Heyet Tahrir Şam (HTŞ), İşgalci İsrail Rejimine Alan Açtı
Suriye'deki önceki hükümet Siyonist rejim için bir tehditti, fakat şimdi tehditler ortadan kalktı. Tel Aviv ile Washington'un ortak saldırılarıyla Suriye’nin önemli askeri tesisleri yok edilmesi onların işgal huyunu gösteriyor.
Tesnim Haber Ajansı- Suriye'de Beşar Esad hükümetinin düşüşü ve Siyonist rejimin bu ülkenin güneyinde ilerlemeye başlaması, Tel Aviv rejiminin Şam'dan doğrudan veya varoluşsal bir tehdit hissetmediğini ve yalnızca bölgede yayılma arayışında olduğunu açıkça ortaya koydu. Suriye'deki önceki hükümet Siyonist rejim için bir tehditti, fakat şimdi tehditler ortadan kalktı. Tel Aviv ile Washington'un ortak saldırılarıyla Suriye’nin önemli askeri tesisleri yok edildi. Siyonistlerin Suriye’deki ilerleyişi yalnızca onların işgal huyunu gösteriyor.
Siyonistlerin Golan'ın işgalini tamamladıktan sonra Şam'ın güneyindeki banliyölerine girdiği ve başkentin merkezine yalnızca birkaç kilometre uzaklıkta olduğu söyleniyor. Geçtiğimiz günlerde Lübnan Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım yaptığı konuşmada Tel Aviv'in asıl savaş niyetinden bahsetmişti. Naim Kasım Siyonist rejimin Lübnan'a saldırısının Gazze ile bağlantısının olmadığını Tel Aviv'in güneyi veya ülkenin tamamını işgal etmek istediğini belirtti. Hizbullah'ın Lübnan'a yönelik saldırının gerçekleşmesini beklediğini ancak Siyonistlerin nasıl bir zamanlama seçeceğini bilmediğini belirten Şeyh Kasım, “Eylül ayında başlayan saldırı sadece Gazze'ye verdiğimiz desteğin bir sonucu değil, düşmanın yayılmacı planlarının bir parçasıydı.” ifadesini kullandı. Şeyh Naim Kasım, Lübnan'a yönelik saldırının İsrail'in yayılmacı projesiyle ilgili olduğunu, çünkü "düşmanın bölgedeki projesinin önünde duran her türlü direnişi ortadan kaldırmak istediğini" vurguladı.
Birçok iç krizle başbaşa kalan Tel Aviv rejimi çeşitli nedenlerle çevre ülkelerinin topraklarını işgal ediyor ve onun durdurulmaması durumunda bölgeyi daha fazla savaş alanına dönüştürecektir.
Siyonist Rejimin Bölgesel Yayılmacılığının İtici Faktörleri
1- Siyonist İsrail’in Sözde Tarihi Topraklarının Yeniden Canlandırılması:
Allah'ın Nil ile Fırat nehirleri arasındaki toprakları Yahudi halkına verdiğine inana Siyonist Yahudiler, güçlerinin olduğu takdirde bu toprakları geri almaları gerektiğini iddia ediyorlar. Bunun için Siyonistler, bayraklarının üstüne ve altına, meşhur sloganları olan "Nil'den Fırat'a"ya gönderme yapan iki mavi şerit yerleştirdiler.
2.Yayılma imkanları:
Batı ile uluslararası siyonizmden destek alan İsrail rejimi en iyi Amerikan savaş uçaklarının yüzlercesine sahip ve aynı zamanda Batı Asya'da nükleer silahlara sahip olan tek varlık onlar. Bu yüzden Siyonistler askeri ve istihbarat kapasitelerinin yanı sıra Batı'nın siyasi ve diplomatik desteği sayesinde bölgede yayılmacılık politikasını yürütebileceğini biliyorlar.
3-İsrail’in gücünün işgal altındaki topraklara sığmaması:
İşgal altındaki Filistin topraklarında biriken güç, 22 bin ila 27 bin kilometreye sığmıyor. Dolayısıyla bu gücün kendisine uygun coğrafyaya uyum sağlaması kaçınılmazdır.
