İmam Hamanei'nin Danışmanı Velayeti, Kafkasya'daki Gelişmeleri Değerlendirdi
İslam Devrimi Lideri İmam Hamanei'nin Uluslararası İlişkiler Danışmanı Ali Ekber Velayeti, Güney Kafkasya bölgesinde yaşanan gelişmeleri değerlendirerek, NATO'nun Kafkasya politikasını anlattı.
Tesnim Haber Ajansı- Zengezur Koridoru hayata geçirildiği takdirde Türkiye'yi Güney Kafkasya'ya ve oradan da Türk Cumhuriyetlerine ve hatta Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne bağlayabilir. Bu koridor Türkçülük radikalizmini artırarak İran'a yönelik tehditlerin yanı sıra Rusya'yı ve özellikle Çin'i de etkileyebilir. NATO da bu bölgedeki gelişmeleri yakından takip ediyor.
İslam Devrimi Lideri İmam Hamanei'nin Uluslararası İlişkiler Danışmanı Ali Ekber Velayeti, İran'da yayınlanan Farhikhtegan gazetesine verdiği röportajda; Güney Kafkasya bölgesinde yaşanan son gelişmeleri ve gündemdeki konuları değerlendirdi.
Ukrayna'daki savaşın Rusya'nın dikkatini Güney Kafkasya bölgesinden çekmesine neden olduğu söyleniyor, bu durum Türkiye ve ABD'ye bölgede rol oynamasına fırsat sunarken Azerbaycan ile Ermenistan arasında çatışmalara yol açtı, bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son aylarda ne yazık ki ABD liderliğindeki NATO, önceden tasarlanmış planlarla Güney Kafkasya'da hakimiyet kurmaya çalıştı ve Rusya ile meydan okumaya girişti; bu gerilimin kıvılcımları doğal olarak etrafa saçıldı ve diğer ülkelere yayılmasına neden oldu. Amerikalılar yeni bir planla tek kutuplu dünya düzenini savunmaya çalıştı!
Güney Kafkasya, NATO'nun ilgi gösterdiği en önemli yerlerden biridir. Böyle bir durumda yaklaşık iki yıl önce Güney Kafkasya'nın sınırlarının eski Sovyetler Birliği sınırları olması gerektiğini söyleyen Ruslar, bir süre sonra bu tutumundan uzaklaşarak sınır konusunun Moskova Zirvesinin kararlarına dayanması gerektiğini söylediler.
Öte yandan Türkiye ve Amerika da Güney Kafkasya'daki durumunu bozmak için sahaya çıktı. Amerikalılar, Güney Kafkasya bölgesine girerlerse, farklı etnik grupların direnişi arasında sıkışıp kalacağını ve bundan kurtulmanın imkansız olacağını bilmelidir.
Ancak istediklerini hayata geçirmenin önünde birçok engel var;
1. Önce zengin olma yolunda adımlar atan Çin'in, 2030 yılında bu yöndeki adımlarını hızlandırarak dünya ekonomisinde ilk sıraya yerleşebilme çabası.
2. Yerel çatışmalardan kurtulan, petrol ve gaz fiyatlarındaki artışın gölgesinde kalan Rusya'nın geliri arttı, silahları daha gelişmiş ve çeşitliliği artmıştır.
3. ABD'nin ortakları ve yandaşlarına karşı isyankar bir ruha sahip Direniş Cephesi'nin hızla büyüyüp giderek gelişmesi ve kalitesinin artmasıyla birlikte Bağlantısızlar'ların yerini dolduracak gibi görünüyor.
4. SAARC, Varşova, Tanzanya merkezli Güney Afrika Birliği, Afrika Birliği, Arjantin merkezli Mercosur Birliği ve Falkland Adaları gibi bölgesel siyasi gruplardan kurtulmuş veya yarı kopuk bağları olan ülkeler ya da Cemal Abdülnasır döneminde 12 ülkenin katılımıyla ortaya çıkan ve ortadan kaybolan Birleşik Arap Cumhuriyeti veya Camp David'e karşı oluşturulan cephe giderek zayıfladı ve ortadan kayboldu.
Rusya'nın Güney Kafkasya'ya ilgisizliği karşısında İran bu konuda net bir tavır sergileyerek kırmızı çizgisinin bölgede herhangi bir jeopolitik değişiklik olduğu uyarısında bulundu. Halbuki Türkiye ve Azerbaycan Pantürkizm körükleyerek İran'ı etnik bir mücadeleye itmeye çalışmıştı. Azerbaycan-Ermenistan savaşı sırasında bu durum daha da kötüleşti, bu girişimler Türkiye'nin planlarına yardımcı olabilir mi?
İslam Devrimi Lideri'nin yorumuna göre İran İslam Cumhuriyeti'nin görüşü (Güney Kafkasya'da) mevcut sınırların hiçbir şekilde değiştirilemeyeceği yönünde. Son yıllarda bazı Türk yetkililer ve Türk medyası, İran Azerilerinin yıllardır baskı altında olduğunu ileri sürüyordu ve sanki Türk hükümetine Azerileri bu durumdan kurtarmak için bir görev verilmişti. İranlı Azeriler ülkenin önemli bir parçasıdır ve devrimden sonra bu ülkenin cumhurbaşkanı ve başbakanı yaklaşık sekiz yıl boyunca Azeri idi ve şu anda ülkesinin lideri bile Azeri.
Osmanlı dönemi boyunca İran'ı fethetmek için yapılan baskılara karşı direnen Azeriler bu tür eylemlere karşı yiğitçe duracaklarını bir kez daha gösterecekler ve Şah Abbas Safevi dönemini hatırlatmakta fayda var. Bu hayali gerçekleştirmek için İslam'ın en kötü düşmanı olan Siyonistlerden yardım isteseler bile, bunun kaba bir fantezi olduğunu bilmelidirler. Filistinlilerin ve Lübnanlıların saldırısından korkan Siyonistler, İran sınırlarına yakın bazı yerlerde üsler kurmuşlardır.
