‘’Riyad Sezonu" Etkinlikleri: Radikalizmi Radikalizmle Telafi Etme Girişimi
Bazıları Suudi Arabistan'ı laik bir ülke yapmaya çalışıyor. Onlar yeni reformların güçlerini pekiştirmeye yardımcı olabileceğine inanıyor.
Tesnim Haber Ajansı- Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da bulunan Suveydi Parkı'nda son günlerde ‘’Riyad Sezonu" etkinlikleri başladı. Eğlence amaçlı yapılan şenlikte "moda sergisi", "müzik konserleri", "şiir gecesi" ve...gibi etkinlikler düzenlendi.
Suudi Arabistan hükümetinin duyurduğu Vizyon 2030 Planı sosyal ve kültürel alanlarda da dönüşümü amaçlamaktadır. Bu kapsamda birkaç yıldır bu ülkenin Selefiliğiyle bağdaşmayan etkinlikler düzenleniyor. Ancak bu etkinlikler bu kadar ileri gitmemişti. Eğlence etkinlikleri Suudi kamuoyunun tepkisini çekti. Bu ülkenin mevcut durumunu ‘’Cehalet Çağına Dönüş’’ olarak nitelendiriliyor.
Selefilik ile Laiklik
Selefilik, dindar ve Batı karşıtı görünümüne rağmen laiklik projesi doğrultusunda hareket eder ve gerçek İslam'ı zayıflatmaktan başka bir amacı yoktur. Tarihsel araştırmalar, Batı Asya'daki Selefi akımlarının oluşumunun Batı ülkelerinin sömürge stratejilerinin bir parçası olduğunu gösteriyor. Selefi akımları, sömürgeci güçler tarafından bazı dini öğretilerden yararlanarak ve bunları çarpıtarak İslam toplumlarında dinin konumunu zayıflatmak için bir araç olarak kullanılmıştır. Sömürgeci devletler bu yaklaşımla iki temel hedefi izlemiştir: Birncisi, şiddeti temsil eden Selefi akımını İslam'ın sembolü gibi tanıtmak ve İslam’ın yayılmasını önlemek için İslam dininden korkutucu bir imaj sunmak. İkincisi, mezhep çatışmalarını kışkırtarak Müslümanlar arasında derin uçurum yaratılarak, İslam devletlerinin güçlerinin zayıflatılmasına zemin hazırlamak.
Bu politikanın açık bir örneği IŞİD gibi grupların bölgede ortaya çıkmasıdır. IŞİD, yüzeysel ve radikal bir dini görüşle İslam'ın imajını çizmek ve Müslümanları yok etmek için kurulmuştur. Bu gruplar, ayrım gözetmeden sivilleri öldürerek ve insani krizler yaratarak Müslüman toplumları içeriden yok etmekle kalmadı, aynı zamanda dünyaya gerçekçi olmayan ve şiddet içeren bir İslam imajı da sundu. Aslında Selefilik dini bir hareket olarak değil, Batı'nın İslam ülkeleri üzerindeki egemenliğini sürdürme aracı olarak hizmet yapmıştır. Din kisvesi altında, laiklikle tutarlı sonuçlar doğuran; insanları dinden uzaklaştıran Selefilik sömürgeci güçlerin çıkarlarına hizmet eden ve bölgeyi istikrarsızlaştıran bir araçtır. Bu nedenle, Selefilik ve laiklik arasında hiçbir fark yoktur, tam aksine birbirine bağdaşıyor ve İslam ile İslam toplumunu zayıflattığı söylenebilir.
Radikalizmi Radikalizmle Telafi Etme Girişimi
Suudi Arabistan'daki son gelişmeler, Riyad hükümetinin küresel imajını yeniden inşa etmek için radikal değişiklikler aradığını gösteriyor. Bu süreç, 11 Eylül olayı ve IŞİD gibi terör örgütlerinin ortaya çıkmasının ardından daha da ivme kazandı. Suudi Arabistan'ın imajı ciddi bir darbe aldığı için ülkede bazı radikal tedbirlere başvuruldu.