4-İsrail’in stratejik derinliğinin düşük olması:
Siyonist rejimin stratejik derinlik sorunu ile karşı karşıya olduğu söyleniyor ve bunun Tel Aviv'i küçük düşürmek için tekrarlaması, rejimin bu konuda bilgisiz ve kayıtsız olduğu anlamına gelmiyor. Bu, Siyonistleri ciddi şekilde savunmasız hale getirdi. İsrail tarihi topraklarının yeniden canlandırılması hayalini unutsalar bile, stratejik derinliğin düşük olması nedeniyle bölgede yayılma arayışına girecekler.
5.Batı'ya varoluşsal bağımlılığın azaltılması:
Siyonistler, bugünkü özellikleriylei nedeniyle İsrail’in varlığının Batı sayesinde mümkün olduğunu biliyorlar. Eğer bir gün bu ittifak zayıflarsa ve Batılılar çıkarlarını korumak için başka yöntemler bulursa rejimi desteklemeye ihtiyaçları kalmayacak. Bunun için Tel Aviv, Batı'ya olan varoluşsal ihtiyacını azaltmaya çalışıyor.
6.Batının rejime bağımlılığının sürdürülmesi:
Siyonistler bir yandan Batı'ya varoluşsal bağımlılıklarını azaltmaya çalışırken bir yandan da kendilerini Batı'nın verdiği misyonları olumlu bir şekilde takip etmek istiyor. Bugün Batı ve ABD hâlâ bölgede yer alırken, rejime de geniş kapsamlı destek veriyor. Gücünü artıran Siyonistler "Batı'nın bölgede bekçi köpeği" rolünü oynamaya devam etmeye çalışıyorlar.
İsrail rejiminin yayılmacılığının diğer hedefleri
1-Nüfus dağılımı
Siyonist rejim nüfus açısından Tel Aviv ve Hayfa olmak üzere iki bölgede özetleniyor. Son dönemde Kudüs şehrine Siyonist kimlik kazandırmaya çalıştı, bu yüzden bölgedeki Yahudi nüfusu da arttı.
2-Kısa menzilli silahların menzilinden çıkmak
İsrail rejimi, önemli şehirlerinin Grad veya Fecr roketleri gibi kısa menzilli silahların menzilinde olmasını istemiyor. Hayfa ile Lübnan sınırı arasındaki mesafe 35 ila 45 kilometre, Tel Aviv ile arasındaki mesafe ise 120 kilometre. Kuzeyin yanı sıra Suriye'nin güneyinde de bu tehdit vardı.
3-Filistin meselesini aşmak
Tel Aviv rejimi işgal altındaki Filistin'deki ablukayı kırarsa "Filistin meselesi"ni aşabilir ve işgalin başka yerlere yayılmasıyla birlikte onların sorunun uzamasına yol açacaktır.
4- İnsanları çekme yeteneği
Dünyadaki Yahudilerin neredeyse yüzde 50'sinden azı Siyonist rejimin vatandaşlarıdır. Tel Aviv, genişleme durumunda onların bir kısmını daha bölgeye çekebilir ve nüfus sorununu bir ölçüde aşabilir. Bugün işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinlilerin sayısı Siyonistlerin sayısını geçmiş durumda.
5-Filistin’de nüfus tahliyesi olasılığı
Yeni toprakların işgal edilmesiyle Tel Aviv Siyonistlerin Batı Şeria'daki nüfusu tahliye etmesini mümkün kılabilir. Bu durumda Filistin halkını başka topraklara göçe zorlayabilir; Bugün Mısır, Gazzelilerin Sina çölüne girmesine karşı çıkıyor ve Ürdün'ün Batı Şerialılara ev sahipliği yapma konusunda ciddi çekinceleri var.
6-Bölgede işgal riski yaratıyor
Tel Aviv rejimi, bölgenin kalbinde yer alarak bölge ülkelerine karşı tehdit yaratmak istiyor. Bu durumda rejim, hükümetleri tehdit ederek çıkarlarını daha kolay güvence altına alabilir.
