Arakçi: İslam Cumhuriyeti’nin söylem yaratma gücü var ve sahada diplomasiyle birlikte ilerliyor


Arakçi: İslam Cumhuriyeti’nin söylem yaratma gücü var ve sahada diplomasiyle birlikte ilerliyor

İran Dışişleri Bakanı: KOEP’in son günlerinde şöyle bir endişe vardı; Bu KOEP bizim füze programımızı da etkiliyor mu? Bu nedenle silahlı kuvvetlerin tüm üst düzey komutanlarının ve General Süleymani'nin de katıldığı bir toplantı düzenlendi.

Tesnim Haber Ajansı-  İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Tesnim Haber Ajansı’na verdiği röportajında General Süleymani'yi yetenekli ve mükemmel bir diplomat olarak nitelendirdi ve Şehit Süleymani ile görüşmelerini anlattı.

Tesnim: İş dışında özellikle Dışişleri Bakanlığı'ndaki insanlarla ilişkileri nasıldı?

Arakçi: Ona (Kasım Süleymani) hem kişisel açıdan hem de başında bulunduğu görevi açısından bakmak lazım, onun kişisel yönü biliniyor. Özel bir ahlakı vardı ve herkesle iletişim kurabiliyor ve sıcak davranabiliyordu ve gerçekten herkesi kendi vatanından ya da sistemin bir üyesi olarak bakıyordu. genellikle saflarla ve hiziplerle vs. hiçbir işi yoktu ve bakışı milli bir bakıştı. Bu milli bakış taraflar üstü bir bakış açısıydı ve ülkenin, devrimin, bölgenin vb. makro meselelerini ele alan, insanları bu düzeyde ele alan bir bakış açısıydı.

* General Süleymani saha ile diplomasiyi aynı ve birbirine paralel olarak gördü

Örgütsel özellikler açısından Kudüs Gücü'nün mesela Dışişleri Bakanlığı ile çatışması hiç olmadı.  O, bunların birbirine paralel hareket eden iki kurum olduğuna ve birbirlerini tamamladığına inanıyordu. Birinin sahada varlığı var, diğerinin diplomatik varlığı var. Onun zamanında saha ile diplomasi tamamen aynı görülüyordu ve en azından onun açısından durum böyleydi.

* Yabancı ve hatta Avrupalı ​​resmi makamlar ona "Hacı" adını verdiler.

Tesnim: General Süleymaniyle görüşen yabancı yetkililerle ilgili paylaşmak istediğiniz ilginç bir nokta ya da anınız var mı?

Arakçi: Belki ilginç olan ve burada söyleyebileceğim bir nokta şu ki, şimdi isimlerini veremeyeceğim bazı yabancı yetkililerle tanıştığımda ondan "hacı" diye söz ediyorlardı. Sadece Iraklı yetkililer değil, Avrupalı ​​yetkililer ve makro düzeydeki bölgesel yetkililer bile ondan bahsederken ‘Hacı ile yaptığımız toplantıda’ veya ‘bu mesajı Hacı'ya ilet’ gibi cümleler kuruyorlardı. Bu da onlarla ilişki kurabildiğini, rahatlıkla konuşabildiğini, mesajlaşabildiğini gösteriyordu.

Tesnim: Bu diplomasinin sahada ne kadar etkili olabileceğini gösteriyor Mevcut duruma bakıldığında sahanın diplomasi ile ilişkisi nasıl?

Arakçi: Bu teorik bir tartışma ve yazdığım "Müzakerenin Gücü" adlı kitabımda, diplomasinin temelde dünyanın her yerinde sahadaki başarılara göre hareket ettiğinden bahsetmiştim yani kendi başına diplomasinin elinde hiçbir şey yoktur, ikisi ülkenin sahip olduğu ve arenada ortaya çıkan güç bileşenleridir. Diplomasiyi yönlendiren şey budur. Sadece askeri bir alan değil, bazı ülkeler için bu alan ekonomik bir alandır, yani ekonomik başarıları veya teknolojik başarıları vardır, bazılarının ise kültürel başarıları ve yetenekleri vardır.

