Emir Abdullahiyan: UAEA, İsrail Rejimini Nükleer Silahlardan Arındırması Gerekiyor


Al Mayadeen televizyonuna konuşan İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Siyonist rejimin Gazze'ye yönelik nükleer tehditlerine değinerek, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) bu olaya ciddi şekilde müdahale ederek İsrail rejimini silahsızlandırması gerektiğini vurguladı.

Tesnim Haber Ajansı- İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Gazze'deki gelişmeleri Lübnanlı yetkililerle görüşmek üzere son günlerde Beyrut’a gitti. Emir Abdullahiyan, Lübnan ziyareti sırasında Al Mayadeen televizyonu verdiği demeçte Filistin’de yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi.

Bu özel röportajın tam metni şu şekilde:

Soru- Beyrut gezinizden amacınız ve şu ana kadar yürüttüğünüz Filistin diplomasisinin sonuçları nelerdi?

Emir Abdullahiyan: Bölgede şu anda özel bir durum var ve karmaşık durumla karşı karşıya. Hamas’ın işgalcilere karşı ve onların suçlarına yanıt olarak gerçekleştirdiği Aksa Tufanı operasyonunu uluslararası hukuka uygun bir eylem olarak değerlendiriyoruz. Geçtiğimiz 6 hafta boyunca Gazze ve Batı Şeria’daki Filistin halkına ve hatta Güney Lübnan’daki sivillere karşı işlenen cinayetlere tanık olduk.

Bugün üst düzey yetkililerle son gelişmeleri görüşmek için Lübnan’dayız. Lübnanlı yetkililer, mevkidaşım Sayın Bouhabib ve diğer bazı Lübnanlı yetkililerle bölgedeki gelişmelere ilişkin yaptığımız görüşmeler her zaman yararlı olmuştur. Lübnan ile bölgedeki dostlarımızla sürekli olarak istişarede bulunuyoruz. Bu krizin ilk haftasında Birleşmiş Milletler’de bölgenin bizim bölge ve evimiz olduğunu, evimizin güvenliği konusunda kimseyle şakamız olmadığını açıkça dile getirdim.

Soru- Sorulara önümüzdeki birkaç saat içinde uygulanacak ateşkesten başlıyoruz. İslam Cumhuriyeti ateşkese giden müzakerelerin taraflarından biri miydi?

Emir Abdullahiyan: Elbette karar verecek taraf Hamas ve direniştir. Ancak insani ateşkes olasılığının tartışıldığı ilk saatlerden bu yana, Katar'daki dostlarımızla konuyu görüşüyoruz. Hamas'ın vereceği her kararı destekleyeceğimizi ve saygı duyacağımızı bildirdik. Son 47 günde Gazze'ye yapılan saldırılar İsrail'in savaş yoluyla esirlerini serbest bırakmamasının mümkün olmadığını gösterdi.

Filistinli ve İsrailli esirler konusunda diyalog ve diplomasi yoluyla bir anlaşmaya varılması gerektiğine inanıyoruz. Bugün ABD ve İsrail’in Gazze'deki Hamas'ı yok edemediğine tanık olduk. Hamas meşru ve kurtuluş hareketidir ve Filistin'de kalacaktır. Bu savaşın kazananları Filistin halkı ve direniştir. Bugüne kadar savaşın en büyük kaybedenleri ABD ve Siyonist rejim oldu.

Soru- Sayın Bakan, Tahran'ın ateşkes ve savaşın dengelerini değiştirmeye etkisi konusundaki değerlendirmesi nedir? İran İslam Cumhuriyeti'nin bu ateşkesle ilgili olarak Filistin direniş hareketlerindeki müttefiklerine yönelik herhangi bir mesaj iletti mi? Bu ateşkes konusunda endişeleriniz var mı?

