İran Gerçek Vaad Operasyonları ile Tüm İslam Dünyasının Yüz Akı Oldu


Kudüs TV Genel Yayın Yönetmeni Nureddin Şirin, Tesnim Haber Ajansı’na verdiği röportajında İran’ın işgal rejimine füzeli saldırılarının Türkiye basınında geniş yankı uyandırdığını vurguladı.

Tesnim Haber Ajansı- ‘Gerek Kassam Tugayları olsun gerek Kudüs Tugayları olsun ya da diğer direniş hareketleri olsun askeri açıdan bütün imkanlarını ve desteğini İran'dan aldığını her zaman kendileri söyledi’ ifadelerini kullanan Kudüs TV Genel Yayın Yönetmeni Nureddin Şirin İran İslam Cumhuriyeti’nin Direniş cephesine olan desteğinin Türkiye basınında geniş yer bulduğunu söyledi.

İran’ın işgal rejimi İsrail’e düzenlediği Gerçek Vaad-1 ve Gerçek Vaad-2 operasyonları hakkında Türk medyası ve Türk yetkilileri ne düşünüyor? Türkiye’de bu operasyonlara bakış açısı nasıl?

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın adıyla

Öncelikle Aksa Tufanı Savaşı 7 Ekim 202’de başladığından bu zaman bütün dünya gördü ki bu savaş sadece Filistinlilerin siyonistlerle olan savaşı değil, bu savaş aslında İslam ümmetinin savaşı bütün dünya müslümanlarının savaşı hatta Müslüman olmasalar bile dünyanın bütün özgür halklarının savaşı ve bu bir hak ile batıl savaşı.

Zaten 8 Ekim'den den itibaren bütün dünya gördü ki Gazze yalnız değil Gazze'nin yanında Lübnanlılar var Hizbullah var Yemen var Irak var ve yine her zaman olduğu gibi İran İslam Cumhuriyeti var ve bu savaş aslında sürerken sonuçları itibariyle İran'ı doğrudan ilgilendiren bir savaş. Siyonist rejimin ilk günden itibaren söylediği ‘Aslında biz İran'la savaşıyoruz’ şeklindeki açıklamaları 7 Ekim'in bile faturasını ilk günden İran İlam Cumhuriyeti'ne kestiğini gösteriyor. İsrail Ekim’de aldığı darbelerin faturasını İran’a kesmek istediği için değişik şekillerde saldırdı. Suriye'deki İran Büyükelçiliğine saldırarak orada İranlı generali şehit ederek aslında bütün dünyanın gözü önünde siyonist rejimin hem hiçbir uluslararası hukuk ve anlaşma sözleşmenin tanımadığını ne kadar zalim ne kadar saldırgan ne kadar terörist olduğunu ortaya koydu. Zaten siyonist rejimi Gazze'de her geçen gün işlediği cinayetler ve katlettiği masum insanlar, kadınlar, çocuklar, yaşlılar siyonist rejimin barbarlığı ve o terörist vahşi kan içici yüzünün bir göstergesi.

İran, İslam İnkılabı’nın zaferinden beri işgal rejimi ile savaş halinde

Aslında İran İslam Cumhuriyeti'yle siyonist rejim arasındaki savaş fiilen İslam İnkılabının zaferinden sonra başını yani 11 Şubat 1979’de. İran 1980’den beri işgal rejimi ile savaş halinde. Lübnan'ı işgal ettiğinde ve Beyrut’a geldiğinde. Beyrut kasabı Ariel Şaron’un Sabra Şatilla katliamında ve Lübnan Direnişi teşkil olduğunda da İran siyonist rejimle savaştaydı. Siyonist rejim her zaman için kendisi açısından İslam Cumhuriyeti'ni hep birinci tehdit olarak görmüş ve İslam Cumhuriyeti'nin yıkılması için İran’ın düşmanlarına gerek Saddam olsun gerek Halkın Münafıkları olsun himaye etmiş ve istihbarati askeri desteği vermiş. Siyonist rejim Kudüs Kılıcı Savaşında, 33 gün savaşında Filistin karşısında ve Lübnan karşısında hezimete uğradı. Siyonist rejim bunun arkasında İran var Hizbullah’ın silahı, eğitimi, cephanesi İran'dan diyerek İran’ı sorumlu tutarak düşmanlık etti. Bu yalan da değildi, doğruydu bunu dünyada biliyordu. İran da bunu gizleyemiyordu. İran İslam Cumhuriyeti Lübnan ve Filistin’e nasıl destek verdiğini gizlemiyordu. Gazze'nin bütün yıllar boyunca siyonist düşman karşısında askeri olarak direniş içesinde olması bir gerçek. Allah ruhunu şad etsin Şehit Yahya Sinvar bir konuşmasında bunu çok detaylı bir şekilde açık bir şekilde ifade etmiştir. Hatta Aksa Tufanı savaşı öncesinde yaptığı bir konuşmada bu savaşın çerçevesini bir bakıma çizmişti. 2022’de Dünya Kudüs Günü konuşmasında bunu açıklamıştı. Gazze'de yani dünya kuruluş günüdür konuşmasında İslam Cumhuriyeti'nin desteğiyle nasıl Filistinli mücahitlerin siyonist düşmana karşı büyük bir savaşa hazırlandığını bunlar kendileri söylemişlerdi.

