İran: İnsan Hakları Kuruluşları Siyonist Rejim'e Karşı Harekete Geçsin


İran'ın Cenevre'deki elçisi ve temsilcisi, insan hakları ve insani yardım alanında faaliyet gösteren kuruluşlarla yazışmasında, uluslararası toplumun ve insan hakları ile insani yardım kuruluşlarının Siyonist rejimi sorumlu tutması için harekete geçmesini talep etti.

Tesnim Haber Ajansı- İran İslam Cumhuriyeti'nin Cenevre'deki temsilcisi Ali Bahreyni, insan hakları ve insani yardım konularında iki ana kuruluşa yazdığı mektupta, İsrail rejiminin Lübnan ve Filistin’deki cinayetlerine derhal yanıt verilmesi ve bu rejimin saldırılarının durdurulması için acil eylem çağrısında bulundu.
Bahreyni, Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği'ne gönderdiği iki ayrı mektupta, İsrail'in Lübnan’a yönelik son saldırılarını kınayarak, bu rejimin uluslararası suçlarına ve saldırganlıklarına karşı uluslararası toplumun derhal harekete geçmesi gerektiğini vurguladı.
28 Eylül 2024 tarihinde Siyonist Rejim İsrail'in Beyrut'a düzenlediği hava saldırısı sonucunda, Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah ve beraberindekilerin, özellikle de General Abbas Nilfuruşan'ın şehit olduğu belirtildi. Bahreyni, bu saldırıları sert bir şekilde kınayarak, bunların insan hakları ve uluslararası insani hukukun açık bir ihlali olduğunu ifade etti. Ayrıca, İsrail'in bu suçlara karşı sorumlu tutulması gerektiğini ve bunun uluslararası toplum üzerindeki hukuki ve siyasi sonuçlarına dikkat çekti.
Elçi Bahreyni, İsrail'in bu saldırılarda Amerikan yapımı silahları kullandığını belirterek, BLU-109 bombaları ve JDAM güdüm kitlerinin bu operasyonlarda açıkça kullanıldığını kaydetti ve şu ifadelere yer verdi: "Bu durum, Batılı ülkelerin, özellikle de ABD'nin, İsrail'in askeri eylemlerine doğrudan ortak olduğunu ve bunun bölgedeki insan hakları durumu üzerindeki olumsuz etkisini ortaya koymaktadır. Batılı ülkeler, özellikle ABD, Filistinlilere yönelik soykırımı kolaylaştırmaktadır. 
Bu arada, İsrail rejimi bu hukuki çerçevelere karşı açık bir kayıtsızlık göstermektedir. Bir zamanlar yaşamın ve direnişin sembolü olan zeytin ağaçları, şimdi savaşın küllerinin altında kalmış durumda ve ne gölge sunmakta ne de meyve vermektedir! İşgal altındaki Filistin toprağı, sanki katliama alışmış gibi görünüyor; her yeni trajedi, sürekli bir şiddet döngüsüne eklenmektedir. İsrail rejiminin cinayetleri, uluslararası toplumun kayıtsızlığı gölgesinde "yeni bir norm" haline gelmiştir; bu durum, Filistinlilerin yaşam hakkının, Batılı silahların gölgesinde giderek kaybolmasına neden olmakta ve bu toprakların derin yaraları, yeni felaketlerin doğmasına sebep olmaktadır.
İsrail rejimi şimdi, işgal ve cinayetlerinin yeni bir dönemini başlatmış durumda; bu tüm gelişmeler, pasif bir uluslararası toplumun gözleri önünde gerçekleşmektedir. Bu rejim, baskı gölgesini sadece Filistin ile sınırlı tutmayarak Lübnan’a da yaymaktadır. Bu yüzsüz saldırı, Eylül ayında gerçekleşen saldırılar sırasında 1030'dan fazla masum sivilin hayatını kaybetmesine ve insanlık trajedisinin yaratılmasına yol açmıştır."
Bahreyni, BM Genel Kurulu’nun kararlarına atıfta bulunarak, Batılı ülkelerin İsrail rejimine silah transferini derhal durdurmasını talep etti. Bu talep, Orta Doğu'daki insani ve askeri krizlerin artış gösterdiği şu anki koşullarda özel bir önem taşımaktadır. Hizbullah, işgale ve apartheid'a karşı mücadele eden meşru bir siyasi varlık ve Lübnan hükümetinin bir parçasıdır. 
Bahreyni, Hizbullah'ın uluslararası insani hukuka bağlılığını vurgulayarak bu grubun Lübnan halkının haklarını savunurken insani ve insan hakları ilkelerine bağlı kaldığını da belirtti.
Bu mektuplarda, İran elçisi, İran’ın silahlı kuvvetlerinin meşru savunma hakkına dayanarak, İsrail askeri tesislerine yönelik hassas bir füzeli saldırı düzenlediğini hatırlattı. "Bu eylem, İsrail’in saldırılarına karşı bir yanıt olarak ve İran’ın ulusal egemenliğini ve bölgesel güvenliğini koruma amacı taşımaktadır" dedi. 
Ali Bahreyni, son olarak uluslararası yetkililerden, İsrail’i saldırılarına derhal son vermeye ve Lübnan topraklarından çekilmeye zorlamalarını, Seyyid Hasan Nasrallah’ın şehit edilmesini kınamalarını ve İsrail’i bu suçlardan sorumlu tutmalarını talep etti. Bu talep, mevcut durumdan duyulan rahatsızlığı göstermekle kalmayıp, uluslararası toplumun acil ve kararlı eylemlerine olan ihtiyacı da vurgulamaktadır.