Emir Abdullahiyan: Doğal olarak Hamas'ın vereceği karara saygı duyuyoruz. İsrail ve Amerika rejiminin Filistin'e karşı savaşının bu meseleyi sona erdirmeyeceğine, tersine savaşın yayılmasına yol açacağına inanıyoruz. İsrail'in Gazze'ye yönelik başlattığı saldırı ve soykırımın ilk günlerinde, savaşın devam etmesi halinde yeni cephelerin açılmasının ve savaş alanının genişlemesinin kaçınılmaz olduğu konusunda uyarıda bulunmuştuk. Bugünlerde Güney Lübnan, Yemen, Suriye ve Irak'ta yeni cephelerin Gazze'nin yardımına koştuğuna tanık oluyoruz. Geçen hafta Cenevre'de İran olarak bölgede herhangi bir vekil gücümüz bulunmadığını, ancak kendi ülkelerinin lehine ve Arap-İslam milletinin çıkarları doğrultusunda hareket etmeye kendilerinin karar verdiğini belirtmiştim. Irak, Yemen ve Suriye'deki Müslümanlar Gazze'de sivillerin öldürülmesine sessiz kalamayacaklarını gösterdiler. Dolayısıyla bugün insani ateşkes olarak bilinen sürecin, Hamas'ı savaş yoluyla ortadan kaldırmanın mümkün olmadığından kaynaklandığına inanıyoruz.  Son 47 günde (Gazze’de) evler, okullar, hastaneler yıkıldı. Bu da savaşın kapsamını genişletti. Dolayısıyla Siyonist rejimin savaş suçlarına son vermesine yol açacak herhangi bir ateşkes, savaşın kapsamının genişlemesinin de önüne geçecektir. Ancak geçici ateşkesin devam etmemesi halinde Gazze'de yeni durum yaratacağına inanıyorum. Bölgedeki durum insani ateşkes öncesindeki gibi kalmayacak, savaşın kapsamı da eskisinden daha da genişleyecek. Dolayısıyla ABD ve tüm aktörlere açıkça şunlar anlattık: Sizler İran'dan, Hizbullah'tan ve diğer taraflardan itidalli olmalarını istiyor, ABD'nin savaşı genişletmek istemediğine dair mesajlar gönderiyorsunuz. Bunu istiyorsanız tam ve kapsamlı olarak Siyonist rejiminin yanında yer alıp işlediği suçlara ortak olmak değil, aslında savaşı durdurmaya çalışmalısınız.

İran olarak savaşın yayılmasını istemiyoruz ancak Gazze ve Filistin'e yönelik savaşın devam etmesi ve tırmanması durumunda savaşın daha da genişletilmesi için her türlü olasılık öngörülüyor.

Ancak ateşkes devam ederse ve Filistin halkının haklarını güvence altına alacak siyasi girişimlerde bulunulursa savaşın yayılması önlenebilir ve sonuçta asıl karar veren taraf Filistin ve Gazze halkıdır.

Soru- Sayın Bakan, İran son haftalarda ABD’den mesajlar aldığını belirtti. Amerika, İran’ı tehdit ederek bölgeye uçak gemilerini, askerlerini ve silahlarını getirdi ve bu silahların savaşın yayılmasını önlemek veya diğer tarafların bu savaşa katılmasını engellemek amaçlı olduğunu söyledi. Sayın Bakan, ABD’nin gönderdiği mesajların bazılarını veya bir kısmını anlatabilir misiniz?

Emir Abdullahiyan: Evet bu konuyu gizleyecek bir durum söz konusu değil. Amerika, Siyonist rejimin Gazze'ye düzenlediği vahşi saldırıların ilk günlerinden itibaren birkaç mesaj gönderdi. En önemli konulardan biri de İran'a yaptığı itidal çağrısıdır.

Bu Amerika'nın İran'dan ilk talebiydi. İkinci konu ise ABD’nin mesajlarında savaşın kapsamını genişletmeye çalışmadığını vurgulamasıdır. Amerika, gönderdiği mesajların neredeyse tamamında İran'dan, Irak, Suriye, Yemen ve bölgedeki gruplara, İsrail ve Amerikan üslerine karşı harekete geçmemeleri yönünde tavsiyede bulunmasını istiyor. Bugün Irak ve Suriye'de kendi değerlendirme ve kararlarına göre ABD'ye karşı hareket eden gruplar varsa bizden izin almıyorlar ve İran'ın emri altında değiller. İran'ın bölgede hiçbir vekil gücünün bulunmadığını açıkça ifade ettik.

