İran: Suriye krizine siyasi çözüm konusunda kararlıyız


İran'ın Birleşmiş Milletler Temsilcisi, Güvenlik Konseyi toplantısında Suriye'deki duruma ilişkin tamamen Suriye odaklı siyasi çözümü desteklediklerini belirten bir konuşma yaptı.

Tesnim Haber Ajansı - İran İslam Cumhuriyeti'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi ve daimi temsilcisi Emir Said İrevani, Güvenlik Konseyi toplantısında Suriye’deki duruma ilişkin şunları söyledi: İran, Suriye krizine siyasi çözüm konusunda kararlıdır ve tamamen Suriye merkezli, Birleşmiş Milletler denetiminde bir siyasi süreci destekliyor.

İrevani'nin konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi, bu ülkede ve bölgede kalıcı barış ve istikrarın sağlanması için gereklidir ve herkes tarafından tam olarak saygı duyulmalıdır. Suriye halkının dış müdahale olmaksızın kendi kaderini belirleme hakkı tartışılmaz bir haktır.

Suriye halkı ekonomik istikrarsızlıktan yabancı işgaline ve terörizme kadar dayanılmaz sorunlarla boğuşmaya devam ediyor. BM'nin Suriye'ye yönelik insani programı gerekli finansmanın yalnızca %26'sını sağladı ve bağışçıların yıllık taahhütleri yerine getirilmedi. İnsani yardım siyasallaştırılıyor. Batılı ülkelerin düşmanca politikalarına ve tek taraflı zorlayıcı tedbirlerine rağmen Suriye hükümeti, başta İsrail rejiminin saldırganlığından kaçan Lübnanlı mülteciler olmak üzere ihtiyaç sahiplerine insani yardım sağlamaya devam ediyor.

Uluslararası toplum, kritik altyapının yeniden inşası ve sürdürülebilir kalkınma da dahil olmak üzere Suriye'nin yeniden inşa çabalarını desteklemelidir. Suriye'nin temel altyapısının yeniden inşası, ülkenin uzun vadeli istikrarı açısından kritik önem taşıyor.

Ayrıca terörle mücadelenin Suriye'nin egemenliğine tam saygı gösterilerek sürdürülmesi gerekiyor. Barışın yeniden sağlanması için terörün ortadan kaldırılması gerekiyor.

Suriye'de sürdürülebilir normalleşme yolu, bölgede barış ve istikrarın sağlanması açısından vazgeçilmez bir unsurdur. Ancak bu süreç Batılı ülkelerin yıkıcı politikaları nedeniyle sekteye uğramaktadır. ABD ve müttefikleri, insanlık dışı ve tek taraflı yaptırımlar da dahil olmak üzere başarısız politikalarına devam ediyor ve bunları Suriye halkını toplu olarak cezalandırmak için bir araç olarak kullanıyor.

Siyasi açıdan İran İslam Cumhuriyeti, Suriye krizine siyasi çözüm konusunda kararlılığını sürdürmekte ve tamamen Suriye odaklı ve Birleşmiş Milletler'in denetimi altında olan bir siyasi süreci desteklemektedir. Birleşmiş Milletler'in ve özel elçi Sayın Pedersen'in Suriye krizinin siyasi çözümüne yönelik çabalarını desteklemeye devam edeceğiz ve bu alanda hiçbir çabadan vazgeçmeyeceğiz.

Bu süreci başlatmak için etkili bir mekanizma olarak anayasa komitesi toplantılarının hızla yeniden başlaması çağrısında bulunuyoruz.

İsrail rejiminin, uluslararası hukukun ve BM Şartı'nın açık bir ihlali olan, Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik saldırgan eylemlerini ve vahşi saldırılarını şiddetle kınıyoruz. İşgalci rejim, Suriye Arap Cumhuriyeti'nin altyapısını felç etmek, Suriye'nin güvenlik sorunlarını ağırlaştırmak ve kritik insani çabaları baltalamak yönünde bilinçli olarak sistematik bir politika izliyor.

Suriye Arap Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı'nın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne yazdığı 21 Ekim 2024 tarihli mektupta belirtildiği üzere, İsrail rejimi 7 Ekim 2023'ten bu yana Suriye topraklarına 116'dan fazla saldırı düzenledi. Bu terörist saldırılar 12'si çocuk 100'den fazla sivili öldürdü ve okullar, hastaneler, havaalanları ve diğer sivil altyapıda büyük hasara yol açtı.

Bu eylemler uluslararası hukukun açık bir ihlalidir ve İsrail rejiminin süregelen saldırılarının derhal hesabını vermesi gerekmektedir. Bu rejimin ABD'den aldığı himaye ve destek, onu bölge çapında devam eden şiddet eylemlerinde daha küstah hale getirdi ve cezasız bir şekilde faaliyet göstermesine olanak sağladı.

Bu rejim, uluslararası barış ve güvenliğe yönelik her zamankinden daha ciddi ve yadsınamaz bir tehdit olarak görülüyor. Aralıksız devam eden terör eylemleri bölgeyi topyekun bir savaşın eşiğine getiriyor. İnsani konvoyları, tesisleri ve yardım çalışanlarını hiçbir kısıtlama olmaksızın hedef alan İsrail rejiminin tüm kırmızı çizgileri hiçe sayması son derece rahatsız edici.

Rejim, 9 Ekim 2024'te İran Kızılayı tarafından kurulan, Suriye ile koordineli ve Uluslararası Kızılhaç'a tam bilgi veren bir insani yardım merkezini kasten imha etti. Bu eylem aslında insani yardım çabalarına karşı kabul edilemez ve pervasız bir saldırıydı. Bu rejim, Lübnan'daki terör saldırılarında Beyrut'ta İranlı doktor Dr. Ali Heydari'ye suikast düzenledi. Bu barbarca suç, hastanelere ve sağlık personeline yönelik saldırıları yasaklayan ve bunu savaş suçu olarak kabul eden 1949 Cenevre Sözleşmelerinin açık bir ihlalidir. 19 Ekim'de Beyrut'ta Masume Kerbasi isimli İranlı kadın ile Lübnanlı eşini İsrail insansız hava aracından atılan füzeyle hedef aldı.

Gazze'deki soykırım kampanyasının başlangıcından ve ardından Lübnan'a yönelik saldırıdan bu yana İsrail rejimi, acımasızca tıp merkezlerini ve sağlık personelini hedef aldı, hastaneleri harabeye çevirdi, hasta ve yaralıları öldürdü ve ifade veren yüzlerce sağlık personelini yerinden etti. İnsani hizmetlere yönelik bu vahşi saldırı cevapsız kalmamalı ve faillerinden hesap sorulmalıdır.

Uluslararası toplum ve Güvenlik Konseyi sorumluluğunu yerine getirmelidir. Bir kez daha Güvenlik Konseyi'nden acil ve kararlı bir şekilde harekete geçmesini ve İsrail rejimini Gazze, Lübnan ve Suriye'deki saldırganlığını ve menfur suçlarını durdurmaya zorlamasını talep ediyoruz. Artık eyleme geçme zamanı geldi.