ABD ve İsrail, Gazze'deki Ateşkes Manevrasını Lübnan'da Tekrarlamaya Çalışıyor


ABD ve İsrail Lübnan'da ateşkes sağlamaya çalıştıklarını iddia ederken, bu rejim Lübnan'a yönelik acımasız saldırılarını genişletti ve veriler gösteriyor ki Tel Aviv ve Washington, karşı tarafı ateşkesin önünde engel olarak göstermek için Gazze'de ateşkese ilişkin yaptığı manevralarını Lübnan'da da tekrarlamaya çalışıyor.

Tesnim Haber Ajansı - Son birkaç gündür Lübnan'da ateşkes yapılacağına dair yeni söylentiler ortaya atılıyor ancak bu söylentilerin kaynağı hâlâ İsrail ve Amerika. Bu davanın ana taraflarından biri olan Lübnan ise henüz buna yanıt vermek için resmi bir teklif almadı.

ABD ve İsrail'den bombardıman altında ateşkes iddiaları

Öte yandan ateşkes söylentilerinin yayılması, Siyonist rejimin Lübnan'a yönelik vahşi saldırılarının yoğunlaştığı bir zamanda gerçekleşiyor. Bu rejimin dün Beyrut'un güney banliyölerine gerçekleştirdiği ağır ve yaygın saldırılar arasında.

Buradan yola çıkarak Lübnan'da ateşkes konusunda son 48 saatte yapılan açıklamalar ve istişareler, ABD ve İsrail'in tartıştığı konunun tamamen her iki tarafın kendi emellerine, güvenlik ve siyasi çıkarlarına uygun bir anlaşmaya varma çabalarıyla ilgili olduğunu gösteriyor.

Bu arada bilgili kaynaklar, ABD ve Siyonist rejimin bu çabalarının sonucunun Lübnan'ı bunu kabul etmeye zorlayacak pratik bir plan olarak sunulabileceği konusunda uyarıyor ancak Siyonist tarafın şu ana kadar ortaya koyduğu sınırla ve talepler Lübnan’ın asla teklifleri kabul etmeyeceğini doğruluyor.

ABD ve İsrail'in Gazze ateşkes manevralarını Lübnan'da tekrarlama çabası

Bilgili Lübnanlı kaynaklar, ABD ve Siyonist rejimin Lübnan'da ateşkes konusunda yürüttüğü manevralara ilişkin şunu söyledi: Görünüşe göre Washington ve Tel Aviv Gazze’de yaptığı aynı manevraları Lübnan'da yapmak istiyor. Böylece Amerikalılar, Siyonist rejimin hedef ve çıkarlarına uygun ve Lübnan’ın kabul etmeyeceği bir talepler listesi üzerinde İsrail'le anlaştı ve böylece Amerika ve İsrail, Lübnan'ın ve direnişinin ateşkese engel olduğunu iddia edecek. Aylardır Gazze'de yaşananlar gibi. Filistin direnişi de ateşkesin önünde engel olarak lanse edilmeye çalışılıyor.

Washington'un, özellikle Amerikan elçisi Amos Hochstein'ın Beyrut'a sık sık yaptığı ziyaretlerden sonra, direnişin pozisyonlarının yanı sıra Lübnan'ın resmi pozisyonunun da çok iyi farkında olduğu ve İsrail'in taleplerini dayatmanın bir ateşkes anlaşmasına yol açmayacağını bildiği açıktır. Dolayısıyla ABD, Lübnan'ı Siyonist rejimin ateşkesle ilgili şartlarını kabul etmeye zorlamak konusunda İsrail'in daimi ortağı konumunda olacaktır ve Lübnan bunu kabul etmezse top bu ülkede olacak.

Bu bağlamda Amerikalılar, Lübnan ve Hizbullah'ın düşmanın taleplerini ateş altında kabul etmek zorunda kalması için Lübnan'da halkı ve ona bağlı partileri direnişe karşı kışkırtmak amacıyla bir kampanya başlattı.

Siyonistler Trump'ın Beyaz Saray'a döneceğine inanıyor

Bu arada Siyonist rejim, başta Lübnan ve Gazze olmak üzere bölgedeki vizyonunu gerçekleştirmek için mevcut ABD yönetimi ve bu ülkenin gelecek dönem başkanı Donald Trump'ın ekibiyle anlaşmaya varmak için çalışmalarını yoğunlaştırdı ve çalışmalarını sürdürüyor. Ateşkes konusunda manevra yaparken aynı zamanda Lübnan ve Gazze'ye yönelik vahşi saldırılara da devam ediyor.

