Gazze Savaşı Devam Ederken Türkiye’de Medya Neden İran Aleyhine Bir Söylem Yürütüyor?


"Türkiye" gazetesi perşembe günü yayınladığı bir raporunda, bölgesel alanda İran'a yönelik asılsız söylemleri dile getirerek şunları iddia etti: Yemen, Irak, Lübnan ve Suriye'yi kontrol eden Tahran, şimdi de Türkiye ve Azerbaycan Cumhuriyeti'ne yönelik yayılmacı planını tasarlamanın peşinde.

Tesnim Haber Ajansı - Aşırı Sağcı harekete yakınlığıyla bilinen Türkiye Gazetesi yazarı Yılmaz Bilgen'in yazdığı bu raporda; İran İslam Cumhuriyeti’nin, devrimin ardından bölgede vekalet güçleri kullanarak tüm bölgeye hakim olmayı planladığı sözde ‘Şii hilali projesini’ takip ettiği iddia ediliyor.

Bu raporda, İran vatandaşlarının Türkiye'de son birkaç yılda ciddi oranda artan ev alımlarına değinilerek bu artışı sözde projenin bir merhalesi olarak değerlendirerek şunları iddia ediyor: Bu alıcılar, Türkiye'deki stratejik bölgelerden ev satın alarak ve Şiileri önemli yerlere yerleştiriyorlar ve gelecekte Türkiye'yi etkilemek için Tahran'dan aldıkları emirlerle hareket edecekler.

Bu raporda, yazar iddialarını belgelemek için "Mahmud Ali Çehregani" adlı bir kişiyle röportaj yapıyor  ve bu kişi de iddia edilen bu asılsız planı doğruluyor.

Belirtmek gerekir ki Çehregani şuanda "Güney Azerbaycan'ın Ulusal Uyanışı" (Gamoh) olarak bilinen ayrılıkçı bir radikal grubun lideridir. Şu anda Amerika'da yaşıyor. Minnesota Üniversitesi'nde profesör ve bu üniversitede Orta Doğu araştırmacısı olan William Beeman'a göre, Çehregani Bush yönetimi döneminde ABD tarafından tam olarak desteklenmiş ve İran'a karşı ayrılıkçı eylemlerini bu ülkeden sürdürmüştür.

Bu raporun devamında ise şu ifadelere yer verildi: Hatta Tahran, bu bölgesel planı için projenin kültürel, siyasi, coğrafi ve tarımsal olarak tüm alanlarının ayrıntılarını çizen 740 sayfalık bir işgalci atlası bile hazırladı.

Bu raporda işaret edilen atlas, Resul Caferiyan’ın derlediği Şia tarihi atlasıdır. İslam ve İran tarihi ihtisas kütüphanesinin internet sitesinde bu kitap şu şekilde tanımlanıyor: "Şii atlası, asıl amacı, başlangıçtan günümüze kadar İslam tarihi boyunca Şiilerin coğrafi-tarihsel imajını sunmak olan bir inceleme-araştırma çalışmasıdır. Bu kitapta Şia'nın tarihi coğrafi haritalar halinde sunulmaya ve Şia'nın her tarih aşamasında ve her coğrafi noktada ilerleyişinin aşamaları gösterilmeye çalışılmıştır.

Şimdi akıllarda bir soru var. Şu anda iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin önemli bir müttefiki olarak kabul edilen Milliyetçi Hareket Partisi'ne yakın olan aşırı sağcı bir yayın organı tarafından neden böyle bir rapor yazıldı ve hangi amacı gütmektedir?

- Raporda, İran halkının Türkiye’den ev satın aldığından bahsediliyor ve bunun İran yanlısı Şiileri Türkiye'nin önemli bölgelerine yerleştirmek amacıyla organize edildiği değerlendiriliyor. Bu arada, Türkiye’den ev alan İranlılar temel olarak iki amaç peşinde koşuyor: Fiyat artışı ve kâr umuduyla bu ülkede yaşamak ve yatırım yapmak için Türkiye'ye göç etmek.

- Rapor, iddialarını belgelemek için yıllardır Amerika'da mülteci olan ve eylemlerini başta Bush yönetimi olmak üzere Amerikan hükümetinin bayrağı altında takip eden ve yürüten radikal bir ayrılıkçıyla röportaj yaptı. Bu kişi de iddia edilen tüm vakaları doğrulayarak İran'ın Türkiye'de de yayılacağını ve bölücü hedefleri olduğunu iddia etti. Bugün Bakü hükümetinin bile bu ayrılıkçının Azerbaycan Cumhuriyeti'ne girmesinin yasak olduğunu ve Azerbaycan'da eylemlerini devam ettirmesine izin vermediğini göz önünde bulundurursak, bu kişinin radikal aşırıcılığı konusunda yeterince aydınlatıcı olacaktır.

