Siyonist Rejimin İtirafları; Direniş Önemli Kazanımlar Elde Etti


Siyonist Rejimin İtirafları; Direniş Önemli Kazanımlar Elde Etti

Siyonist rejimin önde gelen stratejik araştırma enstitülerinden biri, direnişin Aksa Tufanı operasyonunda elde ettiği stratejik başarılara ve İsrail'in başarısızlıklarına dikkat çekerek Tel Aviv'in önünde kötü ve daha kötü olmak üzere iki seçenek olduğunu vurguladı.

Tesnim Haber Ajansı - Siyonist rejimin Begin Sadat Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, geçtiğimiz günlerde yayınladığı ayrıntılı bir raporda, direniş ekseninin Aksa Tufanında son 9 ayda elde ettiği kazanımlara dikkat çekerek, İsrail'in yenilgiye uğradığını ve seçeneklerinin sınırlı olduğunu kabul etti.

Raporun başında Aksa Tufanının İsrail'in bölgesel, askeri, ekonomik ve siyasi gücünü ifade etmedeki başarı öyküsünü sert bir darbeye maruz bıraktığını belirtiliyor.

İsrail'deki Begin Sadat Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün kıdemli araştırmacısı Eitan Şamir, direniş ekseninin İsrail'e karşı yürüttüğü Gazze savaşının ilk 10 ayında farklı düzeylerdeki stratejik başarılarını araştırdı. Bu kıdemli Siyonist araştırmacı daha önce bu rejimin Stratejik İşler Bakanlığı'nda Siyonist rejimin İç Güvenlik Doktrini Dairesi başkanlığında görev yapıyordu ve şu anda direniş gruplarının analizinde ve İsrail'in savaş doktrini konusunda uzmanlardan biri olarak kabul ediliyor.

Şamir bu araştırmada şunu vurguladı: 7 Ekim'den bu yana İsrail, ordunun bütün bir tugayı kaybetmesine neden olan ağır kayıp verdi. Bu savaşta ölen ve yaralanan İsrail askerlerinin çoğu özel kuvvetler ve önde gelen saha komutanlarından oluşuyor. Elbette burada yerleşimcilerin kayıplarından bahsetmiyoruz bile.

Bu raporun içeriği şu şekilde:

İsrail toplumunda ayrışmaların yoğunlaşması

Hamas, son birkaç aydır İsrail toplumunu zayıflatmayı başardı ve esirler konusunda İsrail toplumunda güçlü bir ayrılık yarattı. Ayrıca, Ekim 1973 savaşında İsrail'deki duruma benzer şekilde ancak çok daha derin ve yoğun olarak özellikle de insan kayıpları düzeyinde, yerleşimciler arasındaki şoku, terörü, istikrarsızlığı ve aşırı kafa karışıklığını da açıkça hissediyoruz.

Gazze savaşından yaklaşık 10 ay sonra İsrail toplumundaki farklılıklar ve iç çatışmalar çeşitli konularda kendini göstermektedir. Binyamin Netanyahu'nun kabine koalisyonunu destekleyenlerle muhalifleri arasında da güçlü bir fark oluştu. Burada, esirlerin davası ve savaşın durdurulması meselesine ilişkin tartışmalara, İsrailliler arasında geçmişteki farklılıklara ilişkin faktörlerin de eklendiğini belirtmeliyiz. Bu arada İsraillilerin büyük bir kesimi arasında ciddi bir güven krizine tanık oluyoruz. Pek çok İsrailli mevcut İsrail liderliğinin kendilerini koruyamayacağına ve esirleri Gazze'den kurtarmak için elinden geleni yapmadığına inanıyor.

Gazze savaşında İsrail'in korkunç ekonomik kayıpları

Gazze savaşı sonrasında İsrail'in ekonomik ve mali durumu korkunç bir şekilde kötüleşiyor ve İsrail ekonomisi, savaşın doğrudan sonuçlarının bir sonucu olarak ciddi zorluklarla karşı karşıya kalıyor. Bu savaşın İsrail ekonomisine verdiği büyük zarar, finansal derecelendirme kuruluşlarının raporlarına da açıkça yansıyor. Ayrıca bu kurumlar İsrail ekonomisinin büyümesine ilişkin sürekli olarak olumsuz göstergeler kaydediyor. İsrail'in mali kredi notunun düşürülmesi, İsrail'in gelecekte savaşın neden olduğu açığı kapatmak için gerekli kredileri almada karşılaşacağı zorlukları yansıtıyor.

