.
1929 Kararı (2010)
1929 Kararı, 2010 yılının Haziran ayında BM Güvenlik Konseyi tarafından, İran’ın nükleer ve füze programına karşı alınan en şiddetli karardır. Bu kararın 9. Paragrafı İran’ı, balistik füzelere dair hiçbir çalışma yapmamaya mecbur ediyordu. Bu karar BM’nin 7. tüzüğü altında kabul edildi ve bazı yasal gereklilikleri vardı. Aynı zamanda BM tüzüğünün 41 ve 42. maddelerini kapsıyor ve tek taraflı bir şekilde İran’a zorunluluklar empoze ediyordu. Bu kararda, İran’ın balistik füze programına karşı bir nevi uluslararası koalisyon oluşturulmuştu. Aynı zamanda BM üyesi bütün ülkelerden ve hükümetlerden, İran’ın balistik füze programıyla alakalı teçhizat ve teknolojilerin girişini engellemeleri istendi.
Bu kararın tefsiri ve yorumunun, askeri ve güvenlik açısından mesajları olabilir. Başka bir ifadeyle bu karar, İran’ın nükleer başlık taşıyabilme kabiliyetine sahip balistik füze çalışmalarına karşı askeri bir eylemin de onayını vermişti.
İran İslam Cumhuriyeti her zaman bu ve buna benzer önceki kararlara itiraz etmiştir. Bu kararlar İran İslam Cumhuriyeti tarafından asla resmilik kazanmamış ve bağlayıcı olmamıştır.
İran İslam Cumhuriyeti bu kararların yasal kanallardan geçmediğine ve İran’ın füze konusunun yasal ve teknik bir konu olduğuna, ayı zamanda bu konun Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu tarafından incelenmesi gerektiğine inanmaktadır. İran’ın dosyalarının Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu(UAEK) Guvernörler Kurulu tarafından, BM Güvenlik Konseyine gönderilmesi, Batı ve Amerika’nın baskılarıyla yapılan tamamen siyasi bir hareket olup, İran tarafından kabul edilebilir değildir.
2231 Kararı
5+1 ve İran arasındaki Nükleer Anlaşmadan sonra, 1737, 1696, 1836,1803 olmak üzere, İran’ın nükleer programına karşı benimsenen önceki tüm kararlar fes edilerek, nükleer anlaşmanın icra evresinin başlaması için 2015 yılında, 2231 Güvenlik Konseyi kararı kabul edildi. Bu kararda nükleer mesele dışında füze programına da dikkat çekilmişti. 2231 kararıyla, önceki kararlara özellikle de 1929 kararına başvurulmayacak ve aynı zamanda hiçbir yasal dayanağı olmayacaktı.
2231 Güvenlik Konseyi kararının 3. fırkası uyarınca, İran’dan Nükleer Anlaşmanın ilk gününden itibaren 8 yıl boyunca, nükleer silah taşıyabilen hiçbir balistik füze faaliyetinde bulunmaması istendi.
5. fırkada da bahsedilen silahlarla ilgili 5 yıl sınırlama getirildi. Tabii balistik füze ambargosu ve silah ambargosu olmak üzere her iki konuda da İran’ın askeri ve savunma faaliyetleri resmi olarak tanındı ve bu sınırlamalar sadece BM ve Güvenlik Konseyi’nin gözetiminde olacaktı. Ülkelerden, BM ve Güvenlik Konseyinin gözetimi ve onayıyla, bahsedilen silahlar alanında, savunma ve askeri işbirliği yapmaları istendi ve onlara bu izin verildi.
Amerika ve Batı’nın İran’ın Balistik Füze Tatbikatlarına İtirazı:
2016 Mart ayında İran İslam Cumhuriyeti, Amerika’nın ve Batının itirazlarıyla karşı karşıya kaldığı, 1700 ve 2000 km menzilli iki balistik füzeyle gerçekleştirdiği ‘Velayet’ tatbikatını yayınladı. Amerika, Almanya, Fransa ve İngiltere, BM İspanya Temsilcisi Roman Oyarzun ve BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’a sundukları mektupta; İran’ın 2231 Güvenlik Konseyi Kararını ihlal ederek, nükleer başlık taşıyabilen füze denemeleri yaptığını iddia ettiler.
Ama bu iddia hakikatte siyasi tantanadan başka bir şey değil. Amerika ve Batı, İran’ın füze tatbikatının 2231 kararına aykırı olmadığını çok iyi biliyorlar. Hatta anlaşma kelime kelime incelendiğinde, anlaşmanın bu tatbikata izin verdiği bile söylenebilir. Hatta Amerikalıların kendileri de açık bir şekilde füze denemelerinin 2231 kararını ihlal ettiğini söylemediler. Sadece Amerika’nın Dışişleri Bakanı Sözcüsü Marc Toner, “İran’ın füze tatbikatlarıyla Güvenlik Konseyi’nin 2231 kararını ihlal ettiğine dair elimizde güçlü deliller var” açıklamasında bulunmuştu.