- Bu raporda dile getirilen en önemli konu şudur: Tahran, Türkiye ve bölge için Tel Aviv'den daha tehlikelidir ve her ne kadar Siyonist rejimin aklında "Vaat Edilmiş Topraklar" planı olsa da Tahran'ın planı bölge için daha tehlikelidir. Bu arada belirtmek gerekir ki Türk uzmanlara ve politikacılara göre İsrail'in vaat edilen topraklarının haritası aynı zamanda Türk topraklarının bir kısmını da içeriyor ve bu rejim gelecekte Türkiye'nin bölünmesi için olan işgal projesini uygulamak istiyor.

Peki bu raporun yazılma amacı nedir?

Ankara'nın, Türk devlet adamlarının Gazze'ye yönelik siyasi yönelimleri ve pratik eylemleri nedeniyle giderek artan eleştirilerini dikkate alarak, iç kamuoyunun hoşnutsuzluğunu devlet adamlarından uzaklaştıracak önlemler aradığı görülüyor.

Her ne kadar Gazze savaşının son iki ayında Erdoğan'ın ve bazı kabine üyelerinin Siyonist rejime karşı ateşli konuşmalarını görmüş olsak da önemli olan Ankara'nın bu rejime baskı yapacak herhangi bir pratik önlem almamış olmasıdır. Her gün yüzlerce kargo gemisi Türk limanlarından Siyonist limanlarına doğru hareket ediyor. Silah yapımında ve askerlerinin beslenmesinde kullanılmak üzere bu rejime çelik, gıda ve plastik malzeme taşıyan gemiler her gün Türkiye’den İşgal rejimine gitmeye devam ediyor. Türkiye aynı zamanda Azerbaycan'dan ve (gizli olarak) Irak'ın Kürdistan bölgesinden işgal altındaki Filistin'e giden petrol geçiş rotasıdır. Eğer bu güzergah kapatılırsa Siyonist rejim bir haftadan kısa bir süre içinde büyük sorunlarla karşı karşıya kalacak ve savaşı bitirmek zorunda kalacaktır.

Geçtiğimiz ay Türkiye Ticaret Bakanı, ülkenin İsrail'le dış ticaretinin yüzde 40 oranında azaldığını açıklamıştı ancak Türkiyeli gazeteciler, Türkiye'nin dış ticaret istatistiklerine bakarak çoğu yabancı ülkeyle ticarette bu azalmanın var olduğunu açıklamış, yani aslında bu düşüşün her yıl Ekim ayı Türkiye için genellikle dış ticarette gerçekleşen bir düşüşle ilişkili olduğunu vurgulamıştır.

Öte yandan Gazze'deki benzeri görülmemiş savaş karşısında bölgedeki Arap ülkelerinin eylemsiz kalmasıyla birlikte, direniş ekseninin yani İran, Lübnan, Irak ve özellikle Yemen'in, bir kez daha yaşanan bu savaştaki öne çıkan rolü göz ardı edilemez. Bütün bunlar İran'ın bölgedeki önemli rolünü gösterdi. Ayrıca İran’ın Filistin’deki rolü Hamas ve Filistinli direniş gruplarının liderleri tarafından son iki ayda defalarca vurgulandı ve Tahran'a övgü ve teşekkürlerini defalarca sundular.

Tüm bu gelişmeler, yani Ankara yetkililerinin Siyonist rejime karşı eyleme geçmeden sadece söylemde kalması, Türkiye'deki Müslüman halkın memnuniyetsizliğine ve bazılarının hayal kırıklığına uğramasına yol açmıştır. Arap ülkelerinin Gazze soykırımına karşı pasifliği ve Direniş Ekseninin bu savaştaki önemli rolü, Türkiye'deki bazı akımların son on yılda Arap liderlerin İran'ın bölgesel eylemlerine ilişkin Şii hilali gibi asılsız iddialarını tekrarlamasına yol açmıştır. Böylece Gazze’ye yönelik sessizlik ve eylemsizliklerine yöneltilen haklı eleştirileri örtbas etmeye ve Siyonist rejime oluşan nefreti İran’a yönlendirmeye çalışıyor.

Mevcut durumda aşırı sağ hareketin iktidara yakınlığı nedeniyle Ankara'daki devlet adamlarının bu konuda daha fazla hassasiyet göstermesi gerekmektedir.