Bütün Her Şey 2001 Eylülü İle Başladı
Bütün her şey 2001 Eylülü ile başladı. Suud rejimi ve el Kaide terör örgütüne bağlı teröristlerin 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD siyasetini, ekonomisini ve güvenlik politikalarını değiştirecek ve dünya toplumlarına şekil verecek olan Amerikan tarihinin en büyük terörist avı başlamış oldu.
Tesnim Haber Ajansı - Ellerinde ABD’ye ait askeri teçhizatlar ile New York’taki ikiz kulelere saldıran el Kaide’ye bağlı teröristlerin bu saldırısı sonrasında Amerika, tekfirci İslam olarak adlandırdığı yeni dünya düzeni hedefine ulaşmış oldu. Ardından batı medyasının devraldığı bu terörist avında tüm basın ve medya organları “İslami Terörizm” tanımını kullanmaya başladı.
Batı kendisine bağlı tüm basın ve medya organlarına özellikle Batı Asya’da ve dünyanın her neresinde olursa olsun tüm terör eylemlerini bu başlık altında vermesini emretti.
Afganistan ve Irak’ın işgalinin ardından Amerika adlandırdığı İslam terörüne karşı diplomatik lobi faaliyetleri başlatarak birçok ülkeyi kendisi ile işbirliği yapmaya zorladı.
Amerika’ya bağlı liberalist batı medyasının izdihamı içinde kalan din algısı ile Batı Asya toplumları hedef alınarak İslam’ın yorum ve tarifi büyük zararlar görmeye başlamıştır.
Suud rejimine bağlı el Kaide terör örgütünün gerçekleştirdiği saldırı ile birlikte Amerika ve Batı medyasının yeni terörist avı, dünyanın her neresinde olursa olsun tüm terör eylemlerinin “mezhep” ve “İslam” ile yorumlanmasına neden olmuştur. Oysaki Dünya Terör ile Mücadele Merkezi’nin raporuna göre, dünyada faaliyet gösteren terör örgütlerinin %25’ini “tekfirci Müslümanlar” oluşturmaktadır. Bugün ise bu yüzde el Kaide ve IŞİD saflarında terör faaliyetlerine devam etmektedirler. Yine bu merkezin raporuna göre %75 oranında büyük bir yüzdeyi ise batılı terör örgütleri oluşturmaktadır.
Yine gerçekleşen tüm terör saldırılarına karşı tüm Müslüman aydın ve liderler tek tek açıklama yaparak terör faaliyetlerini kınamış ve İslam’ın bir hoşgörü dini olduğunu vurgulamışlardır.
Hiç kuşkusuz mucizesi kitap olan, insanı dünyadaki en değerli varlık olarak tanımlayan ve insanlığın mutluluğu ve saadeti için her türlü ilmi çalışmaları gerçekleştiren bir dinin; tekfir, terör ve insanlığa saldırı gibi kavramlar ile yan yana anılması asla mümkün değildir.
Liberalist batı medyası tüm saldırılarına rağmen rahmet dini olan İslam’ın yayılmasına engel olamamış ve her geçen gün dinin toplumları kuşattığını görmüştür. Bugün ise batı anlayışının insanlığın saadetini ve mutluluğunu amaçlayan İslam dinini, bir avuç el Kaide ve IŞİD benzeri cehaletten kaynaklanan tekfirci yorum ve eylemlere kurban etmektedir.
Amerikalı aktivist Avram Noam Chomsky, ABD’yi Batı Asya’nın en büyük diktatörü olarak tanımlamış ve demokrasinin önündeki en büyük engel olarak görmüştür. Chomsky’nin bu ifadesi batı anlayışının İslam’a olan ön yargısının en iyi örneğini oluştururken özelikle dünyada var olan din anlayışına karşıda büyük bir savaş açtıklarını göstermektedir.