İsrail'in Direniş Ekseniyle Çok Cepheli Bir Savaş Cehenneminden Korkmasının 4 Nedeni


Siyonistlerin Gazze'deki yıpratma savaşının ortasında uğraştığı birçok zorluk arasında elinin ayağının birbirine dolaşmasına sebep olan faktörler var. Öyle ki 4 temel faktör Amerika ve Batı'nın sınırsız desteğine rağmen İsrail'in direnişle çok cepheli bir savaşa girmekten korkmasına neden oluyor.

Tesnim Haber Ajansı - Siyonist rejimin siyasi ve askeri otoritelerinin, bu rejimin kabinesi ve ordusunun İsrail'in Beyrut’ta Hizbullah Komutanı Şehit Fuad Şükr’e ve Tahran'da Hamas Siyasi Büro Başkanı Şehit İsmail Heniye’ye düzenlediği suikast saldırıları sonucunda ortaya çıkabilecek her türlü yeni gelişmeye karşı hazırlıklı olduğu yönünde ardı ardına gelen iddialara rağmen Aksa Tufanı operasyonu sonrasında işgalci rejimin son aylardaki genel durumunu takip eden herkes şunu çok iyi anlayacaktır ki tüm bu iddialar, rejimin karşı karşıya olduğu büyük bir güvenlik krizinin ortasında İsrail kamuoyunu sakinleştirmeye yönelik medya balonlarından başka bir şey değil.

Bu iddialar aynı zamanda vahşi Siyonist rejimin direniş eksenine karşı bu rejimi korumak için Avrupa ve Batı'daki destekçilerini harekete geçirmeye çalıştığı çaresizlik ve kafa karışıklığını da gösteriyor.

İsrail ordusu ve çok cepheli savaş kabusu

Bu bağlamda, Siyonist rejimin stratejik meselelerindeki uzmanların yanı sıra bölgesel ve uluslararası gözlemcilerin çoğu, yıpranmış İsrail ordusu, ABD ve Batı'nın sınırsız desteğine rağmen bölgedeki direniş ekseninin cephelerinin çoğunun veya tamamının yer alacağı geniş çaplı bir savaşla baş edebilecek durumda olmadığını söylüyor.

Ayrıca Siyonist rejimin başbakanı olan Binyamin Netanyahu da bu rejimin ilk yetkilisi olarak günümüzde İsrail'i en kötü varoluşsal krize soktu ve işgalci rejimin savaş bakanı Yoav Gallant, tüm dönemlerde İsrail'in en kötü savaş bakanı olarak adlandırıldı.

Bu arada Netanyahu, Gazze savaşında ‘mutlak zafer’ söylemi ile lakırdılarına devam ediyor ve bu zaferi başarabileceğine inanıyor yani yaklaşık 11 ay süren yıpratma savaşı sırasında bir adım bile yaklaşamadığı şeye.

Tüm bu krizlerin ortasında İsrailliler, Siyonist rejimi bölgesel bir savaşın cehennemine sürükleyebilecek olan Netanyahu başta olmak üzere yetkililerinin aptallığından endişe ediyor. İsrail için ölümcül bir kabus olan ve İsrail'in siyasi veya askeri varlığını çöküşün eşiğine getirdiği gibi, dünyadaki tüm Siyonist proje için de büyük bir tehlike oluşturan bir savaştan endişe ediyorlar.

Siyonizm, direniş ekseninde çok cepheli savaş tehdidi altında

2017 yılından bu yana bölgede yaşanan ve Siyonist projenin geleceğine kara gölge düşüren birçok jeopolitik değişimin sonucunda, Siyonist rejimin araştırma ve güvenlik merkezleri, İsrail'e karşı çok cepheli geniş kapsamlı bir savaşın başlamasının an meselesi olduğu, direniş ekseninin İran'dan Yemen'e, Irak'tan, Suriye'ye ve Lübnan'a kadar uzandığı sonucuna vardı. Filistin de böyle bir gün için tüm askeri ve lojistik imkanlarını hazırladı.

Siyonist araştırma ve güvenlik merkezleri, çok cepheli bir savaş tehlikesinin, her şeyden önce İsrail'in yalnızca güce dayalı ve hayatta kalmak için başka temel ve unsurlardan yoksun saldırı projesinin çökmesine yol açacağına inanıyor.

Dolayısıyla İsrail'in çok cepheli savaş senaryosuyla başa çıkabilmek için birçok eğitim programına ihtiyacı var ve elbette geçtiğimiz yıllarda da bu amaçla tatbikatlar gerçekleştirdi.