İsrail'in uluslararası arenadaki imajının ciddi şekilde zedelenmesi

Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırısı ve sonrasında yaşanan olaylar İsrail'e karşı büyük bir uluslararası cephenin oluşmasına neden olmuş, bazı ülkeler ve çeşitli sivil toplum kuruluşları ile uluslararası kuruluşlar İsrail'e karşı büyük bir saldırı başlatmıştır. Ayrıca Batı ülkeleri başta olmak üzere dünyanın büyük ülkelerinde İsrail aleyhine büyük gösterilere ve Filistin'e verilen desteklere tanık oluyoruz.

Ayrıca Lahey'deki iki uluslararası hukuk mahkemesi olan Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail ve yetkililerine karşı çok sayıda davanın olduğu ve bu konunun İsrail için çok büyük zararları ve sonuçlarını beraberinde getirdiği büyük bir hukuk kampanyası başlatıldı.  

İsrail ayrıca uluslararası alanda Amerikalı ve Avrupalı ​​öğrencilerin İsrail'e karşı seferber edilmesiyle ilgili başka bir zorlukla karşı karşıya ve buna karşı daha önce görülmemiş protestolar başlatıldı. Tel Aviv de büyük bir boykot hareketiyle karşı karşıya kaldı ve İsrail askeri teçhizatıyla dolu bir Hint gemisinin limanlarına yanaşmasına izin vermeyen İspanya gibi birçok ülke askeri yardımı ve İsrail'le her türlü askeri işbirliğini kesmek zorunda kaldı.

Filistin meselesinin küresel ilgi odağına dönüşü

Hamas, Aksa Tufanı operasyonuyla Filistin meselesini yeniden ön cepheye ve bölgesel çözümün şartı olarak uluslararası ilgi odağına getirmeyi başardı. Öyle ki bugün Filistin meselesinde İsrail’in taviz vermemesi durumunda barıştan ve bölgesel çözümden bahsetmek mümkün değil. Bu savaş aynı zamanda Filistin davasına verilen uluslararası desteğin artmasına da yol açtı. Öyle ki dünyada birçok ülke bağımsız Filistin devletini tanıdı.

Bazı İsrailliler, 7 Ekim operasyonunun asıl amacının İsrail ile Suudi Arabistan arasındaki ittifakın güçlenmesini engellemek olduğuna inanıyor zira bu konu bölgedeki oyunun kurallarını değiştiriyor.

Öte yandan İsrail'in Gazze Şeridi'nde başlattığı yıkıcı savaşın üzerinden 10 ay geçmesine rağmen Gazze Şeridi'ni hâlâ Hamas yönetiyor. Yahya Sinvar ve Muhammed Dayf gibi liderleri ve komutanları hâlâ hayatta, görevlerine devam ediyor ve düzinelerce İsrailli esiri Gazze'de tutuyor.

İsrail'in direniş eksenine karşı caydırıcılığı aşınıyor

Aksa Tufanının stratejik başarılarından biri de tüm direniş gruplarının Hamas etrafında toplanması ve Hamas’ın desteklenmesiydi. Burada Lübnan Hizbullahı'nın, Yemen silahlı kuvvetlerinin ve Irak direnişinin Gazze'yi desteklemedeki destekleyici rolüne dikkat etmek gerekiyor. Hizbullah'ın kuzey cephesinde İsrail'e karşı yürüttüğü operasyonlar, İsrail'e ciddi zararlar vermiş, İsrail'in zayıflığını ve Hizbullah'ın ateş gücüyle etkili bir şekilde mücadele edemediğini ortaya çıkarmıştır.

Diğer taraftan Yemen silahlı kuvvetleri, Kızıldeniz'de İsrail'e bağlı gemileri hedef alıyor ve füzelerini ve insansız hava araçlarını İsrail'in (İşgal Altındaki Filistin) her yerine gönderiyor. Ayrıca Iraklılar, Hizbullah ve Yemen'le birlikte İsrail'e karşı sayısız operasyonlar yürütüyor.

