Suriye'den Çıkarılacak Dersler; Direniş ulusal egemenliğin tek güvencesidir
Siyonist rejimin işgali ve yayılmacı hırsı Suriye ve Filistin ile sınırlı kalmayacak ve bu rejim milletlere ve ülkelere saldırmak için her fırsatı değerlendirecektir ancak bununla baş etmenin yolu nedir?
Tesnim Haber Ajansı - Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın devrilmesinden bu yana Siyonist rejim, bu ülkenin ordusunun ve silahlı kuvvetlerinin kabiliyetlerini yok etme bahanesiyle Suriye'nin farklı bölgelerine benzeri görülmemiş saldırılar gerçekleştirdi.
Bazı haber kaynakları, Esad'ın devrilmesinden bu yana İsrail saldırılarının sayısının 446'ya ulaştığını ve Suriye'nin 13 şehrini hedef aldığını belirtiyor. Ayrıca İsrail zırhlı birlikleri, BM barış güçlerinin Suriye ile işgal altındaki Golan Tepeleri arasındaki tampon bölgesine doğru ilerleyerek, Kuneytra vilayetinin çevre bölgelerini top atışlarıyla hedef aldı.
Bu, Yom Kippur savaşında 31 Mayıs 1974'te imzalanan ateşkes anlaşmasından sonra son 50 yıldan sonra İsrail’in bu bölgeyi ilk işgali.
Siyonistlerin asıl hedefi Suriye'ye ağır saldırılar
İsrail İşgal rejimi Başbakanı Binyamin Netanyahu, Suriye Arap Ordusu'nun mevzilerini terk etmesi nedeniyle Suriye ile 1974'te yapılan sınır anlaşmasının süresinin dolduğunu ve olası bir tehdidi önlemek için İsrail ordusuna, yeni Suriye hükümetiyle bir anlaşmaya varıncaya kadar hassas sınır hattının kontrolünü geçici olarak ele geçirmesi emrini verdi. İsrail ordusu 1974'te bu sınır hattından çekilmişti.
Bölgesel meseleler analisti Muhammed Hasan Suveydan, Thecradle’d yazdığı raporunda, Siyonist rejimin Başbakanı'nın bu açıklamaları, İsrail rejiminin Arap ülkelerini zayıflatıp bölmeye ve Tel Aviv'in bölgesel hakimiyetine zemin hazırlamaya yönelik tarihi planlarını gizlemek için sadece açık bir bahane olduğunu belirtti.
Büyük İsrail kavramının Siyonist ideolojide derin kökleri vardır. Modern Siyonizmin kurucusu Theodor Herzl’den Ze’ev Jabotinsky gibi isimlere, hatta İsrail'in ilk başbakanı David Ben-Gurion'a kadar tüm Siyonistler arasında bu ideolojinin gerçekleştirilmesi özlemleri her zaman değişmez bir tema olmuştur.
Suveydan’a göre Oded Yinon’un, ‘1980’lerde İsrail için Bir Strateji’ başlıklı ‘Yinon Planı’ bu perspektifi daha da güçlendirdi. İlk kez Şubat 1982'de Dünya Siyonist Örgütü'nün Kivunim (Yol Tarifi) dergisinde yayımlanan bu plan, Herzl'in ve İsrail'in kurucularının 1940'ların sonundaki vizyonuna dayanıyordu.
Yinon’un tavsiyesi, Kuzey Afrika'dan Şam ve Arap Yarımadası'na kadar, İsrail'in uzun vadeli güvenliğini sağlamak için Arap devletlerinin kronik olarak parçalanması ve zayıflamasıydı.
Yıkıcı ve yayılmacı görüşler elbette rejimin tarihsel figürleriyle sınırlı değil. Siyonist rejimin Maliye Bakanı Bezalel Smotrich de İsrail'in kontrolündeki toprakları Ürdün dahil Şam'a kadar genişletmesi gerektiğini açıkça ifade etti. 2016 yılında verdiği bir röportajda şöyle demişti: "Din büyüklerimiz Kudüs'ün geleceğinin Şam'a kadar uzanacağını söylemişti."
Siyonistlerin açgözlülüğüyle nasıl başa çıkılır?
Smotrich geçtiğimiz günlerde Şam'ın düşmesinden sonra şunları söyledi: "Şimdi Gazze'nin kontrolünü ele geçirmenin, yönetimin gücünü Hamas'tan almanın ve bu grubun hayati damarını kesmenin ve işgal altındaki Batı Şeria'da geniş çaplı bir işgal başlatmanın zamanı geldi"
Ancak Suriye deneyimi ve Esad hükümetinin devrilmesinden sonra ordusunun ödediği ağır bedel ve bunu rejime karşı direniş hareketlerinin elde ettiği başarıları karşılaştırmak bu yayılmacı görüşleri ve rejimin ülkelerin egemenlik ve toprak bütünlüğüne tecavüz etme arzusunu ancak güç dengesi engelleneceğini gösterdi.
Bu konuyla ilgili olarak Hizbullah'ın Lübnan'daki Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım dün yaptığı konuşmada şunları söyledi: Yeni Ortadoğu'ya yönelik Siyonist planın hayata geçirilmesini Lübnan kapısından engelledik.
Kasım Suriye'deki gelişmelere atıfta bulunarak şunları söylemişti: Suriye'nin başına gelenleri görmediniz mi? Bu ülkede ne olduğunu? İsrail düşmanı, önleyici savunma bahanesiyle Suriye'nin tüm askeri gücünü yok etti ve eğer komşu ülkelerde de aynı yayılmacı yaklaşımını izleyebilseydi neler olacağını! Ancak Lübnan'ın ordu ve halkla birlikte direnişi, düşmanın bu ülkede kalkınma hedeflerine ulaşmasını engelledi.
Suveydan, Suriye'deki olaylar hakkında şunları yazdı: Suriye meselesinden alınacak dersler açık ve nettir. Ülkelerin ulusal egemenliği ancak direniş ve güçle savunulabilir. Direniş sadece kalkan değil, yıkıma ve işgale dayalı bir rejime karşı hayatta kalmanın tek yoludur.