İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei’nin Dilinden Batı ve Rus Edebiyatına Ait Okunması Gereken Kitaplar


İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei’nin Dilinden Batı ve Rus Edebiyatına Ait Okunması Gereken Kitaplar

Dünyaca ünlü uluslararası The Guardian gazetesinin, İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamenei’n resmi twitter sayfası üzerinden Rus Edebiyatı yazarlarından Şolohov’un “Ve Durgun Akardı Don” kitabı ile Tolstoy’un “Azap Yolu” kitabını okumayı çok sevdiğini açıkladığı paylaşımını manşete taşımasının ardından İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei’nin entelektüel birikimi ve kitap tavsiyeleri büyük yankı uyandırdı.

Tesnim Haber Ajansı - The Guardian gazetesinin Rehber’in kitap twitinin uluslararası etkisine ilişkin yayımladığı haberin haricinde uluslararası medyada,  söz konusu konuya ilişkin olarak çok sayıda haber yayımlandı.

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei’nin, resmi twitter sayfası üzerinden kitaplar hakkında yapmış olduğu paylaşımda şu ifadeler yer alıyor: “Şolohov’un ‘Ve Durgun Akardı Don’ eserini okudum. İyi bir kitap. Ancak Leo Tolstoy’un  ‘Azap Yolu’ kitabı devrimi canlandırmada daha iyi bir seçim”

The Guardian gazetesi, bu paylaşıma ilişkin olarak; İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei’nin şiir ve romanı, sinema ve görsel sanatlara tercih ettiğini ve İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei’nin sıradan bir muhatap değil, aksine romana yönelik çok profesyonel bir bakış açısı olduğunu yazdı.

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei’nin dünya edebiyatından yazarlar ve eserler hususunda tavsiyelerde bulunduğu konuşmasının bir bölümü şu şekilde: “Bana göre Victor Hugo’nun “Sefiller” eseri tarih boyunca yazılmış en iyi romandır. Şüphesiz ki ben tarihteki bütün romanları okumadım ama çeşitli yüzyıllara ait birçok roman okudum. Çok eski bazı romanları da okudum. Örneğin “İlahi Komedyayı” okudum. “Arslan Efsanesini” okudum. “Bin Bir Gece Masallarını” okudum. Victor Hugo’nun yazdığı romana baktığımda, hiç kimsenin bundan daha iyisini yazamayacağını, yazdıysa da bilinmediğini ve benim gibi roman âleminde olan birinin, böyle bir şey ne gördüğünü ne de ismini duyduğunu görüyorum… Ben romanlar ve kitap yazarlığı âleminde Sefiller ’in bir mucize olduğunu söylüyorum. Gerçekten bir mucize…

Ben bütün gençlere tavsiye ediyorum, sadece şimdi burada sizlere konuşurken değil, defalarca bunu söyledim. İnkılaptan önce gençler etrafıma toplandığı zaman, gidin Sefilleri kesinlikle bir defa okuyun derdim. Sefiller kitabı; bir sosyoloji kitabı, bir tarih kitabı, bir eleştiri kitabı, ilahi bir kitap, sevgi ve aşk kitabıdır.

“Ve Durgun Akardı Don”, dünyanın en iyi romanlarından biri. Tabi ilk cildi daha iyi; sonraki ciltler romanın seviyesini orta halli kılıyor; bir sonraki kitabı “Uyandırılmış Toprak’ta” iyi bir kitap değil. Ben, “Ve Durgun Akardı Don” kitabını İnkılaptan önce okudum; “Uyandırılmış Toprak’ı” daha sonra okumuş olabilirim… Bu kitapta tasvir o kadar harika ki ben bunu başka hiçbir kitapta görmedim. Mesela Rusya ovalarını resimlendirmede sanki yüz yeri tasvir ediyor ama bunu yüz şekilde ifade ediyor! Bunlar çok sanatsal ve önemli şeyler. Edebiyat bu şekilde kalıcı oluyor. Neden bir İslam ülkesinde benim gibi bir ruhani “Ve Durgun Akardı Don” kitabını okuyor? Eğer hiçbir cazibesi olmasa, eğer bu kitap okumaya değer olmasa, benim gibi biri gidip bu kitabı okumaz.

Evet “Bin Muhteşem Güneş” kitabını gördüm. Tabi bu kitap, Taliban döneminde Afganlıların kendi aralarındaki iç savaşla ilgili… Sonra Amerikalılar geliyor ve kurtarıcı olarak tanıtılıyorlar. Kitap mutlak olarak Amerikalılardan sonraki olaylara itiraz etmiyor. Bu olayları göstermiyor. Amerikalılardan sonra da kesinlikle bazı olaylar yaşandı ve bu olaylar, kitapta aktarılandan daha kötüydü.

28 Ağustos’tan sonra entelektüel bir kişinin amaçlarını bozuk bir sisteme göstermesi açısından, aydınlar alanında garip bir sessizlik var. 1941’lerde makinaların hışmına uğrayanlar 1950’lerde makinaların itaatkâr arkadaşlarına dönüştüler! Celal Al-i Ahmet “Hizmet ve Aydınların İhaneti” kitabında 1950’lerdeki aydınlardan bahsediyor. Al-i Ahmet bu kitaba 43 yılında başlamış ve 47 yılına kadar devam etmiş. 47 yılında Al-i Ahmet Meşed’e geldi ve onunla görüştük. Bu iş hakkında konuşma fırsatı oldu. ‘bir süredir bir işle meşgulüm’ dedi. Sonra anladık ki, 43 yılından beri bu kitapla uğraşıyor. Bizden bildiğimizi düşündüğü bazı özel konular hakkında bilgi istedi. O zaman bu kitabı yazdığını anladık. Kitap vefatından sonra yayınlandı. Bu kitap, önceki rejimde dağıtılmasına izin verilecek bir kitap değildi. Kitap yüzde yüz yasaklanırdı ve yayınlanmasına imkân yoktu.

