İrevani: Amerika'nın desteği olmasaydı İsrail bu suçu işlemezdi

Tesnim Haber Ajansı - İran'ın Birleşmiş Milletler Temsilcisi Emir Said İrevani, 10 Ağustos Çarşamba gecesi "Ortadoğu'daki Durum" konulu BM Güvenlik Konseyi toplantısında açıklamalarda bulundu. İrevani, ‘Bugün Güvenlik Konseyi'ne katılıp çok önemli ve acil bir konuyu ele alabilmemiz için bu acil toplantıyı talep ettik. Öyle ki bu uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden bir konu ve bu örgütün kurulduğu ilkelere meydan okuyor’ ifadelerini kullandı.

Emir Said İrevani şöyle devam etti: ‘İsrail Siyonist rejiminin terörist ve saldırgan eylemi sonucunda, Filistin İslami Direniş Hareketi'nin (Hamas) siyasi büro başkanı ve Filistin halkının kendi kaderini tayin etme yönündeki meşru mücadelesinin büyük lideri İsmail Heniye korkakça bir suikaste uğrayarak şehit edildi.

Birçok yabancı ülke lideriyle beraber, İran İslam Cumhuriyeti'nin yeni cumhurbaşkanının yemin törenine katılmak üzere resmi davetli olarak Tahran'da hazır bulunan Sayın Heniye, Çarşamba günü saat 02.00 sıralarında Tahran'daki evinde arkadaşıyla birlikte bu terör eyleminin hedefi oldu.

Bu terör eylemi, Filistinlileri ve bölge genelinde ve ötesinde Filistin davasının diğer destekçilerini ve aktivistlerini hedef alan İsrail rejiminin on yıllardır sürdürdüğü terörizm modelinin yalnızca bir başka örneğidir.

İsrail rejiminin bu eylemle terör hedeflerinin yanı sıra siyasi bir hedefi de vardı. Bu, önceliği bölgede barış ve istikrarı güçlendirmek ve İran ile yapıcı işbirliği ve etkileşimi teşvik etmek olan yeni İran hükümetinin ilk gününü sekteye uğratmaktı.

İran, bu menfur terör eylemini mümkün olan en güçlü şekilde kınıyor ve bunu uluslararası hukukun ve Birleşmiş Milletler Şartı'nın ciddi bir ihlalinin yanı sıra İran'ın egemenliğinin ve ulusal güvenliğinin ihlali olarak değerlendiriyor.

Yeterince provokatif olan bu terörist saldırı eylemi; barış ve güvenliğin ciddi bir ihlalidir ve BM Güvenlik Konseyi'nin dayalı görevlerini yerine getirmek için derhal ve etkili bir şekilde harekete geçmesini gerektirmektedir.

Bu suç diğer saldırılardan ayrı değildir, ancak İsrail rejiminin bölgedeki diğer ülkelere yönelik daha geniş saldırgan eylem ve politikalarının bir parçasıdır. Bu menfur suçtan yalnızca birkaç saat önce rejim, Beyrut'un güney banliyölerinde sivilleri ve sivil altyapıyı hedef alan korkakça terör saldırıları gerçekleştirdi.’

Bu isyancı rejimin savaşçı liderleri uluslararası hukukun temel ilkelerini ve normlarını tamamen göz ardı ettiğine işaret eddene İrevani şunları ekledi: İşledikleri suçlar, bölgede barış ve istikrara bağlı olmadıklarını ortaya koyuyor ve savaşı tırmandırıp bölgeye yayma niyetinde olduklarını gösteriyor.

İsrail rejiminin bölgedeki ana destekçisi ve stratejik müttefiki olan Amerika Birleşik Devletleri'nin bu korkunç suçtaki sorumluluğunun göz ardı edilmemesi gerektiğine vurgu yapan Emir Said İrevani ‘Bu eylem ABD'nin izni ve istihbarat desteği olmadan gerçekleşemezdi’ ifadelerini kullandı.

İranlı bu üst düzey diplomat, İsrail saldırganlığının devamının bölgenin barış ve istikrarını tehdit ettiğini belirterek şunları dedi: Başta BM Güvenlik Konseyi olmak üzere uluslararası toplum bu korkunç suçlara kayıtsız kalamaz ve bu ihlallere karşı kararlı önlemler almalı ve faillerden hesap sormalıdır.

Gazze'de Filistinli sivillere yönelik devam eden ve sistematik saldırılar, orantısız güç kullanımı ve saldırılar, çok sayıda trajik can kaybına, yaygın yıkıma ve insani krizlerin derinleşmesine neden oldu.

Sivil altyapıyı, yerleşim alanlarını ve tıbbi tesisleri hedef alan bu eylemler, yalnızca uluslararası insani hukukun ihlali olmakla kalmıyor, aynı zamanda Cenevre Sözleşmeleri kapsamında savaş suçu sayılıyor.

