3+3 Plarformunun bölgesel denklemlerdeki konumu
Tesnim Haber Ajansı 3+3 platformunun ikinci oturumunun Tahran'da düzenlenmesi dolayısı ile Kars Kafkas Üniversitesi Kafkasya ve Orta Asya Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hacali Necefoğlu ile özel bir röportaj gerçekleştirdi.
Bu platformun ikinci oturumu bugün Tahran'da düzenlenecek. Bu oturuma Rusya, Türkiye, Ermenistan ve Azerbaycan Cumhuriyeti dışişleri bakanları katılacak.
Bu oturum bölge ülkelerinin 2020 Karabağ savaşından sonra işbirliği yapmasında bir dönüm noktasına dönüşebilir.
Aşağıda bu soru cevap şeklindeki röportajın içeriğini okuyabilirsiniz:
1-Karabağ savaşından sonra bölge ülkelerinin bir tür yakınsamaya doğru gittiğini görmekteyiz. İran, bölgesel işbirliği önerisinde bulunurken Sayın Erdoğan da altılı platformu teklif etti. Sizce bu süreçte olumlu bir seyir izlenecek mi?
Zaten hem Sayın Cumhurbaşkanımızın hem de Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in dile getirdikleri 3+3 platformu bölgesel işbirliği önerisidir. Son otuz yılda, Güney Kafkas Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını yeniden kazanmalarından bu yana, bölgede komşu ülkelerle ikili işbirlikleri her zaman olmuştur. Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan, Rusya-Azerbaycan-İran gibi üçlü işbirlikler örnekleri de var. Fakat Güney Kafkas Cumhuriyetleri ile onlara komşu üç büyük ülkeyi içine alan, altı devletin de gelişmesine sinerji katabilecek kapsamlı bir bölgesel işbirliğinin bugüne kadar gerçekleşmemesinin nedeni, İran da dahil bölge devletleri ve Birleşmiş Milletler’in Azerbaycan Cumhuriyeti toprağı olarak tanıdığı Karabağ’ın, Ermenistan Cumhuriyeti tarafından işgal edilmesiydi. Son Karabağ savaşından sonra bu durum ortadan kalkmaya başlayınca böyle bir işbirliği şansı doğmuştur. Güney Kafkasya’ya komşu devletler bu bölgeye rekabet alanı değil, işbirliklerinin gerçekleşeceği mekan olarak bakarlarsa güçlerine güç katmış olurlar. Bu süreçte olumlu bir seyir izlenilmesi öncelikle Güney Kafkasya Cumhuriyetlerine komşu olan büyük devletlerin tavrına bağlıdır. Bu devletler bölgeye yönelik siyasetlerinde bencil davranmamalı, kazan-kazan (win-win) paradigmasını seçerek karşılıklı fayda sağlamak için genç cumhuriyetler ile birlikte işbirliğine girmelidirler. Bu halde mevcut jeopolitik durumun kendi lehlerine değişmesini sağlayabilirler.
2- Size göre, Gürcistan ve Rusya arasındaki gerilimin altılı platformda bir etkisi olacak mı?
Tabii ki, olacaktır. Şimdilik bu platform 2+3 formatında yola başladı. İki devlet arasında gerilime son verilmesi Rusya’ya bağlıdır. Etnik ayrılıkçılık (seperatizm) Ermenistan dışında diğer beş devletin milli güvenliğini tehdit eden unsurlardan biridir. Devletlerin karşılıklı olarak toprak bütünlüklerini tanımadan işbirliği yapmaları zor olur. Belki ticaret yapılır, fakat işbirliği olmaz.
3- Sizce bu platformun faaliyetlerinin ECO veya SAARC gibi bölgesel organizasyonlar şeklinde sistematik olarak takip edilmesi mümkün müdür?
ECO, nüfuslarının çoğu Müslüman olan bölge ülkelerinden oluşmuştur. Bu teşkilatın kurucu devletlerinden olan Türkiye Cumhuriyeti ve İran İslam Cumhuriyeti’nin 37 yıllık, teşkilata sonradan katılan Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 30 yıllık işbirliği tecrübesi, 3+3 olarak anılan platformda uygulanabilir. ECO ile aynı yılda kurulan ve subkontinental bir işbirliği örgütü olan SAARC’ın takip edilebilir olumlu faaliyetleri vardır. Fakat bu işbirliği örgütünün, Güney Asya ülkeleri arasındaki sorunların (Çin- Hindistan, Hindistan-Pakistan vs.) çözümüne ne kadar etki ettiği sorgulanmaktadır.
4- İran bu bölgedeki (Güney Kafkas) tüm ülkelerle iyi ilişkilere sahip olmakla birlikte söz konusu platformu Fars Körfezi’ne bağlayabilme potansiyele sahiptir. Peki siz İran’ın bu altılı platformdaki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Altılı platformun işlevsel hale gelmesi Güney Kafkasya’da Ermenistan tarafından Karabağ’ın işgali nedeniyle kapalı olan sınırların açılmasına ve özellikle, bir zamanlar Zengezur’dan geçen, son otuz yılda Ermenilerce tahrip edilmiş demir yolunun yeniden yapılmasına bağlıdır. Zengezur transit yolunun açılmasının, İran ile Ermenistan arasında yıllardır görüşülen, fakat yüksek maliyeti nedeniyle ertelenen, Fars Körfezi’nden Karadeniz’e kadar planlanan demiryolu projesinin önünü kesmeyeceği, aksine Ermenistan’dan da geçecek yeni bir güzergahla bu projenin daha ucuza mal olacağı ve İran’ın gerek Ermenistan gerekse de Gürcistan ile ilişkilerine zarar vermeyeceği söylenmelidir. Zaten, Astara-Reşt demiryolu inşaatının tamamlanmasıyla Güney-Kuzey nakliyat yolunun yakın zamanda hayata geçirilecektir. Zengezur transit yolunun faaliyete başlaması, Ermenistan-Nahçıvan ve Türkiye-Ermenistan arasındaki kapalı demiryollarının açılmasıyla İran İslam Cumhuriyeti ikinci bir Güney-Kuzey nakliyat yolunun kazanmış olacaktır. Culfa-Nahçıvan-Erivan-Gümrü üzerinden hem Türkiye’ye hem de Karadeniz limanlarına yükleri kolaylıkla taşıyabilecektir. Kars-Iğdır-Nahçıvan demiryolu hattı yapıldıktan sonra İran’dan Türkiye’ye ulaşım daha kolay olacak. Böylece İran, Ermenistan ve Gürcistan ile demiryolu bağlantısına sahip olmakla birlikte hem Fars Körfezi hem de Güney Asya ülkelerinden Rusya ve Avrupa’ya mal taşımacılığında bir transit ülke rolü üstlenecektir.
Güney Kafkasya’da barış tesis edilmezse işbirliği platformu çıkmaz sokağa dönüşebilir.