 

Ancak tüm bu planlara ve manevralara rağmen İsrail ordusunun komutanlığı, özellikle de bu ordunun genelkurmay başkanlığı çok cepheli bir savaşla başa çıkmak için gerekli yeteneğinin çok azına sahip olduklarını ve askeri kurumların karşılaştığı pek çok zorluğun acilen çözülmesine ihtiyaç olduğu kanaatinde.

Bölgesel savaşta İsrail ordusunun zayıf noktaları

Bu bağlamda, her savaşta bu ordunun zayıf noktası olan ve İsrail'in son on yıllardaki en büyük zaafı olan İsrail ordusunun kara kuvvetlerinin hazırlıksızlık sorunu hala en büyük sorun olarak kalmayı sürdürüyor.

İsrail ordusunun uzmanları ve generalleri, bu ordunun kara kuvvetlerinin benzeri görülmemiş bir taktik ve operasyonel düşüş içinde olduğunu söylüyor. Ayrıca işgalin unsurları yeterli eğitim almamış olmanın yanı sıra, psikolojik durumları da uygun değil ne Gazze'de, ne kuzey cephesinde, ne de başka cephelerde savaşa girmek istemiyorlar.

Direniş savaşçılarının yayınladığı belgesel filmlerin yanı sıra Siyonist medya doğrudan bu rejimin askerlerinden alıntılar yaparak onların savaş morali ve bilincinden yoksun olduğunu aktarıyor. Bu durum da İsrail ordusunun komutanlığının kara kuvvetlerindeki boşluğu doldurmak için binlerce yabancı ve paralı güçten yardım istemesine neden oldu.

İsrail Ordusunun İran'ın Gerçek Vaad Operasyonu ile ortaya çıkan zaafı

Bu arada bazıları, ABD ve Batı'nın işgalci rejime sınırsız desteği ve İsrail'i doğrudan koruması sebebiyle bu rejimin çok cepheli bir savaş riskini göze alabileceğini düşünebilir. Ancak İsrail'in müttefiklerinin bile onu kurtaramayacağını kanıtlamak için İran İslam Cumhuriyeti'nin geçtiğimiz Nisan ayında Siyonist rejime karşı gerçekleştirdiği ‘Gerçek Vaat’ operasyonuna bakmak yeterli.

Bu operasyon sadece düşmana yönelik bir uyarı operasyonuydu ancak buna rağmen Amerika, Batılı ülkeler ve hatta bazı gerici Arap rejimleri İran'ın İsrail'e yönelik misilleme operasyonuyla başa çıkamadı ve İran’ın füzeleri ve insansız hava araçları, tüm bu ülkelerin savunma teşkilatlarını ve Siyonist ordusunu geçtikten sonra işgal altındaki Filistin semalarına girerek hedeflerine ulaştı.

Dolayısıyla Siyonist rejim ve müttefiklerinin tüm bu savunma sistem ve örgütlerinin, direniş cephelerinin kitlesel saldırısı karşısında felç olacağı açıktır. Öte yandan bazıları, İran'ın bu rejimin terör suçlarına karşılık vermesinden ve direnişinden önce İsrail'in önleyici tedbir alıp başka bir çılgın ve aptalca hamle yapabileceğine inanabilir.

Siyonistlerin kafası tamamen karışık ve bu durumdan kurtulmak için ne yapacaklarını bilmiyorlar. Belki de başka aptalca hamleler düşünüyorlardır, hiç şüphe yok. Ama elbette işgalci rejim de Amerika'nın desteği olmadan artık çılgınca maceralara atılamayacağını çok iyi biliyor.

Bu arada Gazze Şeridi'ne karşı yürütülen yıkıcı savaşa doğrudan katılması sonucu olarak büyük bir iç kriz yaşayan ve henüz kendi ülkesine ve ayrıca tüm dünya halklarına cevap veremeyen ABD, bu savaşın hiçbir koşulda başlatılmasına razı olmuyor. Çünkü bölgedeki ABD üslerini tehdit eden büyük tehlikenin yanı sıra bu ülke, Ukrayna'daki savaş krizi de dahil olmak üzere büyük iç ve küresel zorluklarla karşı karşıya kaldı. Üstelik Çin ve Rusya'nın Amerika için tehlikesi her geçen gün artıyor.