*İslam Cumhuriyeti’nin söylem yaratma gücü

İslam Cumhuriyeti'nin yeteneklerinden biri de söylem yaratma yeteneğidir. ‘Direniş’ söylemi ve ‘sulta karşıtlığı’ söylemi gibi. Bunlar güç üretildiğinde diplomasinin bu güce göre hareket ettiği alanlardır. Bu güç unsurları, diplomasi yoluyla ulusal çıkarlara, ulusal güvenliğe, ulusal prestije ve ulusal onura dönüştürülebilir. Böylece, gücü olmayan veya sahası olmayan diplomasi tamamen güçsüzdür. Öte yandan diplomasi olmadan güç tamamlanmış sayılmaz ve nereye gideceğini, ne yapacağını bilemez.

Dolayısıyla üretilen gücün menfaate, güvenliğe, haysiyete ve şerefe dönüşebilmesi için onu ilerletecek bir diplomasiye ihtiyaç vardır ki bu ikisi birbirini tamamlar. Bazen saha zamanı bazen de diplomasi zamanı olabilir. Bu birinin diğerine üstün olduğu anlamına gelmez. Belli bir zamanda bunlardan biri önde olabilir ancak büyük resimde bu ikisi birbirini tamamlıyor.

* Kasım Süleymani nükleer müzakerelerden endişeliydi ama asla karşı değildi

Tesnim: General Süleymani'nin hayatında yaşanan ve ülke için çok önemli olan konulardan biri de nükleer müzakerelerin tartışılmasıydı. General Kasım'ın rolü neydi ve bu konuda herhangi bir tavsiyesi var mıydı?

Arakçi: Nükleer müzakereler sırasında onda endişe ve kaygı gördüm ama muhalefet görmedim ve endişenin varlığı tamamen normaldir. Ben kendisinin de bulunduğu toplantılarda hiçbir zaman konunun tamamına karşı bir muhalefet hissetmedim, hatta çoğu zaman destek de oldu ama kendilerinin soru ve endişeleri olduğunda ve dile getirdiğinde de ve biz de cevapladık. Bu durum da vardı.

Hatırladığım en önemli toplantılardan biri, KOEP’in son günlerinde şöyle bir endişe vardı; ‘Bu anlaşma füze programımızı etkiler mi etkilemez mi?’ Bu nedenle silahlı kuvvetlerin tüm üst düzey komutanlarının hazır bulunduğu bir toplantı düzenlendi ve Kasım Süleymani de oradaydı ve o toplantıda olayı tüm yönleriyle anlattım, ikisi arasında hiçbir bağlantı olmadığını, füze programımızın tamamen bağımsız olarak kendi yolunda devam edeceğini ve KOEP’in bunda herhangi bir müdahalesinin olmadığını anlattım ve sonunda birçok endişe giderildi. Bundan sonra askeri arkadaşlarımızın meşru endişeleri giderildiğinde nihayet KOEP’in uygulanmasına eşlik etmeleri önemli ve etkileyiciydi. Tabii daha sonra %100 emin olmak için birkaç roket testi yapıldı ve hayır, hiçbir şeyin olmadığı görüldü, füze testlerine kimse itiraz etmedi.

* Füze kabiliyetlerimiz olmasaydı kimse bizimle pazarlık yapmazdı

Tesnim: Temel olarak Dışişleri Bakanlığı'nda bu füze testlerini ne kadar onaylıyorsunuz?

Arakçi: Dışişleri Bakanlığı da kesinlikle aynı fikirde. Diplomasinin güce dayalı hareket ettiğini defalarca söyledim. Gücü oluşturan faktörler bunlardır, defalarca söyledim ve inanıyorum ki, bizim füze kabiliyetimiz olmasaydı temelde kimse bizimle pazarlık yapmazdı. Mesela nükleer tesislerimizi askeri bir saldırı ile yok edebileceklerse neden bizimle müzakere etsinler. Silahlı Kuvvetlerimiz bu yeteneği caydırıcı özelliği olan füzeler sayesinde yaratmıştı.

