Viyana Müzakerelerinde Algı Operasyonu


Viyana Müzakerelerinde Algı Operasyonu

Viyana müzakerelerinde en önemli tartışmalı konuların bir kısmı hala masadayken, somut bir inisiyatif sunmayan Batı tarafından daha fazla psikolojik operasyon yapması bekleniyor.

Tesnim Haber Ajansı- Viyana'da yürütülen görüşmelere katılan yetkililerin açıklamaları, taraflar arasında çeşitli alanlardaki görüş ayrılıklarında azalma yaşandığı ve müzakere sürecinde ilerleme kaydedildiğini gösteriyor. Hatta Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian bile, İran ile sürdürülen nükleer müzakerelerin pozitif yönde seyrettiğini ve anlaşmaya varılacağından umutlu olduğunu söylüyor.

Bakan Le Drian, Fransız BFMTV ve RMC radyosu ortak yayınında yaptığı açıklamada; İran'la son dönemde müzakereler hususunda bazı ilerlemeler kaydedildiğini ancak zamanın tükendiğini ifade etti.

"Bir an önce bir mutabakat sağlayamazsak müzakereleri devam ettirmenin bir manası yok." diyen Le Drian, buna rağmen bir anlaşmaya varılacağı konusunda umutlu olduğunu ifade etti.

Le Drian, bu konuda iyimserliğini elden bırakmadığını ve netice alınmasında çok istekli olduğunu kaydetti.
Bu açıklamalar özellikle Fransa tarafından yapılmış olması çok önemli. Çünkü Paris hükümeti, son görüşmelere pratikte Siyonist Rejim'in temsilcisi olarak katılmıştı ve müzakerelerin kötü polisi olarak biliniyordu. Müzakerelerin 28 Aralık'ta sona ermesinden sonra, görüşmelerde ilerleme olmaması nedeniyle yakın gelecekte yeni tur müzakere olmayabileceğini iddia eden ilk ve tek yetkilinin Fransa Cumhurbaşkanı olduğunu hatırlıyoruz.

Batılılar, yaptırımların kaldırmasına yönelik ilk müzakere turu başlamadan önce Reisi hükümetinin müzakere ekibi hakkında olumsuz bilgiler vermeye başladı. "Aşırı talepler", "zaman kaybetme" ve "ciddiyetsizlik" gibi kelimeleri kullanan Batılı taraflar topu İran sahasına atmak ve olası başarısızlıkta İran’ı suçlamak istiyordu.

Batılı tarafların yürüttüğü medya savaşı ve psikolojik operasyonları büyük ölçüde Kapsamlı Ortak Eylem Planı’na (KOEP) yönelik genel stratejilerine dayanmaktadır. Onlar, olumsuz ortam yaratıp hem yurt içinden hem de yurt dışından İran'a baskı yapmaya çalışıyor ve böylece İran'dan taviz koparabileceklerine inanıyorlar.

Batılılar ayrıca bu yöntemin, müzakerelerin başarısız olması halinde İran'a karşı uluslararası karar çıkarmak için yardımcı olacağını düşünüyor.

Öte yandan İran İslam Cumhuriyeti, KEOP'i tek taraflı ve dengesiz bir anlaşmadan dengeli, Kazan-kazana dayalı bir anlaşmaya taşımaya çalıştığını söylüyor.

Tahran'ın Viyana görüşmelerinde "iyi bir anlaşmaya" varmak istediğini söylemesi, önceki anlaşmayı değiştirmeye veya KOEP metninin ötesinde yeni bir anlaşmaya varmaya çalıştığı anlamına gelmiyor, ancak basit bir ifadeyle, diğer tarafların davranışlarını değiştirmeye çalışır, yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmelerini ister.

İran ve Batı tarafları arasındaki amaç farklılığı, Viyana görüşmelerinin çeşitli aşamalarında müzakerelerin durumundan iki tarafın farklı sonuçlara varmasının nedeni olarak düşünülebilir.

Ancak aradaki fark şu; İran anlatılarını basın yaygarasından uzak bir şekilde sunarken, Batı tarafı gerçekleri anlatmak yerine bilinçli olarak algı operasyonu ile kamuoyunu yönetmeye çalışıyor.

Batılı taraflar yeni tur müzakerelerde "vakit daralıyor" konusunu da ortaya attı. Müzakerelerin yavaşlamasına neden olan tek tarafın İran olduğu öne sürüldü. Viyana müzakerelerinin Batı tarafı, "vakit daralıyor" konusunu gerekçe gösterip müzakerelerin ilerlemesi için bir zaman çizelgesi ve ültimatom belirledi. 

Fakat Batı'nın anlatımında bahsedilmeyen şey, müzakere sürecinin yavaşlamasının İran tarafının performansından ziyade diğer tarafların nükleer anlaşmadaki ertelenmiş yükümlülüklerine ilişkin eylemine bağlı olmasıdır.
Biden'ın seçim kampanyasında verdiği sözler doğrultusunda ABD'nin büyük ihtimalle İran nükleer anlaşmasına geri dönmesi beklenirken Dışişleri Bakanı Anthony Blinken bir Senato oturumunda senatörlere ABD'nin nükleer anlaşmaya geri dönme sürecinden çok uzak olduğunu söyledi.

Amerika ve Avrupa tarafları şimdi, müzakerelerin hızının İran'ın nükleer programının ilerleme hızından daha yavaş olduğunu söylüyor ve bu eğilim devam ettiği takdirde 2015'te imzalanan anlaşmanın artık Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması" çıkarlarına uygun olmayacağını iddia ediyor.

Şimdi Batı'ya şu soruyu sormamız gerekir; Blinken Senato'da "ABD'nin yakın zamanda nükleer anlaşmaya geri dönme planı olmadığını" söylediğinde, neden Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması çıkarlarının yıpratılmasından bahsetmedi? ABD, kendi kararı ile nükleer anlaşmaya geri dönüşünü ertelediyse, İran'dan kaynaklanmayan bir konu için Tahran'a ültimatom verilmesinin nedeni nedir? İran'ın nükleer faaliyetlerinin halen Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın denetimi altında olduğu bir dönemde bile, neden zaman zaman bundan endişe duyuyor?

Viyana müzakereleriyle ilgili pratik ve somut bir inisiyatifi olmayan Batı tarafının bu tür çelişkili ve tutarsız tavırları, onların kamuoyunu yönetmek için psikolojik ve medya oyunlarına başvurduğunu göstermektedir. Viyana görüşmelerinin başarısı, bu tür psikolojik ve algı operasyonların göz ardı edilmesine bağlıdır.

Viyana müzakerelerinde en önemli tartışmalı konuların bir kısmı hala masadayken, karşı taraftan daha fazla psikolojik operasyon yapması bekleniyor. Yaptırımların gerçek ve etkili bir şekilde kaldırılmasındaki başarı ve İran ulusu üzerindeki etkilerinin belirginleşmesi, en azından diğer tarafın davranışını tanımaya ve etkisiz hale getirmeye bağlıdır.

 

En Çok Okunan Analiz/Makale Haberler
En Önemli Analiz/Makale Haberler
En Çok Okunan Haberler