Siyonistlerin direnişle çok cepheli bir savaş cehenneminden korkmasının 4 nedeni

Öte yandan Siyonistler Gazze savaşının ortasında içeride birçok kriz ve sorunla boğuşuyor. Hatta iç savaş alarmı da çalmış durumda. Bu rejimin siyasi ve askeri kurumları birbiriyle çatışır durumda.

Bu arada Siyonist rejime karşı baskı unsuru niteliğinde olan Amerika ve Batı'nın sınırsız desteğinin gölgesinde bile bu rejimin çok cepheli bir savaşın çıkmasından korkmasına neden olan 4 ana faktörden bahsedeceğiz.

1- İsrail ve tekrar eden insan gücü krizi

Siyonist rejimin düzenli kuvvetlerinin sayısı yaklaşık 170 bin kişiye ulaşırken, farklı muharebe birimleri arasında bölünmüş yedek kuvvetlerin sayısı da yarım milyon kişidir. Ancak tüm bu güçler, Gazze'deki yıpratma savaşının gölgesinde gerek muhrip birlikleri, topçu birlikleri olsun gerek deniz kuvvetleri, hava kuvvetleri, ve özel timler vb olsun birçok düzeyde pek çok kriz ve sorun yaşıyor.

Siyonist ordunun Gazze Şeridi'ne sürekli ve yıkıcı saldırıları ve kuzey cephesinde Hizbullah ile çatışmaların yoğunlaşması sonucunda Siyonist ordu kendisini ciddi insan gücü eksikliği olarak adlandırılan büyük bir sorunla karşı karşıya buldu. Öyle ki işgalci ordunun Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, savaşın devamı için her biri 4500 askerden oluşan 15 yeni time ihtiyacı olduğunu bu rejimin siyasi yetkililerine duyurmuştu.

Siyonist basında çıkan haberlere göre İsrail ordusu, özellikle subay düzeyinde ciddi bir insan gücü eksikliğinden muzdarip çünkü bu rejimin subaylarının çoğu orduda kalmaya istekli değil. İsrail medyası ve araştırma merkezleri tarafından yapılan bir anket, orduda kalmak isteyen subayların yüzdesinin önemli ölçüde azaldığını, yüzde 58'inin ordudan ayrılmak istediğini gösterdi.

Bu ana kadar Siyonistler, ordudaki insan gücü eksikliğini telafi etmek için geçici çözümler önerdiler. Bunlardan en önemlisi Haredilerin orduya girme çağrısıydı. Siyonistler için yeni bir kaos ve kriz yaratan bir konu ve askerlikten muaf tutulan aşırılıkçı Harediler bu karara şiddetle karşı çıkıyor ve bu konudaki protesto hareketlerini sürdürüyor.

2- Askeri tesis ve silahların eksikliği

Her ne kadar ABD ve Batılı ülkeler tarafından Siyonist rejime silah ve her türlü askeri teçhizat ihracatı Gazze savaşının başlangıcından bu yana durdurulmamış olsa da Siyonist rejimin uzman araştırma merkezleri, bu rejimin ordusunun uzun Gazze savaşı sonucunda ciddi bir ekipman sıkıntısıyla karşı karşıya kaldığını belirtti.

Bu arada Gazze Şeridi'nde Filistin direniş savaşçıları ve kuzey cephesinde de Hizbullah tarafından Siyonist orduya ait tank ve askeri araçların defalarca imha edilmesi sonucunda bu ordu, tank alanında büyük bir zorlukla karşı karşıya kalmış ve tank sıkıntısı çekiyor.

İbranice yayın yapan Makor Rishon Gazetesi bu konuda şunu yazdı: İsrail ordusunun tank sayısı 10 yıl önceki tankların yarısından az ve Genelkurmay'ın belirlediği kırmızı çizgiden çok daha az durumda.

Siyonist Jerusalem Post gazetesi de aynı bağlamda şunları belirtti: Ordu, tankların kötü durumundan, mühimmat eksikliğinden ve onarılması çok zor olan teçhizattan muzdarip. Bu sorun da İsrail ordusunu Filistinli unsurlara karşı savunmasız hale getiriyor.

3-Siyonistlerin iç bölünmeleri ve iç savaş tehlikesi

Netanyahu ve müttefikleri geçen yıl ‘yargı reformu yasasını’ geçirmeye çalıştığından beri gergin olan Siyonist rejim toplumu, Aksa Tufanı operasyonundan sonra büyük ölçüde artan benzeri görülmemiş bir çatlakla karşı karşıya.