Bu grupların İsrail'e yönelik sürekli saldırıları, İsrail'in caydırıcılığının aşındığını gösteriyor çünkü İsrail, Gazze'de yürüttüğü yıkıcı savaşa rağmen bölgesel caydırıcılık gücünü yeniden canlandırmayı başaramadı.

Yemen'in Kızıldeniz'deki askeri operasyonlarının yanı sıra İsrail'in Suriye'deki İran konsolosluğuna saldırısına tepki olarak Tahran'ın gerçekleştirdiği doğrudan operasyonlar. (İran'ın Siyonist rejime karşı gerçekleştirdiği Gerçek Vaad Operasyonuna atıfta bulunarak) Batı'dan zayıf bir tepkiyle karşılaştı. Bu konu İsrail'i oldukça endişelendiriyor zira bu, müttefiklerinin zayıflığı anlamına geliyor ve aynı konu İsrail'in kendi zayıflığına da yansıyor.

Öte yandan direniş ekseninin bu savaştaki en büyük başarısı, İsrail'in kurulduğu 1948'den bu yana ilk kez karşı karşıya kaldığı İsrail halkının yerleşim yerlerini boşaltmak zorunda kalması durumudur. Yüzbinlerce İsrailli Gazze Şeridi çevresindeki yerleşim yerlerinden ve Lübnan sınırına komşu bölgelerden tahliye edildi. Bunun sonucunda direniş ekseni İsrail'in (işgal altındaki Filistin) tüm bölgelerini boşaltarak 1948'den bu yana elde edilmemiş bir başarıya ulaştı.

İsrail için birbirinden kötü seçenekler

İsrail şu anda sonu görünmeyen, devam eden ve zorlu bir savaş yürütüyor. Bu savaşta İsrail'in bölgesel, askeri, ekonomik ve siyasi güç söylemine büyük bir darbe indirildi. Bu arada direniş ekseni İsrail'in zayıflığının farkında ve ona saldırıp İsrail'i daha da zayıflatmak için fırsat kolluyor.

Bu durumda Tel Aviv'in önünde her biri birbirinden acı iki seçenekten başka bir şey yok. İlk seçenek savaşı bitirmek; bu seçeneği tercih ederek İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki güçlerini tamamen çekmesi ve karşılığında Filistinlilerden tüm esirlerini geri alması gerekiyor. Bundan sonra İsrail'in kuzey cephesini pasifize etmesi ve Hizbullah'la çatışmayı kesmesi gerekecek.

Bu adımlar tamamlandıktan sonra İsrail, tüm çabasını ve zamanını iç cephesini ve uluslararası statüsünü yeniden canlandırmaya, yorgun ve bitkin ordusunu yeniden inşa etmeye ayırmalı ve Suudi Arabistan ile ilişkileri normalleştirme yolunda ilerlemelidir.

Ancak bu yol pek çok tehlikeyle dolu çünkü İsrail bundan sonra bölgede teslim olan ve taviz veren taraf olarak anılacaktır ki bu Hamas ve müttefikleri açısından büyük bir zafer demektir. Ayrıca İsrail ordusunun Philadelphia (Selahaddin) ekseninden çekilmesinin ardından Hamas askeri gücünü yeniden tesis etmeye başlar. İsrail'in bu durumdan sonra Gazze'ye karşı savaşı yeniden başlatmak için yerel ve uluslararası destek elde edemeyeceğini de belirtmemiz gerekiyor.

Ancak İsrail'in şu anda takip etmekte olduğu ikinci seçenek ise şöyle: Gazze Şeridi'nde Hamas'a yönelik askeri baskının yoğunlaştırılması, bu hareketi müzakerelerde taviz vermeye zorlanması. İsrail aynı zamanda Gazze'de Hamas'a alternatif bir hükümet oluşturmaya çalışıyor ve savaş kuzey cephesine de yayılabilir.

Ancak bu seçeneğin de pek çok riski var ve takip etmek hiç de kolay değil. Zira net bir sonu yok ve İsrail kendisini bölgesel bir savaşın ya da Gazze Şeridi ve Lübnan'da kaçışı olmayan çok uzun bir yıpratma savaşının ortasında bulabilir.

 

En Çok Okunan Batı Asya Haberler
En Önemli Batı Asya Haberler
En Çok Okunan Haberler