Ne yazık ki Güvenlik Konseyi'nin eylemsizliği ve acizliği, bu rejimin daha fazla cesaret kazanmasına ve mazlum Filistin halkına karşı savaş suçları işlemeye ve bölgedeki diğer ülkelere yönelik saldırı eylemlerine devam etmesine neden olmuştur.

İran, işgalci İsrail rejiminin bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliğe yönelik şeytani faaliyetlerinin ciddi sonuçları konusunda defalarca uyardı. Bu provokasyonlara rağmen İran İslam Cumhuriyeti her zaman azami itidalli davrandı.

İsrail rejiminin Şam’da diplomatik tesislere düzenlediği korkakça terör saldırısının ardından biz, İsrail rejiminin uluslararası düzeyde ihlal edildiğini derhal Güvenlik Konseyi'ne ve Genel Sekreter'e bildirdik ve Güvenlik Konseyi'nden bu suç ve terör eylemini kararlı bir şekilde kınamasını ve bu tür suçların ve ihlallerin tekrarını önlemek için gerekli tedbirleri almak için gerekli önlemleri almasını istedik

Ne yazık ki, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliği koruma görevini yerine getiremedi ve Rusya tarafından önerilen ABD, İsrail rejiminin acımasız eylemini kınayan basın açıklaması taslağının nihai olarak yayınlanmasını engelledi. Artık işgalci rejimin işlediği suçların hesabını tamamen vermesi gerekiyor. Bu rejimin ihlallerinin ve adımlarının sorumluluğundan kaçmasına izin verilmemeli.

Geçtiğimiz 10 ay boyunca başta ABD olmak üzere bazı ülkeler, İsrail rejimini Gazze'deki cinayetlerin ve bölgedeki hain faaliyetlerin her türlü sorumluluğundan korudu.

Bu ülkeler, yalnızca Filistinli direniş gruplarının kendilerini İsrail rejiminin suçlarına karşı savunma hakkını reddetmekle kalmadılar, aynı zamanda Filistin'deki Siyonist rejim tarafından bu rejimin savunmasız insanlara karşı öldürülmesini ve soykırımını utanç verici bir şekilde meşrulaştırdılar. kendini savunma.

Meşru müdafaa kavramının keyfi ve yanıltıcı yorumlarıyla İsrail rejiminin Filistin halkına karşı işlediği suçları meşrulaştırmak ve örtbas etmek için acımasız çabalar sarf ettiler.

Ne yazık ki Amerika bir kez daha gerçeklere gözlerini kapatmaya ve mevcut durumun kökenlerini görmezden gelmeye karar verdi. Hamas gibi Filistinli direniş grupları ve bölgedeki diğer direniş grupları terörist değil. Uluslararası hukuka göre meşru ve yasal gruplardır ve işgallere ve saldırılara karşı mücadele etmek için oluşturulmuştur.

Bugün bu toplantıda ve sahtekarlık gösterisinde bu üç ülke, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri olarak kendilerinin bölgede barış ve güvenliğin korunmasına yönelik uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmedeki başarısızlıklarını ve yenilgilerini görmezden gelerek, İran İslam Cumhuriyeti'ni haksız yere suçladı ve itham etti.

Güvenlik Konseyi, hiç şüphesiz, bu korkunç terör eylemi nedeniyle İsrail rejimini, uluslararası hukukun ve BM Şartının ciddi bir ihlali olduğu kadar, İran İslam Cumhuriyeti'nin egemenliği ve ulusal güvenliğine yönelik bir ihlal olarak kınamalıdır. Bu kınama güçlü ve açık olmalı ve uluslararası toplumun bu tür ihlallere karşı tavrını yansıtmalıdır.

Ayrıca Güvenlik Konseyi, İsrail rejimini bu saldırı eylemlerinden sorumlu tutmak için derhal harekete geçmelidir. Bu, daha fazla ihlalin önlenmesi ve rejimin hain faaliyetlerine uluslararası toplum tarafından tolerans gösterilmeyeceğinin belirtilmesi için gerekli yaptırımların ve diğer tedbirlerin dikkate alınmasını da içermektedir.

Konsey, İsrail rejimini, Filistin topraklarına ve bölgedeki diğer ülkelere yönelik tüm saldırı eylemlerini derhal durdurmaya çağırmalıdır. Bu talebe, uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler ilkelerine uygun olarak Filistin topraklarının, Lübnan topraklarının ve işgal altındaki Suriye Golan Tepeleri'nin işgaline son verilmesi çağrısı da eşlik etmelidir.

Son olarak, İran İslam Cumhuriyeti, uluslararası hukuka uygun olarak, bu terör ve suç eylemine gerekli ve uygun zamanda kararlı bir şekilde karşılık vererek kendisini savunma doğal hakkını saklı tutar. İran İslam Cumhuriyeti, uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler Şartı'nın amaç ve ilkelerine bağlılığını beyan eder. Bölgede barış ve istikrarın ancak bu ilkelere saygı gösterilmesiyle sağlanacağına inanıyoruz.