İbrani Üniversitesi'ne bağlı Siyonist rejimin İç Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü bu konuda şunları yazdı: İç anlaşmazlıklar İsrail'in tehlikeli tehditlerle başa çıkma kabiliyetini büyük ölçüde olumsuz etkiliyor ve bu anlaşmazlıkların en büyük tehlikesi orduya yönelik. Üstelik İsrail'in güvenlik teorisi, ordunun ve askeri kurumların iç anlaşmazlıklardan etkilenmemesini gerektiriyordu.

Gazze'deki savaşın beklenenden uzun sürmesinin ardından Siyonist ordusunun kayıpları artmaya devam ediyor. Bu arada Netanyahu, savaşın sona ermesini sağlayacak ve Siyonist esirlerin Gazze'den geri dönmesini sağlayacak bir anlaşmaya varılmasına hiçbir şekilde izin vermeyecektir. Buna dayanarak işgal altındaki Filistin'in çeşitli bölgelerinde her gün Netanyahu ve kabinesine karşı kitlesel protesto gösterilerine tanık olunuyor.

4-Siyonist rejimin uluslararası arenada benzeri görülmemiş şekilde izole edilmesi

Sahte Siyonist rejim, vahşet ve öldürme üzerine kurulmuş ve her zaman savaş halinde olmasına rağmen, hiçbir savaşta uluslararası düzeyde bu kadar yalnız kalmamış ve dünya halklarını öfkelendirmemişti.

Siyonist rejimin bugün Gazze Şeridi'nde işlediği çılgın suçlar, bu rejimin katil niteliğini tüm dünyaya aşikar etmiş, başta Amerika ve Batı ülkeleri olmak üzere dünya kamuoyunun gözündeki sahte meşruiyetini daha önce görülmemiş bir şekilde yok etmiştir.

Siyonist rejimin Amerikalı ve Batılı müttefikleri, sivillere karşı işlenen savaş suçlarından dolayı yargılanmaktan ve cezalandırılmaktan kurtulmak için tüm güçlerini bu rejimi uluslararası düzeyde desteklemek ve ona dokunulmazlık vermek için kullanıyor olsa da ancak bugün İsrail, uluslararası çevrelerde ve mahkemelerde Gazze Şeridi'nde silahsız sivillere soykırım yapan suç rejimi olarak tanınıyor ve yetkililerinin tutuklanması yönünde emir çıkarıldı.

İşte bu nedenle Gazze savaşının başlangıcından bu yana başta Avrupa ülkeleri ve Amerika olmak üzere tüm dünya halkları, kendi hükümetlerinin yarattığı şiddetli baskı atmosferine rağmen, Siyonist suçlulara karşı gösterilerine devam ediyorlar ve Gazze Şeridi'ne yönelik soykırım savaşının sona ermesini talep ediyorlar.

Dünya kamuoyunun İsrail'e yönelik bu öfkesi, son dönemde en önemlisi Paris'teki Olimpiyat Oyunları olmak üzere büyük uluslararası etkinliklerde açıkça kendini gösterdi. Olimpiyatlar, seyircilerin ve sporcuların Filistin bayrağını dalgalandırarak bu toprakların insanlarıyla dayanışmalarını ilan ettikleri ve Siyonist rejimin suçlarına yönelik öfke ve kınamalarını dile getirdikleri bir yere dönüştü.

Söz konusu maddeler göz önüne alındığında bölgesel ve uluslararası gözlemciler, İsrail'in herhangi bir bölgesel savaşı kazanma şansının sıfır olduğunu çok iyi bildiğine inanıyor. İşgal her ne kadar Amerika ve Batı'nın sınırsız desteği şemsiyesi altına girse de, işgalci rejimin yaşadığı krizlerin ve sorunların boyutu gösteriyor ki bu cani rejimin zafer devri sonsuza kadar kapanmıştır ve İsrail bırakın zaferi, stratejik bir başarıya dahi ulaşamamıştır.

Son olarak şunu belirtmeliyiz ki, Siyonist rejim, içinde bulunduğu azami teyakkuz durumuna rağmen, Filistinlilerin Tel Aviv’in kalbine ulaşmış durumda olan şehadet operasyonlarını bile tahmin edemedi.  Ayrıca Hizbullah'ın keşif uçakları işgal altındaki Filistin semalarında uçmaya devam ediyor ve işgalci rejimin askeri ve hayati tesislerinin görüntülerini yayınlayarak Siyonistlerin şokunu ve endişesini artırıyor.