Karşı tepki yeteneğimiz esasen nükleer tesislerimize yönelik koruyucu bir kalkandı ve bunu füzelerimiz de dahil olmak üzere kendi kompleksindeki savunma yeteneğimiz oluşturdu.

Tesnim: Amerika'nın gelecekteki hükümeti Trump'ın elinde olacak. Cumhurbaşkanlığı dönemindeki sicili göz önüne alındığında nükleer müzakerelerin yeniden başlaması ihtimalini ne kadar olası görüyorsunuz?

Arakçi: Amerika bu anlaşmadan çekildi ve biz de Amerika'nın çekilmesini göz önünde bulundurarak kendi politikalarımızı ayarladık ve nükleer programımızı genişlettik. Yaptırımlar geri geldiğinde doğal olarak KOEP’te yer alan mekanizmalara dayalı yükümlülüklerimizi kaldırdık.

Kendileri tarafından kullanıldığını söyledikleri "snapback"i aslında biz kullandık ve tüm yükümlülüklerimizi bıraktık ve programımızı sadece KOEP öncesine değil, KOEP öncesine göre çok daha ileri seviyeye getirdik.

Yeni müzakerelerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, mevkidaşımızın ne kadar hazırlıklı olduğuna bağlı. Amerika'nın çekilmesinden sonra, yakın zamana kadar, Şehit Reisi hükümetinde ve sonrasında bile müzakere masasından hiç ayrılmadık. İslam Cumhuriyeti hiçbir zaman müzakere bayrağını indirmedi ama onurlu ve adil bir müzakere. İran halkının haklarına ve kırmızı çizgilerimize saygı gösterilmeli.

Cebir, baskı ve yaptırımlarla sonuç alamayacaklar. Bunu yaşadılar, İran'a daha fazla yaptırım ve baskı uygularlarsa İran daha fazla direnir. İran, geçtiğimiz dönemde azami baskı politikasına karşı azami direniş politikasıyla cevap verdi. Şimdi bile aynı yolu izleseler cevabımız aynı olur ama adil ve onurlu müzakere yolunu tutarlar ve saygı diliyle konuşurlarsa biz de aynı dille konuşur, o yolda yürürüz.

* "Hizbullah" daha büyük ve daha güçlü bir şekilde sahneye çıkıyor

Tesnim: Bir diğer konu da bölge meselesi ve direniş. Sonuçta direnişin bir bakıma General Süleymani'nin mirası olduğu söylenebilir.

Arakçi: Direniş temelde bir ideal ve bir okuldur, Devrim Lideri’nin ifadesiyle. Kasım ekolü, direniş ekolü bir darbeyle yok olup tarihe karışacak bir olgu değil. Tamamen adil ve hak arayan bir ideal, tahakküm ve işgale karşı mücadele ve direniş idealidir ve bu sönmeyecek bir ışıktır. Zamana ve şartlara göre iniş çıkışları olabilir. Direniş bir okuldur ve bu okulun şehit kanlarıyla daha da berraklaşacağına ve yeşereceğine inanıyorum. Şehit kanının özelliği budur.

Direnişin yaralandı ancak düşman amacına ulaşamadı. Gazze'de Hamas'ı yok edemedi, Lübnan'da Hizbullah'ı da yok edemedi ve direnişin devam ediyor. Darbeler tekrar telafi edilecek ve geleceği çok parlak görüyorum ve direnişin son birkaç ayda çok değerli deneyimler kazandığını ve gelecekte hareketin daha güçlü, hatasız olacağını düşünüyorum.

 

En Önemli Röportaj Haberler
En Çok Okunan Haberler