Sovyet edebiyatına baktığınız zaman aniden orta perdenin birleştiğini görüyorsunuz. Yani arada bir çit var. Bu çitin iki tarafında, iki tarafa ait olan büyük eserler var. Ama Şolohov ya da Tolstoy’un eserine baktığınızda başka bir tadı olduğunu görüyorsunuz. Aleksy Tolstoy çok güçlü bir yazar ve çok iyi romanları var. O, Sovyet devrimci yazarlardan ve yeni dönemin tadı, onun yazılarında. Siz Tolstoy’un “Savaş ve Barış” kitabında Rusya uyruğunun etkisini görür ama son altmış yılın etkisini göremezsiniz. O kitap bir dönemi anlatmaktadır. Başka bir eserdir ve başka bir yere aittir. Rusya’nın bugünkü şahsiyetini gösteren şey hangisi? Şolohov ve Aleksy Tolstoy ve bu gibi kişilerin eserleri. Bu yüzden her dönemin sanatçısı, o döneme ait olan, o dönemi oluşturan, anlatan ve besteleyen kişilerdir; aksi takdirde, bir önceki dönemden kalanlar ve o dönemi hatırlayıp yazanlar, bu döneme ve bu dönemin edebiyatına ait değillerdir.

Eğer bu konuyu güzel bir örnekle açıklamam gerekirse, bir romandan bahsetmeliyim. Yazarı Rus olan (Mihail Bulgakov) “Köpek Kalbi” diye bir roman okudum. Bu roman; bilim kurgu hikâyesi içeren, küçük ve sanatsal bir kitap. Aynı zamanda İran’da da tercüme edildi. Ama sizler ismini bile duymadınız. “Köpek Kalbi”, devrim karşıtı bir roman ve yaklaşık 1925 ya da 1926 yılında yani Rusya Devrimi’nin başlarında yazılmış bir kitap. Yazarın devrime ve bazı şeylere karşı itirazı var ve karşı olduğu şeylerle dalga geçiyor. Sadece Rusya edebiyatının bir parçası olmayan, örneklerini burada gördüğümüz gibi.

Ağa Kadimi’nin “Kına Gecesi” kitabı çok güzel bir kitap. Ne kadar güzel yazılmış. “Benim Komutanım” kitabı ne kadar harika bir kitap ve bu kitap beni derinden etkiledi. Ya da “Yaşasın Kumeyl” gibi bazı kısa hikâyeler, bir dünya ders ve moral veren kitaplar.

Ben çocuklara çok fazla hikâye ya da roman tanıtmak istemiyorum; sadece yazarlarını söyleyebilirim. Mesela birçok kitabı olan Fransız meşhur yazar, “Michel Zevaco”. Ben onun romanlarının çoğunu gençlik yıllarımda okudum.

Bizim çok güzel anlatılarımız var. “Hasan Ali Han Mestufi’nin Hatıraları”gerçekten de çok iyi bir kitap. Eğer bu kitabı “Cevahirlal Nehru’nun Biyografisi” ile karşılaştırsanız gerçekten de ondan geri kalır yanı olmadığını anlarsınız.

“John Romain Rolland’ın” kitabının değeri bundan daha fazla. Bu kitap, hem tarih, hem edebiyat, hem ahlak, hem de sanattır. Bu kitap her şeydir. Ben bu kitabı yıllar önce okudum.

“Jane Austen’in “Aşk ve Gurur” gibi İngilizce kitap özetini okudum. İngilizceyi öğrenenler için basit özetler hazırlıyorlar.

Eğer bizim dönemlerimizde kitap yazan ve hala da kitaplarının itibarı olan “Frantz Fanon” gibi yazarların Latin Amerika ve Afrika hakkında yazılan kitaplarını okumuş olsaydınız, bizim durumumuzun da aynı olduğunu anlardınız. İran hakkında kimse yazmaya cesaret edemiyordu. Ama Afrika, Şili ya da Meksika hakkında rahatça yazıyorlardı. Ben bu kitapları okuyarak bizim durumumuzun da aynı olduğunu gördüm. Yani bir işçi çalışarak bir iş kurduktan ve para eline geçtikten sonra bu paranın yarısı; sarhoşluk, serserilik ve bunun gibi boş şeylere harcanırdı. Bunlar bizim kitaplarda okuduğumuz ve gördüğümüz şeylerdi ve aslında kendi toplumumuzda durum aynı bu şekilde.”

İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei bugüne kadar konuşmalarında ve açıklamalarında defalarca kez çeşitli kitaplar hakkındaki görüşlerini belirtmiştir. Rehber’in bu açıklamaları 2007 yılında Sure yayınları tarafından çıkarılan “Ben ve Kitap” adlı eserde yayınlamıştır.

En Önemli Yaşam/Kültür Haberler
En Çok Okunan Haberler