2231 kararı, İran’ın barışçıl nükleer programı karşıtı diğer kararları ortadan kaldırması için çıkarıldı. Bu yüzden İran’ın füze programı alanında hiçbir zorlama yapılamaz. Sadece bir istek babında, İran’dan 8 yıl boyunca nükleer silah taşıyabilen balistik füze denmelerinden sakınması istendi.
Öte yandan füze konusunun metinden 2231 kararına getirilmesinin asıl hedefi, İran’ın nükleer konusu olduğunu ve füze konusunun sadece ek bir istek olduğunu onaylıyor.
Diğer taraftan, bahsedilen maddede ‘nükleer başlık taşıyabilen özellikte tasarlanmış’ kelimesi geçiyor. Zihinsel bir çıkarımla, İran’a balistik füze denemesi yapma izninin verildiği sonucuna varabiliriz. Onların istediği şey İran’ın 8 yıl boyunca, nükleer başlık taşıyabilen balistik füzeler üretmekten sakınmasıydı.
Bu son siyasi kampanyalarda dikkat edilmesi gereken husus şu ki, Batı ve Amerika kesin bir şekilde, İran’ın nükleer silah elde etme yolları tamamen kapatıldı diyorlar. Aynı zamanda Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun sıkı denetimi ve ek protokollerle, İran’ın Nükleer silah üretmesi ve kullanmasının bir yolu yok.
Öyleyse ortada hiçbir nükleer silah yokken ve buna ulaşmak mümkün değilken, nasıl oluyor da İran’ın füze gücünü sorguluyor ve İran’ın balistik füzelerinin nükleer silah taşıyabildiğini açıklıyorlar.
İran İslam Cumhuriyeti her zaman, uluslararası anlaşmalarda, uluslararası hukuk ilkelerine bağlı kaldığını kanıtlamıştır. Hakikatte İran’ın, iyi niyet prensibine bağlılığı (1969 Viyana Sözleşmesi Madde 26) Nükleer Anlaşmanın sonuca ulaşmasında ana etken olmuştur. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun doğrulama raporları, en katı modüler sistemin kontrolü ve ek protokollerin uygulanması, hepsi İran’ın nükleer konuda ‘Uluslararası iyi niyet’ ilkesine bağlı kaldığı gerçeğini doğrulamaktadır. Bu nedenle, Amerika ve Batı’nın bu konudaki ve füze meseleleri hakkındaki endişeleri tamamen asılsız olup, bir nevi İran ve savunma sitemi karşıtı yeni bir atmosfer oluşturmak içindir.
Bu gerçek, dünya toplumunu Amerika ve Batının İran’ın füze gücünde yeni düzenlemeler yapma peşinde olduğu ve baskı ve yaptırım gibi eski senaryolarıyla, ikinci bir Nükleer Anlaşma uygulayarak İran’ı füze meselesinde müzakere masasının başına çekmek niyetinde olduğu yönünde düşündürmektedir.
Nükleer Anlaşmada Bahsedilen Senaryoların Muhtemel Sonuçları
Eğer Amerika ve Batı, İran’ın savunma ve füze gücünde yeni düzenlemelerin ve uluslararası sistemde, İran’a karşı yeni siyasi bir atmosferin oluşması için çeşitli bahanelerin peşinde olursa, İran da onların bahsettiği 2231 kararını ihlal edebilir ve akabinde Nükleer Anlaşmayı soru işareti altında da bırakabilir.
Hakikatte 2231 kararı, Nükleer Anlaşmanın asıl doğrulayıcısıdır ve Nükleer Anlaşmanın uygulanmasına paralel olarak onaylanmıştır. Bu karar UAEK kurumunun gözlemleri ve İran’ın başlangıç şartlarını yerine getirmesinden sonra alınmıştır. Bu yüzden alt başlık olan füze meselesi gibi konularla, Nükleer Anlaşmanın aslını ve kapsamlı nükleer anlaşmasını yıkmak, Batı ve Amerika’nın yararına olmayacaktır.
Denenmişi denemek hatadır!
İran ve Batının nükleer müzakereleri yaklaşık 13 yıl sürdü. Amerika ve Batı, siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda çeşitli yaptırım ve baskılara yöneldi. Başka bir tabirle, masalarında bütün seçenekler bulunuyordu. Ama hiçbir zaman baskı ve yaptırımlarla istedikleri hedeflerine ulaşamadılar.