Gerçek Vaad tüm İslam dünyasında ve Türkiye’de büyük bir sevinçle karşılandı

Habis rejimin bir önceki Başbakanı bir konuşmasında İran’ı kastederek ‘Aslında ortada bir ahtapot var. Bu ahtapotun kollarıyla biz savaşıyoruz. Başına doğrudan vurmamız lazım’ diyerek bir çıkış yapmıştı. İslam Cumhuriyeti'ne yönelik suikastler ve sabotajlar gerçekleştirildi. Mossad eliyle İran sınırları içerisindeMuhsin Fahrizade’nin şehadeti gibi suikastler düzenlendi. Suriye'ye yönelik siyonist rejimin sürekli saldırıları Aksa Tufanı’nın öncesinde de vardı. Orada da İran’ı hedef alıyordu. Daha sonra uluslararası hukuku çiğneyerek İran’ın Elçiliğini hedef aldı. İran 14 Nisan tarihinde siyonist rejimin bu saldırganlığına karşı tarihte ilk defa bir İslam ülkesinin doğrudan füzeleriyle vuruldu. Bu İslam dünyasında olduğu gibi bütün Türkiye'de de büyük bir ilgiyle sevinçle karşılandı.

İslam Cumhuriyeti’ne karşı kara propaganda yapıldı

Bu arada iki şey araya girdi. Birincisi Suriye üzerinden İran’a karşı oluşturulan ön yargılar, kara propagandalar ve algı operasyonları etkisiyle İran'ın siyonist düşmana doğrudan cevabının İran açısından bir itibar oluşturmaması için insanların ve dünya Müslüman halklarının İslam Cumhuriyeti'ne olan sevgisini önlemek ve bu misillemeyi anlamsızlaştırmak için kara propaganda devreye girdi dediler ki ‘Hayır bunlar danışıklı dövüştü.’ İran İslam Cumhuriyeti'nin İsrail'i doğrudan vurmasından sonra İran'ın başarısını gölgelemek için karartma üzerinde karartma yapmak için birbirleriyle yarışa girenler oldu.

Aslında bazı medya organları da adaletsiz bir şekilde sanki söz birliği yapmış gibi hepsi bir arada yorumcular, askeri yorumcular, güvenlik uzmanları hep birlikte farklı televizyonlarda ‘İran'ın İsrail'e karşı hiçbir şey yapmadığını aslında İsrail'i vurmadığını ve İran'ın attığı füzelerin hiçbirisinin hedeflerini vurmadığını iddia ettiler. Yani İran’ın İsrail'e saldırısı boş bir saldırı gibi göstermeye çalıştılar. Kara propaganda yaptılar. Ama gerek siyasetçilerden, akademisyenlerden gerek gazetecilerden özgür düşünen insanlar siyonist rejimin ilk defa böyle bir şekilde vurulmasının bir dönüm noktası olduğunu belirtti.

Türkiye Hükümeti’nin Gerçek Vaad-1 operasyonu karşısındaki tutumu medyayı etkisi altına aldı

Türkiye'de hükümet dahi yani Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet dahi İran'ın İsrail'i Gerçek Vaad-1 operasyonu ile vurmasını takdir etti. Mutluluklarını, sevinçlerin dile getirdiler. Yani Allah'a şükürler olsun ki hükümet bunları dile getirince bu etkili oldu. Bu medyanın bakışını değiştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu duruşu o kara propaganda yapmak için yaylarını oklarını çekmiş bir şekilde hazır bekleyenlerin ellerini bağladı. Pusuda bekleyen birtakım faşist odakların etkisini de kırdı. Öte yandan her zaman İslam Cumhuriyeti'nin yeminli düşmanları yani kapı kulu saray uleması dediğimiz birtakım unsurlar İslam Cumhuriyeti'ne hem töhmet atmaya hem dünya Müslümanları gözünde küçültmeye devam ediyorlar ve edecekler. Bunlar her zaman olmuştur.