Suudi Arabistan'ın resmi kimliği olan İslam'dan uzaklaşma süreci, bu ülkenin son dönemdeki eylemlerinde açıkça görülüyor. Suudi Müslüman toplumunun dini ve sosyal değerleriyle çelişen moda festivalleri, konserler ve kültürel etkinliklerin düzenlenmesi bu çabanın bir parçası ancak bu değişiklikler kademeli ve dengeli bir adım olarak değil, radikal bir yaklaşım şeklinde takip ediliyor.
Bu yeni politikaların iki ana hedefi var: Birincisi, Suudi kimliği ile Selefiliği destekleme arasında mesafe yaratmak, ikincisi ise bölgedeki ana müttefik olarak Batı'nın desteğini kazanmak.
Suudi Arabistan'ın dindar ve muhafazakar bir ülke imajını değiştirmenin çok zaman gerektirdiğini fark eden bazı Suudi yetkililer, dramatik ve son derece radikal tedbirlerle bu süreci hızlandırmaya karar vermiş, bunun sonucunda İslami kimlikle çatışma, daha da derinleşmeye başlamıştır. Ancak bu tür radikal yaklaşımlar yalnızca Suudi Arabistan'da kalıcı değişikliklere yol açmakla kalmayacak, muhtemelen bölgede ve İslam aleminde daha olumsuz tepkilere de yol açacaktır.?
Riyad'ın Değişim Kumarı
Bazı Suudi yetkililer, özellikle turizm ve ekonomik altyapısının geliştirilmesi alanında Türkiye ve BAE'nin ekonomik modellerini takip ederek, Suudi Arabistan'ı petrol ekonomisinden çıkarıp daha çeşitli bir ekonomik modele taşımak istiyor. Bu kapsamda düzenlenen uluslararası festivallerle turist çekmeye ve oluşturulan ekonomik serbest bölgeler gelir elde etmeye çalışıyorlar ancak Suudi Arabistan ile BAE ve Türkiye arasında bu konuda temel farklılıklar var.
İslam dünyasının en kutsal mekânı olan Kâbe ve Peygamber Efendimizin (s.a.v) Mezarı ve Türbesi Suudi Arabistan'da bulunuyor ve dini konumu nedeniyle turizm gelirinin büyük bir kısmını Müslümanlardan ve Hac törenlerinden elde etmektedir. Dolayısıyla ülke daha laik bir politikaya doğru ilerlemek isterse, dünya Müslümanlarının sert tepkileriyle karşılaşabilir ve aynı zamanda önemli gelirlerini kaybedebilir.
"Kuyu Kazma Kendin Düşersin"
Bazıları Suudi Arabistan'ı laik bir ülke yapmaya çalışıyor. Onlar yeni reformların güçlerini pekiştirmeye yardımcı olabileceğine inanıyor. Ancak laiklik yolunu izleyen bazı İslam ülkelerinin tarihi, bu yaklaşımın İslam toplumunda olumsuz siyasi ve sosyal sonuçlar doğurduğunu göstermektedir. Bunun açık bir örneğini İran tarihinde görmek mümkündür. Muhammed Rıza Şah Pehlevi, Batı'nın ilgisini çekmek ve kişisel gücünü güçlendirmek amacıyla Şiraz Sanatı Festivali ve kültürel değişimler gibi radikal tedbirleri hayata geçirdi. Bu girişimler başlangıçta modern ve seküler bir imparatorluk imajı yaratmaya yönelikti. Ancak ülkede sert tepkilere yol açarken dini ve siyasi sorunlar yarattı. Bunlar hızla büyük sosyal ve siyasi değişikliklere yol açtı ve nihayetinde 1979 İslam Devrimi'ni getirdi. Dini değerlerinin kademeli olarak ortadan kaldırılmasına direnen İran halkı, referandumda yüzde 98 ile İslam Cumhuriyeti lehine oy kullandı.
Suudi Arabistan örneğinde, bu ülke laikliği büyük bir muhalefet olmadan başarıyla uygulayabilse bile, laik bir toplumda vatandaşların ve siyasi grupların doğal olarak kimliği ve kariyeri laiklik ve çağdaş değerlere bağlı isimler arayacakları unutulmamalıdır.
Diğer ülkelerde yaşanan benzer olaylar, radikal tedbirlerin iktidarın varlığını sürdürmesine katkı sağlamayacağını, tam tersine iç krizlere ve istenmeyen gelişmelere yol açacağını göstermiştir.