Batı’nın Viyana Görüşmeleri İle İlgili Sahte Haber Oyunu


Sekizinci tur Viyana görüşmeleri bir noktaya geldi ki kamuoyunu etkilemek nükleer anlaşmada yer alan ülkelerin siyasi kararlar almasında da ciddi etkiler yaratabilir. Bunun için önümüzdeki günlerde sahte haberlerin artacağı öngörülüyor.

Tesnim Haber Ajansı- Viyana görüşmelerinin 8. turu İran ile 4+1 ülkeleri (Fransa, Rusya, Çin, İngiltere ve Almanya) heyetlerinin Avusturya'nın başkenti Viyana'ya geri dönmesi ile Salı günü(8 Şubat) başladı.

Viyana'daki görüşmelere birkaç gün ara verilmiş olsa da siyasi delegasyonlar başkentlerinde ülkelerinin üst düzey yetkilileriyle istişarelerde bulunduğu için yoğun günler geçirmiştir.

Önümüzdeki günlerde başkentlerdeki istişarelerin Viyana'daki diplomatlara göre siyasi bir kararla açılmasını gerektiren müzakere düğümlerini ne ölçüde çözebildiği doğal olarak netleşecektir.

Diğer yandan, söz konusu meselelerin kritik ve hassas aşamalara ulaştığı göz önüne alındığında, müzakere odasında "irade ve argüman savaşı" tırmanırken dışarıda Batı tarafı siyasi diyalogdaki inisiyatif eksikliği nedeniyle medya operasyonları ile gelişmeleri çarpıtmaya çalışıyor.

Bu doğrultuda; Son günlerde tanık olduğumuz gibi, Batı tarafının müzakerelerde dayanak noktası olan ABD, "iyi niyet göstermek" ve "bir anlaşmaya varılması yönünde ilgi uyandırmak" için her türlü çabayı sarf ettiğini ileri sürürken P4+1'de yer alan üç Avrupa ülkesi (İngiltere, Fransa ve Almanya) Washington adına bu oyunun güçlendirilmesinde aktif rol aldılar.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price'ın yaptırım muafiyetlerine ilişkin açıklamaları, üç Avrupa ülkesinin ABD'nin bu kararını olumlu karşılaması ve Arapça Al-Youm gazetesinin İran ile ABD arasında iki yıllık anlaşma sağlandığı yönündeki yalan haberi, yürütülen algı operasyonunun bazı örnekleridir.

Bu arada, bazı resmi haber ajansları ve yerel medya da maalesef kendilerini doğrulamak amacıyla, CIA direktörünün Almanya'da İranlı yetkililerle bir araya geldiğini ileri süren sahte haberi yayınladı. Ancak ABD'nin amaçlarına ulaşmasına katkı sağlamış oldular.

Batılıların bu koordineli ve planlı davranışı birkaç ana hedefi takip eder:

1. İran müzakere heyetinin yaklaşımı ve performansı hakkında İran kamuoyunda şüphe uyandırmak amacıyla müzakere sürecinden İran toplumuna gerçek olmayan gelişmeleri aktarmak ve kamuoyunu etkilemek için İran İslam Cumhuriyeti'nin siyasi iradesi ve kararı dışında her şeyin hazır olduğunu ileri sürmek.

2. Böylece kamuoyunun müzakere heyeti üzerindeki baskısı artacak ve onları Batılıların aşırı taleplerini kabul etmeye ve İran halkının menfaatlerine hizmet eden ilkelerden uzaklaşmaya zorlayacaktır.

3. Herhangi bir nedenle Viyana'da anlaşma sağlanamazsa ülke içinde ve dışında kamuoyunu suçlama oyununa teşvik edilerek, bu olaydan İran ve özellikle 13. hükümet sorumlu tutulacaktır.

Bu bağlamda, temelde belirli siyasi yönelimlere dayanan medya spekülasyonlarına bakılmaksızın, İran İslam Cumhuriyeti'nin talep ettiği güvenilir ve kalıcı bir anlaşmaya yaklaşmanın ancak Batı ve özellikle ABD'nin gerçekçi olması durumunda gerçekleşebileceğini belirtmek gerekir.

Tam olarak izah etmek gerekirse; azami baskıyı oluşturan yaptırımları kaldırmayan bir anlaşma, sadece iyi bir anlaşmanın temeli olamaz, ülke ekonomisinin koşullanması nedeniyle kayıplar, faydalardan daha ağır basacak ve tabii ki İranlı müzakereciler bunları kabul edemez.

Washington'un "siyasi bir karar" almasını zorunlu kılan, müzakere ve anlaşma sürecini adeta geciktiren nokta tam da budur.

Şu anda sekizinci tur Viyana görüşmeleri bir noktaya geldi ki kamuoyunu etkilemek nükleer anlaşmada yer alan ülkelerin siyasi kararlar almasında da ciddi etkiler yaratabilir. Bunun için önümüzdeki günlerde sahte haberlerin artacağı öngörülüyor. Dolayısıyla bununla başa çıkmak için yerel medya kamuoyunun duyarlı olması gerekir.