Riyad Zirvesinin Taslak Bildirisi; Filistin Meselesinin Merkeziliğine Vurgu
Dün Riyad'da gerçekleştirilen Arap ve İslam ülkeleri zirvesinin sonuç bildirisi taslağında, Filistin ulusunun ulusal haklarına kavuşması için desteklenmesinin gerekliliği vurgulanarak, Filistin'in ana mesele olduğu, Kudüs'ün ise Arap ve İslam milletlerinin kırmızı çizgisi olduğu belirtildi.
Tesnim Haber Ajansı - El-Mayadin, Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da Pazartesi günü düzenlenen Arap ve İslam ülkeleri zirvesinde sunulan bildiri taslağını yayınladı.
Taslakta şunlar belirtiliyor: Riyad'daki Arap ve İslam ülkelerinin başkanları, Filistin meselesinin merkeziliğini, Filistin halkının, özgürlük hakkı ve 4 Haziran 1967'de Doğu Kudüs'ün başkentinde belirlenen sınırlar içerisinde bağımsız bir devletin kurulması da dahil olmak üzere meşru ulusal haklarını elde etme konusunda kararlı desteğini vurguladılar.
Buradan hareketle söz konusu toplantıya katılanlar, başta 194 sayılı Karar olmak üzere ilgili kararlar uyarınca mültecilerin topraklarına geri dönme ve kendilerine tazminat ödeme hakkının Filistinlilerin meşru ulusal haklarının başında geldiğini vurguladı. Filistin meselesinin, işgalden kurtulma mücadelesi veren diğer tüm milletler gibi adilane bir mesele olduğunu. Aynı zamanda Filistin hükümetinin, Filistin'in ebedi başkenti olan işgal altındaki Doğu Kudüs üzerindeki egemenliğini de vurguladıklarını belirttiler
Arap ve İslam ülkeleri zirvesine katılanlar, bu zirvenin taslak bildirisinde, Siyonist rejimin işgal altındaki Doğu Kudüs'ü Yahudileştirmek ve orada işgalini kurmak amacıyla aldığı her türlü karar ve eyleme karşı olduklarını beyan ederek, Kudüs'ün Arap ve İslam milletlerinin kırmızı çizgisi olduğunu ve işgal altındaki Doğu Kudüs'ün Arap ve İslami kimliğinin korunmasının bir zorunluluk olduğunu belirttiler.
Bu taslakta Filistin'deki kutsal mekanların saygınlığının savunulması vurgulanıyor.
Riyad zirvesinde hazır bulunanlar, Siyonist rejimin Lübnan ve Gazze'deki vahşi saldırganlığına karşı koymanın gerekliliği konusunda diğer toplantılarda da önceki tutumlarını bir kez daha vurguladılar ve son dönemde çatışmaların tırmanması ve saldırganlığın yayılması tehlikesine karşı uyarıda bulundular.
Riyad zirvesine katılanlar, uluslararası toplumdan Uluslararası Adalet Divanı'nın 19 Temmuz'daki tüm kararlarının uygulanmasını istedi. Ayrıca Gazze işgalinin başlangıcından bu yana binlerce Filistinlinin Siyonist işgal güçleri tarafından zorla yerinden edilmesinin ve işgalci ordunun Gazze'deki soykırım bağlamında işlediği korkunç suçları da güçlü bir şekilde kınadılar.
Riyad'daki zirvenin taslak bildirisinde, Lübnan'da derhal ateşkes sağlanması ve 1701 sayılı kararın tam olarak uygulanması gerektiği vurgulanırken uluslararası toplum ciddi bir adım atmadığı ve sadece seyirci aldığı bir dönemde, Siyonist rejimin Suriye ve İran'ın egemenliğini ihlal etmesi tehlikesi konusunda uyarıldı.
Ayrıca bu taslakta Güvenlik Konseyi'nin yedinci bölüme dayalı olarak Siyonist rejimi Gazze'de ateşkese zorlamak ve Filistin devletinin Birleşmiş Milletler'e tam üyeliğe uygun olduğu yönündeki uluslararası fikir birliğine yanıt verme konusunda bağlayıcı bir karar alması gerekliliğine de değiniliyor.
Toplantıyı Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman başlattı ve mevcut toplantının aslında İsrail'in Gazze ve Lübnan'a yönelik tecavüzlerini gözden geçirmek amacıyla önceki toplantıların bir uzantısı olduğunu vurgulayarak, Suudi Arabistan'ın İsrail'in İran'a yönelik tecavüzlerini reddettiğini söyledi.
Arap ve İslam ülkeleri zirvesi, Pazartesi günü Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da, İran’ın Birinci Cumhurbaşkan Yardımcısı Muhammed Rıza Arif'in katılımıyla gerçekleştirildi.
Pazartesi sabahı Riyad havalimanında Suudi yetkililer tarafından karşılanan Arif, bu toplantıda yaptığı konuşmada, Siyonist rejimin suçlarının bir an önce sona erdirilmesi ve mültecilere yardım sağlanması için İslam ülkelerinin dayanışmasına vurgu yaparak, işgal rejiminin cinayetlerinin daha da derinleşmesinin nedeni olarak uluslararası toplumun sessizliğini gösterdi.
İran’ın bu üst düzey yetkilisi, bu toplantıda konuştuktan ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi ile görüştükten sonra Salı sabahı Tahran'a geri döndü.