Haber kaynaklarına göre Donald Trump, İsrail'e Gazze ve Lübnan'daki hedeflerine ulaşması için iki ay sürebilecek ek bir süre tanıyacak. Ancak Trump'ın bölgedeki savaşı genişletmeyi kabul edip etmeyeceği henüz belli değil.

Öte yandan Siyonist medya son birkaç gündür siyasi anlaşma ve ateşkes propagandası yaparken, işgalci rejimin ordusu, Lübnan'a yönelik kara operasyonunun ikinci aşamasına başladığını duyurdu ve ulaşamadığı bölgelere ulaşmaya çalışıyor. Bu doğrultuda sözde Siyonist Radyo ve Televizyon Kurumu, Lübnan'a yapılacak kara operasyonunun ikinci aşamasının amacının Hizbullah'a ateşkes müzakereleri konusunda baskı yapmak ve füze kabiliyetini yok etmek olduğunu açıkladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaparak şunları duyurdu: Lübnan'daki savaşı sona erdirmenin yolu diplomatik çabalardan geçer ve 1701 sayılı kararın uygulanması ve Hizbullah'ın silahsızlandırılması gerekir.

Ancak Siyonist rejimin yeni Savaş Bakanı Yısrael Katz, bu rejimin ateşkes niyetinde olmadığını gösterdi ve şunları söyledi: Lübnan'da ateşkes olmayacak ve biz tüm gücümüzle Hizbullah'ı vurmaya devam edeceğiz. İsrail, Lübnan'daki hedeflerinin gerçekleştirilmesini garanti etmeyen bir anlaşmayı kabul etmeyecektir. Bunlar arasında Hizbullah'ın silahsızlandırılması ve Litani Nehri'nin diğer tarafına itilmesi ve kuzeyde yaşayanların evlerine geri gönderilmesi de yer alıyor.

Son haftalarda ve İsrail ordusunun Lübnan cephesinde kara operasyonlarının başlamasının üzerinden bir ayı aşkın bir süre geçtikten sonra ateşkes planı bazı Batılı ülkeler, ABD ve hatta Lübnan'daki bazı siyasi gruplar tarafından daha ciddi bir şekilde takip ediliyor.

Bu konuda geçtiğimiz haftalarda önce gayri resmi olarak çeşitli medya organlarına bir taslak sızdırıldı, tabi ki bu konuda farklı rivayetler ortaya atıldı.

Bu taslak son derece tek taraflıydı ve düşmanlıkların durdurulması ilkesi ve (İsrail'in de bazı maddelerine karşı çıktığı) 1701 sayılı Kararın uygulanması dışında neredeyse diğer tüm maddeler İsrail'in taleplerinin sınırına uygundu. Bu taslakta ilk aşamada "askeri çatışmaların tamamen durdurulması" çağrısı yapılırken, ikinci aşamada genel olarak bu bölgedeki kuvvet oluşumunun değiştirilmesi, Hizbullah güçlerinin tamamen Litani Nehri gerisine çekilmesi ve bu bölgeyi bölgeyi Birleşmiş Milletler Sınır Güvenlik Kuvvetleri (UNIFIL) ve Lübnan Ordusu'nun emrine bırakması yer alıyor.

Bu taslağın üçüncü adımında "Hizbullah'ın silahsızlandırılması" ve Lübnan'ın güneyinde askeri altyapısının imha edilmesi yer alırken, dördüncü adımda İsrail'in ele geçirdiği sınır köylerini 60 gün süreyle işgal etmeye devam etmesine izin verilmesi yer almakta olup bu dönemden sonra durumu değerlendirilerek Lübnan'dan ayrılmasının planlamasının yapılması tasarlanıyor.

Bu tasarının beşinci adımı, 1701 sayılı Kararın uygulanması ve sınır anlaşmazlıklarının çözülmesiydi ve ABD'nin bu kararın uygulanmasını garanti etmesi ve müdahale eden taraflara karşı yaptırım uygulaması gerekiyordu.

Söylendiği gibi bu taslak daha çok tek taraflı bir dikteydi ve doğal olarak ne direniş ne de Lübnan hükümeti bunu asla kabul etmeyecekti.