İran Filistin’e Desteğini Vurguladı: Soykırım, Filistin'in Özgürlük Kutlamalarıyla Sona Erecek

Tesnim Haber Ajansı - İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, Nekbe Günü münasebetiyle bir açıklama yayınlayarak 14 Mayıs 1948’in, Filistin'in işgalinin ve mazlum halkların haklarının, özellikle de kendi kaderini tayin hakkının açıkça ihlal edilmesinin vahim döneminin başlangıcı olduğunu belirtti.

Açıklamada ayrıca şunlar belirtiliyor: ‘Nekbe Günü (Büyük Felaket), İngiliz sömürgeciliğinin hain komplosu ile İslam dünyasının kalbinde apartheid rejiminin ve Siyonist işgalin kuruluşunun ve soykırım, katliam, yerinden etme, işgal ve sömürünün kanlı döneminin ve başında Amerika Birleşik Devletleri olan dünyanın sömürgeci güçlerinin yeşil ışığı ve doğrudan ve dolaylı desteği ile kutsal toprak Filistin'e yapılan saygısızlık başlangıcının yıldönümüdür.

Dünyadaki resmi organize terörizmin açık örneği olan sahte Siyonist rejim, uluslararası suçlarla ilgili kalın defterine her defasında yeni bir utanç sayfası ekliyor; Gazze Şeridi'ndeki Nasır ve Şifa hastanelerinde toplu mezarların bulunması, bu acımasız rejimin insanlığa karşı işlediği korkunç cinayetlerinin ve suçlarının bir resmini çiziyor.

Savaş suçları, soykırım ve insanlığa karşı suçlar da dahil olmak üzere uluslararası suçların işlenmesi, Birleşmiş Milletlerin temel değerlerine ve kabul edilen tüm uluslararası norm, ilke ve standartlara aykırı sayılmakta ve hiç şüphesiz onların cezai sorumluluğunu doğurmaktadır. Siyonist suçluların cezasız kalmasının devam etmesi uluslararası hukuka aykırıdır.’

İran Dışişleri Bakanlığı bu suçları kınadığını belirterek şunları vurguladı: İran İslam Cumhuriyeti, Siyonist rejimin ABD'nin çok yönlü siyasi, askeri, istihbarat ve ekonomik desteğiyle son yedi ayda; aralarında kadın, çocuk ve savunmasız sivillerin de bulunduğu 35.000'den fazla masum insanı öldürerek, 75.000 kişiyi yaralamasına yol açarak ve yüzbinlerce çaresiz insanı yerinden ederek işlediği suçları şiddetle kınıyor. Öte yandan Amerika'nın Gazze'ye yönelik savaşı ve katliamları durdurmaya ilişkin süreci sekteye uğratması ve son dönemde Filistin devletinin Birleşmiş Milletler'de tanınmasına karşı muhalefet eylemi kabul edilemez olup sorumsuz ve uluslararası toplumun talebine aykırıdır.

Artık İsrail'in apartheid rejiminin gerçek yüzü, anti-Semitizm bahanesinin arkasında yıllarca süren ikiyüzlü baskısının ardından ortaya çıktı ve dünyanın uyanmış fikir ve vicdanları, yıllarca süren medya propagandası sonrasında bu aşağılık varlığın gerçek doğasını anladı. Öte yandan, bu sahte oluşumun mensupları arasındaki iç ayrılık ve nifak her zamankinden daha belirgin hale geldi. Mazlum, direnen, özgür ve cesur Filistin milletine yönelik bu gerçek felaket ve soykırım, bu toprakların özgürlüğe kavuşmasıyla sona erecektir.’

İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Filistin davasına desteğinin altını bir kez daha çizerek şunları ifade etti: 10 Mayıs 2024 Cuma günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Filistin'in Birleşmiş Milletler Şartı'nın 4. maddesi uyarınca Birleşmiş Milletler'e tam üyelik şartlarına sahip olduğunu teyit eden bir kararı onayladı. Bu çerçevede Dışişleri Bakanlığı, İran İslam Cumhuriyeti'nin Filistin meselesi ve sahte ve gayri meşru Siyonist rejim konusundaki kararlı tavrını belirterek, Filistin halkının kurtuluş mücadelesine destek verdiğini vurguluyor, Filistin milletinin davasıyla dayanışma içinde olduğunu bir kez daha beyan ederek Filistin meselesinin İslam dünyasının meselelerinin başında geldiğini vurguluyor.

Ayrıca İran İslam Cumhuriyeti, Filistin'in Birleşmiş Milletler'e tam üyeliğini desteklediğini beyan etmekte ve Filistin'in Birleşmiş Milletler'e tam üye olarak kabul edilmesini Filistin halkının sabırla ve dirayetle tahammül ettiği tarihi adaletsizliklerle mücadelede ilk adım ve dönüm noktası olarak görmektedir.

İran Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamanın sonunda şu ifadeler yer aldı: Aksa Tufanı’ndan saldırgan Siyonist rejimi cezalandırma noktasında Gerçek Vaad’in güçlü operasyonuna ve bölgede direniş hareketinin yükselişine kadar son dönemde yaşanan olaylar, geleceği şekillendirecek olayların zeminini oluşturuyor. Dünyanın Batısında ve Doğusunda bir uyanışla cesur ve özgür profesörler ve öğrenciler de dahil olmak üzere dünyanın her yerindeki özgür ulusların, özellikle toplum önderlerinin ve farklı tabakalardaki insanların destek ve savunma feryadı ve sesleri Filistin topraklarının işgalden tamamen kurtulmasına ve halkının tarihi haklarının gerçekleşmesine, özellikle de bu tarihi toprakların tamamında başkenti Kudüs olan bağımsız ve birleşik bir Filistin devletinin kurulmasına yol açacaktır.