7-Su ve tarımsal kaynaklara erişimin garanti altına alınması
Sınırlı kaynaklar, Siyonistlerin deniz suyu arındırma tesislerine ve Golan'ın su kaynaklarına giderek daha fazla bağımlı olmasına neden oldu. Golan uluslararası alanda hâlâ işgal altında olan bir bölge. Bu bölge Suriye'nin önceki siyasi sistemi döneminde de saldırı altındaydı. Ayrıca su arıtma tesisleri askeri çatışmalarda rejimin zayıf noktasıdır çünkü bu tesislerin hedef alınması Tel Aviv'i zor duruma sokabilir.
8-ABD varlığının azaltılmasını örtbas etmek için askeri tehdit haline gelmek
ABD, Çin'e odaklanmak için Batı Asya'daki varlığını azaltacağını açıkladı; Washington şu ana kadar böyle bir adım atmadı. Bu, Washington'un Amerikan kuvvetlerine alternatif güç bulunmamasından kaynaklanıyor olabilir. ABD bir yandan sorumluluğu güvenilir bir müttefike devretmek isterken, diğer yandan bölgedeki Amerikan varlığının azalmasından en büyük kaybeden taraf Siyonist İsrail olacaktır.
İsrail hem ABD'nin güvenilir bir müttefiki, hem de bu değişim için potansiyele sahip. Ancak ABD'ye alternatif için rejimin yayılmacılığını artırması lazım.
9-Ülkelerin bölünmesine alan yaratmak
Bölgedeki devletler daha küçük bölgelere bölünme baskısına direndiler. Örneğin, ABD'nin ev sahibi ülkeleri doğrudan zayıflatmaya başlamasıyla Kürtler yerel yönetimlere yöneldi.
Birinci Fars Körfezi Savaşı'ndan sonra Kuzey Irak'ta uçuşa yasak bölgenin kurulmasıyla Kürtler özerk ve yerel bir yönetim kurdular. Bu hükümet Bağdat'ın işgaliyle daha da güçlendi.
10-Doğuyu batıya bağlayan kara ve deniz yollarını ele geçirmek
İsrail rejimi, çeşitli nedenlerden dolayı bölgedeki kritik noktaları kontrol altına alması gerektiğini biliyor. Birincisi, rejimin bölge halkları ve ülkeleriyle çatışması nedeniyle onları ekonomik ve ticari açıdan bağımlı hale getirebilmesi gerekiyor. İkincisi, Batı'dan İsrail’e gelen yardımların azalması söz konusu. Trump'ın yakın zamanda Netanyahu'nun eşine, Washington’un 20 milyar dolarlık yardımını iade etmeyi düşünmesi gerektiğini söylediği belirtiliyor. Batıdan finansman sağlamanın zorluğu nedeniyle Tel Aviv'in ekonomik durumunu iyileştirmesi gerekiyor.
Suriye tehdidi
Filistin tarihi ve dini açıdan önemlidir. Buna karşılık Suriye ve daha az ölçüde Lübnan önemli bir siyasi rol oynuyor. Beyrut'un siyasi rolü çoğunlukla Osmanlı döneminde Şam’ın merkezi konumundan kaynaklanmaktadır. Bundan önce Lübnan'daki Fenike hükümeti Akdeniz'de bir güçtü. Öte yandan Şam, sürekli ve daha cesur bir şekilde Levant'ın (Akdeniz'in doğu kıyılarındaki ülkelere verilen ad) siyasi merkezi olmuştur. Siyonistler Şam'a ulaşırsa veya onu etkilerse, Levant'ın siyasi merkezi konumuna ulaşmış olurlar.
İsrail’in politikalarını önlemek
1.Bölgenin her yerinde direniş hareketleri yaratmak: Bölgedeki hükümetlerin zayıflığından dolayı direnme ihtimali yoksa halk tarafından kurulan direniş grupları İsrail rejiminin ilerlemesini durdurabilir ve emellerini çökertebilir.