Eğer İran Nükleer konuda müzakere masasına oturmuşsa, barışçıl nükleer programının hakkaniyetini ispatlamak ve Amerika ve onun Batı-Arap Koalisyonunun, uluslararası zihinlerdeki senaryolarını etkisiz hale getirmek ve akıllı bir diplomasi izleyerek, nükleer programının barışçıl olduğunu tüm dünya halkına ispatlamak içindir.
Ama İran; kendi emniyet, savunma ve füze gücü alanında hiçbir toleransı kabul etmiyor ve bu alanda hiçbir müzakereyi resmi olarak tanımıyor. Bu gün savuma gücünü arttırmak, uluslararası sözleşmeler ve belgelere göre bütün ülkelerin hakkıdır. Esasında da Amerika ve Batı ülkelerinin ekonomisi, savunma sanayiine, konvansiyonel ve konvansiyonel olmayan silahları, kendisine müttefik ülkelere satmak üzeredir.
Amerika ve Batı, İran’ın savunma gücünü zayıflatmanın peşindedir ve Batı Asya bölgesindeki güç dengesi, müttefik ülkeler faydasınadır. Amerika ve Batı, işgalci Siyonist Rejimin varlığını ve güvenliğini tehlike altında görüyor ve İran’ın füze ve savunma gücüne bu açıdan bakıyor.
Bu yüzden 1. Nükleer Anlaşma yolunu izleyerek ve muhtemel bir nüfuz elde ederek, 2. Nükleer Anlaşmayı, füze konusuyla uygulamak istiyor. İran’ın füze ve savunma programları konusunda da müzakere peşindeler. Bu her zaman iç faktörler ve dış muhalefetin şekillendirmek istedikleri bir senaryodur. Ama bu senaryo asla gerçekleşmeyecektir. İran’ın füze programının caydırıcı ve savunma boyutu vardır ve bölge ve uluslararası dost ülkeler için hiçbir zaman tehdit değildir.
Sonuç
İran’ın balistik füze tatbikatı, Konvansiyonel savunma yeteneğini geliştirmek amacıyla yapılmış, ne Nükleer Anlaşmayı ve ne de Güvenlik Konseyi 2231 kararını ihlal etmiştir. Çünkü Nükleer Ortak Eylem Programı, sadece nükleer bir anlaşmadır. 2231 kararı da, Güvenlik Konseyi tarafından bu anlaşmayı uygulamak ve İran’ın nükleer programı karşıtı olan önceki tüm kararları fes etmek için alınmış bir karar olup, İran’ın konvansiyonel savunma ve füze çalışmalarıyla bir ilgisi yoktur. Her ne kadar 2231 kararının satır aralarında, nükleer silah taşıyabilme kapasitesine sahip balistik füzeler konusuna değinilse ve İran’dan 8 yıl boyunca bahsedilen bu alanda çalışma yapmaması istense de, hiçbir şekilde hukuki ve yasal bir zorunluluğu yoktur ve İran’ın savunma ve füze gücünü etkileyemez.
Bu yüzden, Amerika ve Batı’nın Güvenlik Konseyinin 2231 kararının İran tarafından yapılan son füze tatbikatlarıyla ihlal edildiği yönünde ortaya attığı iddialar, siyasi yaygaradan başka bir şey değildir ve bu konun BM Güvenlik Konseyinde gündeme getirilmesi de sonuçsuz kalmıştır. Amerika ve Batı tarafından bu gibi iddiaların devam etmesi, Nükleer Anlaşma için olumsuz sonuçlar doğuracaktır.
Onların füze meselesi konusunda planladıkları senaryolar, nükleer senaryolara cevap olmayacaktır elbette. Bu yüzden, 2. 3. ve...7. ve…Nükleer Anlaşmalar hayalden öteye gidemez. Tabi bu konu, hali hazırda Amerika’nın öncelikleri arasında yer almıyor. Çünkü Amerika Nükleer Anlaşmanın yeni evresinin Nükleer Anlaşmanın aslına maliyeti olacağını biliyorlar ve bu da Amerika’nın yararına olmayacaktır. Bu yüzden onlar şimdilik bölge meseleleriyle uğraşmakta ve IŞİD ile mücadele etmektedir. Bu konuda İranlı sorumlu ve yetkililer, savunma ve hukuk alanında akıllı bir diplomasi yürüterek, onlara yeşil ışık yakmamalı ve her zaman kahramanca ılımlı bir strateji izlemelidir.
....
Mehemmet Rıza Dehşiri