Iraklı gençler 2011'den itibaren IŞİD'e karşı mücadele göstermeye başladı, bugün ise, Arap ve Müslüman kardeşlerini savunmak için Irak veya Suriye'deki Amerikan üslerine saldırıyorlar. Yemen de masum Filistin halkını savunmak için işgal altındaki hedefleri vurmaya karar verdi. Güney Lübnan'daki yaşananlar da Lübnan direnişinin aldığı bir karardır. Dolayısıyla herkes ülkesinin milli güvenliği, bölgenin güvenliği için çalışıyor.

Soru- Sayın Bakan, açıklamanız doğru ama diğer taraflar İran’ın bu grupları silahlandırdığına inanıyor. İlk intifadanın alevlendiği 1987 yılı Gazze Şeridi’ni ele alırsak, Filistinliler İsrail tanklarına ve askeri güçlerine karşı taş kullanırdı. Hizbullah, 1996 yılında işgalcilere karşı katyuşa silahını kullanmıştı ama artık seyir füzeleri var ve savunama önlemleri güçlendirildi. Onlar (Siyonist rejim ve Batılı) bu durumun sorumlusunun İran olduğunu söylüyor ve İran Cumhurbaşkanı İslam Ülkeleri Lider Zirvesinde açıkça Filistinlilerin silahlandırılması ve Gazze’ye silah gönderilmesi çağrısında bulunuyor.

Emir Abdullahiyan: Evet, Sayın Reisi konuşmasında, Gazze'deki cinayet ve soykırımın devam etmesi halinde, İslam ülkelerinin Filistin milletini savunmak ve Filistinli kadın ve çocukları korumak için Filistin direnişini silahlandırması gerektiğini açıkça dile getirdi.

Ancak biz bugünden bahsediyoruz. Bugün direniş gerekli silahları üretiyor ve sağlıyor. Batılı yetkililer raporlarında, son iki yılda Ukrayna'ya gönderdikleri silahların en az yüzde 30'unun dünyanın farklı yerlerinde silah kaçakçılığı yoluyla satıldığını belirtiyor. Dolayısıyla direnişe silah sağlamak basit bir iştir. Bugün direnişin kendisi silah üretiyor. 

Soru- İran'ın Gazze Şeridi'ndeki masum Filistinlilere gönderdiği yardımlara gelince, İran çeşitli krizlerde farklı ülkelere yardım göndermede her zaman öncü oluyor. Ancak Filistin'e yardım konusunda bazı engellerle karşılaşıldı. İran'ın Refah Sınır Kapısından Gazze Şeridi'ne yardım göndermesine izin verilmemesi ile bu konu kapandı mı? Asıl sorun bu mu?

Emir Abdullahiyan: Siyonist rejimin Gazze'ye başlattığı saldırılarının ilk haftasından itibaren deniz yoluyla Mısır'a insani yardım gönderdik. Bunun için Mısırlı yetkililer gerekli izinleri verdi.

Bu konuyu bizzat Mısır Dışişleri Bakanı Sayın Samih el Şakri ile görüştüm. Yardımlarımız UNRWA'ya ulaştı ancak İsrail rejiminin kaygıları nedeniyle UNRWA, elektrik jeneratörlerinin Gazze'ye girmesine izin verilmediğini söyledi. Şu anda bu konuyu takip ediyoruz. Mısırlı kardeşlerimizden ve yetkililerinden acil talebimiz, Refah sınırının kısıtlamalara bakılmaksızın açılması ve Müslüman ülkelerin büyük insani yardımlarının mazlum Filistin milletine ulaşmasının sağlanmasıdır.

Soru- Siyonist rejimin nükleer silahları hakkında; Siyonist bakanın Gazze'ye nükleer silahla saldırı tehdidinde bulunmasının ardından İran bu konuya tepki gösterdi. Bu meseleyi takip edecek misiniz? Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu açıkça dile getirmiş ve İsrail'in bu tür silahlara sahip olduğunu kabul etmesi üzerine bu konuyla ilgili dava açılmasını talep etmişti. Bölgedeki diğer ülkelerle birlikte bu konuyu Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı üzerinden takip edecek misiniz?

Emir Abdullahiyan: Uluslararası toplumun özellikle iki konuyu ele alması gerekiyor. İlk konu, savaş yanlısı Siyonist rejimin nükleer silahtan arındırılmasıdır. Bu rejimin nükleer silah kullanma niyetinde olduğu için Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın duruma müdahale edip İsrail rejimini silahsızlandırması gerekmektedir.