2.Destek ve yönlendirme: Eğer hükümetler ve eski direniş grupları direnişi seçen halkların yardımına koşarsa Siyonist rejim daha büyük bir hızla durdurulacaktır.
3.Rejim için fırsatları tehditlere dönüştürmek: Siyonistler, son iki yıldır yaşanan savaş tehditlerini fırsata çevirerek yeni bir toprak kazanmak istiyor. Eğer bu alanlar Tel Aviv için bir bataklığa dönüşürse, bu fırsat, 1982'de Güney Lübnan ve Beyrut'un işgalinde olduğu gibi bir tehdit haline gelir.
4.Siyonistlerin kuşatılması: Siyonist rejimin kuşatılması askeri, güvenlik ve siyasi araçlarla güçlendirilmesi gerekiyor. Bu durumda rejim ilerlemelerinden kazanç elde edemeyecek ve iç sorunlarla meşgul olacaktır.
Netanyahu'nun Trump'ın Beyaz Saray’a Dönmesine İlişkin Korku ve Umutları
Suriye’nin işgal edilmiş Kuneytra bölgesini ziyaret eden rejimin başbakanı Netanyahu Suriye'deki bu stratejik ilin bazı köylerinin işgalini memnuniyetle karşılayarak Trump'ı Ortadoğu haritasını değiştirme kararlılığından ötürü övdü. Netanyahu, Trump'ın Suriye'deki güncel gelişmelere müdahil olmadığı yönündeki iddiasının tersine, Washington’daki yeni siyasi ekibi bölge ve Suriye’deki gelişmelerin ana kaynağı olarak tanıttı. Son günlerde Trump'ın göreve başlama töreninde Netanyahu'nun da yer alacağına dair haberler servis edildi. Bu, bölgedeki güncel gelişmeler göz önüne alındığında şaşırtıcı bir konu değil. Ancak asıl soru, Netanyahu'nun Trump'ın Tel Aviv'e koşulsuz destek sağlayacağından ne kadar emin olduğudur?
Netanyahu'nun Trump'ın iktidar koltuğuna oturmasıyla ilgili en önemli kaygısı, yeni ABD başkanının pazarlık bakış açısına odaklanıyor. Netanyahu, Trump'ın Tel Aviv'de hayatta kalmasının sonuçlarına dayalı maliyet-kazanç dengesi onun görevden alınması lehine değiştiğinde, onun kabineyi devirmek için muhalefetle işbirliği yapacağını iyi biliyor. Netanyahu, Trump'ı riskli ve aynı zamanda ne yapacağı belli olmayan, kendi çıkarları için müttefiklerini her an feda edebilecek bir kişi olarak görüyor.
Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşü konusunda Netanyahu'yu endişelendiren bir diğer konu ise, yeni seçilmiş ABD başkanı Trump’ın Abraham Anlaşmasının tamamlanması ve iki devletli planın ilerletilmesine ilişkin büyük planıdır.
5 Kasım başkanlık seçimi arifesinde Netanyahu, Trump'la birçok yüz yüze görüşme ve telefon görüşmesi yaptı ve bu yılki yarışta (2020'den farklı olarak) Cumhuriyetçilere desteğini gizlemedi. Ancak Trump'ın kişiliği ve psikolojik özellikleri, Netanyahu'nun son başkanlık seçimlerindeki ihanet hikayesini unutmasına izin vermiyor! Trump daha önce Netanyahu'yu sadakatsiz bir ortak ve beceriksiz bir politikacı olarak nitelendirmişti. Netanyahu Trump'ın yenilgisine yol açan 2020 başkanlık seçimlerinden sonraki günler onu yalnız bırakmıştı, dolayısıyla Trump'ın Netanyahu'ya karşı ani bir çıkış yapması ve geçmişten intikam alması ihtimali de göz ardı edilemez. Trump artık Netanyahu'yu güvenilir bir ortak olarak görmüyor! Bu, Netanyahu ve çevresindekilerinin aklını ciddi şekilde rahatsız eden bir konu. Bölgedeki gelişmelerin karmaşıklığı, özellikle de bugün Suriye'de yaşananlar doğal olarak bu süreci güçlendirmiştir.