Daha önce Amerika ve müttefikleri Afganistan ve Irak'a saldırdı. Ancak son on yılda bu ülke düşmanlarına karşı vekalet yöntemini kullanıyor. Örneğin Ukrayna, Tayvan, Türkiye, IŞİD ve diğer tekfirci grupları kullandı.
Rusya konusuna gelince Ukrayna savaşının her iki tarafı, yani NATO'yu, Rusya ile müttefiklerini bir dünya savaşının eşiğine getiren bir olay olduğunu söyleyebiliriz. ABD, Ukrayna'ya silah vererek onları savaşa zorladı ve yaktıkları aleve petrol döküyormuş gibi davrandı. Aynı zamanda Çin'de Tayvan meselesini gündeme getirdi, diğer taraftan da hain bir planla Suriye'de diktatörlük bahanesiyle Beşar Esad'a karşı çıktı ve orada da gerginlik yaratmaya çalıştı.
Türkiye ise, kendi çıkarları için bir şeyler yapabileceğini düşündüğü her yerde faaliyet gösterdi, örneğin bir ara Şam ile ittifakı gündeme getirip Suriye'ye yaklaştı. Öte yandan Müslüman Kardeşler'i destekledi ve Amerikalıların yanında yer aldı ama on yıl önceki gelişmelerde Suriye ile karşı karşıya geldi ve başka şeyler yaptı.
Öte yandan Amerikalılar IŞİD'i yarattı, Türkiye de Müslüman Kardeşler'in bir kolu olan Nusra Cephesini kolladı. Şiddet, barbarlık ve Müslüman karşıtı eylemler açısından bu grup da IŞİD ile aynı vahşeti sergiledi. Nusra Cephesi gibi grupların IŞİD ve Blackwater gibi paralı asker gruplarından hiçbir farkı yoktu ve bunun amacı işgalden ve Suriye hükümetini devirmekten başka bir şey değildi.
ABD son yıllarda İngiltere, Avustralya, Japonya, Hindistan gibi ülkelerle küçük ittifaklar kurdu, bu ittifaklar ne kadar ciddi?
ABD'nin, İngiltere ve Avustralya'nın yanı sıra Japonya ve Hindistan'ı da kapsayan ittifakı o kadar da dikkat çekici değil. Ne Japonya'nın ne de Hindistan'ın ciddi anlamda askeri müdahale etme yeteneği yoktur. Hindistan dünyanın ikinci sınıf üstün güçler kategorisindedir. Amerikalılar dünyada üç okyanusu kontrol ediyor: Hint, Atlantik ve Pasifik. Onlar Hint Okyanusu'nun batı girişinde bize baskı yapmak istiyorlar. Örneğin yakın zamanda G20 zirvesinde koridor planı sunuldu. ABD'nin bölge ülkelerinin çıkarlarına olmayan yasa dışı faaliyetlerden biri de Irak'ta birkaç askeri üs kurmasıdır. Suriye'de Fırat'ın doğusunu bombalamak için kullanılan düzinelerce Amerikan askeri uçağı Irak'ta konuşlanmış durumda.
Suudi Arabistan neden Rusya, Çin ve İran'la ilişkilerini geliştirmeye çalıştı?
Suudi Arabistan tamamen kendi çıkarları doğrultusunda hareket etti. İran İslam Cumhuriyeti ile Suudiler tam zamanında önemli bir anlaşmaya ulaştılar. İran, Rusya ve Çin ile ilişkileri geliştirmek aslında doğru bir davranıştır. Amerika karşısında bağımsız ülke görmek istemediği Çin onlara baskı uyguluyorlar ama tüm baskılara rağmen Suudi Arabistan en azından diğer ülkelerle ilişkilerini genişletti.
Bu arada Tayvan'ın Çin için çok hassas bir konu olduğunu söylemeliyim. Amerikalılar Tayvan'ı Çin'e karşı kışkırttı ve Tayvan'ı Çin ile savaşa sokmak için her türlü bahaneyi kullanabilirler.
Görünüşe göre, ABD NATO'yu Azerbaycan'a kadar genişletmek istiyor. Batı medyasında güçlü bir NATO imajı çizildi ama bölgede bu ittifakın gücünü gördük. NATO'nun genişletilmesi Batı'ya ne kadar yardımcı olabilir?
İlk değerlendirmelere göre NATO'nun daha da genişletilmesi, üye ülkelerinin veya örgütün zayıflamasına yol açacaktır, dolayısıyla kağıt üzerinde NATO'nun tüm hedeflerinin hiçbir engel olmadan hayata geçirilebileceği düşünülebilir, ancak gerçekte durum böyle değildir. Karşı tarafların da kapasitelerine göz atmak gerekir;
1-Rusya, dünyanın üstün nükleer gücüdür.
2- Doğu'nun finansmanı Çin tarafından sağlanıyor.
3- İran destekli Direniş Cephesinin büyüyen gücü, Batı Asya ve Kuzey Afrika bölgesinde büyük bir caydırıcı unsurdur. Süveyş Kanalı yakınındaki Hizbullah'ın ve Babülmendep yakınındaki Husilerin güçlü varlığı, Amerikalıların ve onların (Siyonistler gibi) bölgedeki müttefiklerinin aldıkları her kararı etkiler.
Hizbullah'ın İsrail'i uyarma yeteneği var. İran'a, hatta Direniş Ekseni ülkelerinden herhangi birine mermi atılması halinde, güçlü bir tepkiyle karşılık verilecektir.