Batı Asya bölgesinde güvenlik ve istikrarın tesisine yardımcı olacak ikinci konu ise, rejimin savaş suçlarıyla ilgilenecek ve savaş sırasında sivilleri hedef alan kişileri yargılayacak uluslararası bir mahkemenin kurulmalıdır. Bu başka savaş suçlularına ders olabilir.

Geçen yıl İranlı genç bir kızın trajik ölümü nedeniyle ABD ve bazı Avrupa ülkeleri İran'ı kaosa sürüklemeye çalıştı. BM İnsan Hakları Konseyi'nde bu konuyla ilgili bir inceleme komitesi kurdular. Ancak Filistin'de çocuk ve kadınların da aralarında bulunduğu 14 bin 500 sivilin katledilmesi ve soykırıma ilişkin ne BM Güvenlik Konseyi'nden güçlü bir karar çıktı, ne de İnsan Hakları Konseyi'nde toplantı yapıldı. Hatta yaşanan soykırım için bir araştırma komisyonu da kurulmadı. Günümüz dünyasının acı gerçeği budur!

Dolayısıyla işgalci rejime karşı uluslararası hukuka uygun meşru direniş, savaş yanlısı Siyonistlerin anlayabileceği tek dildir.

Soru- Bu dönemde bazı güçlerin daha adil bir dünya kurma çabalarına rağmen Gazze’de işlenen savaş suçları konusunda uluslararası normlar ile hukukun hiçe sayıldığından bahsettiniz, bu durumda İran'ın Rusya ve Çin gibi uluslararası ortaklarının Ortadoğu ve Batı Asya'da güçlü bir varlığı veya diplomasisi olmadığı için sahanın İsrail ile ona destek çıkan Batılıların elinde olduğuna inanıyor musunuz? Uluslararası ortaklarınızın bu savaştaki rolünün hayal kırıklığı yarattığını düşünmüyor musunuz?

Emir Abdullahiyan: ABD, son 75 yılda her zaman İsrail rejimini bir çocuğu gibi desteklemeye çalıştı. Ancak farklı olaylar, Filistin ulusunun haklarına saygı gösterilmeden hiçbir Amerikan planının bölgenin eski krizini çözmeye yardımcı olamayacağını gösterdi. 7 Ekim'de yaşananlar, Ukrayna savaşı gibi yeni krizlerin Filistin krizinin unutulmayacağını dünyaya kanıtladı.

Filistin'in yarası bugüne kadar hiçbir Amerikan planının çözemediği tarihi bir yaradır. Çin ve Rusya şu ana kadar, Filistin meselesi konusunda aktif ve verimli bir çaba göstermedi, ancak ABD'nin inisiyatifiyle BM Güvenlik Konseyi'nde onaylanması gereken kararları veto etme konusundaki tutumlarını takdir ettik. Çin, Rusya ve diğer uluslararası aktörlerden talebimiz gerçeklerin görülmesi, işgalin mahiyetinin ve sonuçlarının anlaşılmasıdır. Mevcut durumun kökü 7 Ekim değil, bilakis 75 yıllık İsrail işgalidir.

Burada açıkça şunu söylüyorum: ABD ve İsrail, Filistin halkı adına karar veremez. Bu nedenle İran İslam Cumhuriyeti, Filistin krizinin temel çözümünün, Filistin'in ana sakinleri Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanların katılımıyla referandum yapılması olduğuna inanmaktadır. Filistin'in 75 yıllık işgalinden sonra, uluslararası toplum Filistinlilere kendi kaderlerini belirleme fırsatını bir kez vermeli; Savaş çözüm değil. Savaş yöntemiyle Netanyahu'nun Hamas'ı ortadan kaldırma hayali asla gerçekleşmeyecek.

Soru- İran'ın Filistin krizinin nihai çözümünden bahsettiniz. Neredeyse tüm ülkeler iki devletli çözümden bahsediyor, hatta ABD Başkanı Biden bile geçen yıl bölgeye geldiğinde, ‘İki devletli çözümü konuşacağız ama yakın gelecekte değil.’ demişti. İran'ın bir temsilcisi olarak Filistinlilere iki devletli çözüm aramamalarını, tek devletli çözümü takip etmelerini mi tavsiye ediyorsunuz?