Ancak ikinci operasyon çok başka oldu. Bu sefer birincisinden farklı olarak dünya İran füzelerinin çoğunluğu İsrail'i vurgu şeklinde haber manşetlerine düştü niye çünkü Dünyanın gözü önünde kayıtlarda kameralarda nasıl o füzelerin yağmur gibi ok gibi yağdığını hedeflerine vurup ortalığı alev topuna ve cehenneme çevirdiğini ve nasıl yerle bir olduğunun kameralara yansımasıyla ve siyonist rejimin istemese bile bunu itiraf etmek durumunda kaldı. Zira İran çoklu şekilde birçok hava üssünü hedef aldı. Seyyid Hasan Nasrallah’ın ve diğerlerinin üzerine o tonlarca bombaları atan savaş uçaklarının bulunduğu üsler tamamen imha edildi. Hiç bir güç İran füzelerini engelleyemedi. Siyonist rejim sansür uygulamaya çalıştı. Dolayısıyla İran İslam Cumhuriyeti'nin bu ikinci saldırısının psikolojik etkisi çok daha büyük oldu.

Asıl intikam Siyonist rejimin yok edilmesidir

İkinci misillemenin psikolojik etkisi çok daha büyük oldu dediniz. Gerçek Vaad-2 operasyonunun Türkiye’de yansıması nasıl oldu?

Öte yandan bu sadece bir tokattı. Tıpkı Şehit Nasrallah’ın Kasım Süleymani’nin intikamı ile ilgili işgal rejimine ‘sizin bütün generalleriniz Kasım Süleymani’nin bir ayakkabısı etmez’ hitabı gibidir bu misillemeler de. Dolayısıyla Seyit Hasan Nasrallah’ın intikamı da İsmail Heniyye’nin intikamı da alınmadı sadece bunlara cevap verildi yoksa onların intikamı alındığında zaten siyonistler ortada kalmayacaktır.

Gerçek Vaad-2 operasyonunda biz Kudüs televizyonu olarak Gazzelilere mikrofon uzattık. Gazzeliler sevinç içindeydi öyle ki İranlılar’ın sevinçleri Gazzelilerin sevinçlerin yanında az kaldı. Hepsi İran’a şükranlarını sevgilerini muhabbetlerini dile getirdi. Bir Gazzeli kız: ‘Bir yıldır o kadar acı çekiyoruz ki İran'ın füzeleriyle sevilmekte yorulduk’ dedi. Daha önce çadırına şehit Nasrallah’ın fotoğrafını yapıştırmış bir Filistinli anneye mikrofon uzatıp neden fotoğrafını astığını sorduğumuzda ‘Bizi savunan dedi tek adam oydu. Şimdi ona taşlar ağlıyor’ dedi.

Türkiye’de halk sevindi. Sevinçten tatlılar dağıtıldı. Hatta yayın sırasında halk muhabirlere tatlı dağıttı. Halka mikrofon tuttuğumuz zaman sevinçlerini dile getirdi. Gerçek Vaad-2 operasyonu sadece siyonist düşmanın başına inen çelikten bir yumruk değildi. Halkların yüreklerini açan bir fetih kapısıydı. Artık İran’a karşı ön yargılı davrananların sesleri kesilmişti.

İran’a olan düşmanlık patolojik bir vaka

Türkiye medyasında İran’ın İsrail’e karşı mücadelesi ne zaman dile getirilse ‘Suriye Savaşını üzerinden bir söylem oluşturulduğuna şahit olduk. Bu bağlamda Gerçek Vaad-2 operasyonunun yansıması nasıldı?

Elbette yine İran şov yaptı ve göstermelik bir saldırıydı diyenler oldu. Birileri her şeye rağmen yine demeye devam edecek. İran İsrail’i yetmiş kez yerle bir etse bile birileri konuşacak. Bu patolojik bir vaka yani o tam bir kindarlık ve düşmanlığa dayalı. Bunun tedavisi yok. Ayette dediği gibi ‘ Gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar.’ Ancak halk sevinçlerini dile getirdi. Parlamentodaki milletvekilleri sevinçlerini dile getirirler hükümet milletvekilleri sevinçlerini dile getirdiler. Televizyonlarda bu dile getirildi.

Şimdi, Filistin’deki bütün cepheler destek cephesi olan Yemen’e, Hizbullah’a ve Irak’a teşekkür ediyor, bu bir gerçek. Şehit Yahya Sinvar Abdülmelik el-Husi'ye uzun bir mektup yazarak teşekkür etmişti. Şimdi tüm dünya görüyor kimin Filistin direnişini desteklediğini. 50 tane İslam ülkesi nerede? Şii ve Sünni diyenler nerede? Gazze Sünni değil mi, Filistin Sünni değil mi? Şimdi hepsi lal oldu.

Hizbullah 45 yıllık hayatında hiç bu kadar kadar kurban vermemişti. Hizbullah başını verdi Filistin savunması için. Tüm dünya bunu görüyor. Türkiye'deki müslümanlar görüyor. Şimdi İran’ın siyonist rejimle savaşına ve Hizbullah'ın siyonist rejime karşı stratejik ağırlığına baktıkları zaman bu savaşın yapısal olarak nasıl ve kimlerle siyonist rejimi ortadan kaldıracağını gösteriyor. İran nerede diye soruyorlar. İran aslında her zaman işin içerisinde.