Emir Abdullahiyan: Birincisi, İsrail rejimi yıllardır Nil'den Fırat'a büyük İsrail hayalinin peşinden gitti. Son aylarda İsrail’in Gazze sakinlerini Mısır'ın Sina çölüne ve Batı Şeria sakinlerini (geniş kapsamlı konut inşa etme yoluyla) Ürdün’e zorla göç ettirme planı ortaya çıktı.

Sayın Cumhurbaşkanı Sisi, Kahire'deki uluslararası toplantıda buna açıkça karşı çıktı ve Filistinlilerin kendi topraklarında kalmaları gerektiğini söyledi ama İsrail rejimi şu anda bile zorunlu göçün peşinde. Şu anda rejim Gazze'nin kuzeyini boşaltıyor. Gazze sakinlerini Mısır'ın Sina çölüne zorla göç ettirme planı takip ediliyor.

İkincisi, İsrail son 75 yılda güç dilinden başka bir dil anlamadığını gösterdi.

Üçüncüsü, tarih boyunca işgalcilik kalıcı olmamıştır. İşgal edilmiş bir toprak ve işgalci bir güç meşrulaştırılamaz.

Filistin toprakları dünya devletlerine ait değil, Filistin halkına aittir. Filistin halkı kendi kaderinin geleceğine karar vermelidir. Filistin halkının vereceği karara saygı duyuyoruz. İran'ın çözümü, referanduma dayalı tamamen demokratik bir çözümdür ve Birleşmiş Milletler gözetimi altında yapılabilir.

Soru- İran İslam Cumhuriyet her zaman Filistin’i destekledi ve bu desteği ve İsrail düşmanlığı nedeniyle yaptırımlara maruz kaldı.  Bugün Filistin meselesi küresel bir mesele haline geldi; Dünya çapında İsrail protesto ediliyor, dünyaca ünlü pek çok isimin fikrini değiştirmeye başladığına tanık olduk, artık Avrupa ve Latin Amerika'da Filistin meselesinden bahseden yeni bir neslin ortaya çıktığını görüyoruz.  İran'ın bu konuya bakış açısı nedir?

Emir Abdullahiyan: Elbette bugün Filistin meselesi bir kez daha uluslararası bir mesele haline geldi. İsrail'in son 46 günde Gazze ve Batı Şeria'da işlediği cinayetler ve soykırım ve aynı zamanda İsrail’i doğrudan destekleyen Amerika'nın bu suçlara ortaklık yapması bölge ve dünya çapında büyük bir etki bırakacaktır. İsrail'in son dönemde Gazze'de işlediği büyük suçlardan sonra Filistin meselesinin eskisinden çok farklı olacağından şüpheniz olmasın.

6 bin çocuğun ve birkaç bin kadının katledilmesinin soykırımdan başka bir anlamı yoktur. Bunun dünya çapındaki ve Filistin davasındaki etkileri güçlü bir şekilde Filistin lehine, İsrail rejimi ve destekçilerinin aleyhinedir.

Programınız aracılığıyla ABD'ye çok geç olmadan yolunu işlenen cinayet ve soykırımdan ayırmasını, yenilgiye uğrayan Netanyahu'nun işlediği suçlarda rol almamasını söylemek istiyorum. 7 Ekim'de yaşananların bir kısmı Netanyahu kabinesinin ırksal ayrımcılık politikasının sonucudur. Bu davranışın bedelini kendileri ödemelidir. Eğer ABD, Netanyahu'nun davranışının bedelini ödemeye hazırsa, bunun sonuçlarına katlanmak zorunda kalacaktır. Mevcut ateşkesin bölgeyi savaştan uzak tutmak için siyasi bir fırsat sağladığına inanıyoruz, bu yüzden Amerika'nın bölgeyi savaştan uzak tutmak ya da bölgede daha kötü bir duruma devam ettirmek arasında bir seçim yapması gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum.  Amerika, İran'a gönderdiği mesajlara göre savaşın yayılmasını istemiyorsa ilk seçeneği seçmeli, aksi halde İsrail soykırımının devamı için koşulsuz destek yolunu seçerse, bunun ağır sonuçlarla da katlanmak zorunda kalacaktır.