İsrail'in ‘Cinnet Doktrini’ Direnişin Ayakları Altında Ezilirken
Tıpkı Filistin'de işgalin başlangıcından beri olduğu gibi bölgedeki tüm hedeflerine terör ve vahşetle ulaşabileceklerini düşünen Siyonistler, Direniş gruplarının ortaya çıkmasından sonra ‘Cinnet doktrininin’ başarısızlığını kabul etmek zorunda kaldılar.
Tesnim Haber Ajansı - Siyonistlerin Gazze Şeridi'nde bugün şahit olduğumuz cinnet ve vahşeti yeni bir mesele değil, zira işgalciler sahte rejimlerini vahşet ve terörizmle kurdular ve aslında İsrailliler için vahşet kutsal bir kategori olarak görülüyor ve kendilerini ayakta tutmak için bunu gerekli görüyorlar.
Cinnet ve Terörizm; Siyonizmin Ayrılmaz Bir Parçası
1948 yılında işgal altındaki Filistin topraklarında sahte İsrail rejiminin kurulmasından bu yana, bu toprakların asıl sahiplerine karşı işlenen kanlı katliamlar ve onların yerlerinden edilmeleri sürece eşlik etti. Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'nin sınırsız desteği altında bu rejim, çeşitli uluslararası taraflarla ilişkilerde garip ve alışılmadık bir yöntem benimsedi ki bu elbette şaşırtıcı değil. Çünkü İsrail sahte ve sıradışı bir yapı ve dolayısıyla hiçbir işi dünyadaki sıradan kurum ve ülkelere benzememektedir.
Bu minvalde, Siyonist rejimin benimsediği politika bu rejimle temas halinde olmak isteyen dünyanın çeşitli kesimlerini, politikalarını bu rejime uygun hale getirmek zorunda bırakıyor ve İsrail de kendisini politikalarını değiştirmek zorunda görmüyordu. Bu bağlamda Amerika da bu rejimin işgal vasfını ortadan kaldırmak ve masum Filistin halkına karşı işlediği suçları meşrulaştırmak amacıyla İsrail'i ‘baskıcı bir ortamda’ dünyadaki tek sözde ‘demokratik devlet’ olarak kurmak için büyük çaba harcadı.
Ayrıca Siyonist liderler, sahte rejimlerinin kurulmasından bu yana, Holokost üzerinden oynayarak manipüle etmişlerdir ve bu ülkelere İsrail'i mümkün olan her şekilde destekleme görevinin olduğunu söyleyerek, Avrupa ülkelerini İsrail Yahudilerine karşı suçlu hissettirmeye çalışmışlardır. Siyonistler, Batı'yı İsrail'den sorumlu tutmak ve Araplara karşı işledikleri ve işlemeye devam ettikleri barbarca suçları meşrulaştırmak için de ‘Antisemitizm’ terimini kullanmışlardır.
İsrail'in ‘cinnet doktrininin’ kriterleri
Bu bakımdan cinnet ve vahşet, sahte Siyonist rejimin temel taşlarıdır ve hatta işgalciler bundan gurur duymaktadır. Öyle ki eski Siyonist Savaş Bakanı Moşe Dayan; ‘İsrail, öldüren, parçalayan ve yaklaşılması mümkün olmayan kuduz ve cinnet geçiren bir köpek gibi olmalı.’ diyordu. Siyonistlerin cinnet doktrininin kriterleri ise şunlar:
- İsrail'in farklı öldürme yöntemleri kullanma konusunda hiçbir kuralı ve kanunu yoktur ve sınır tanımamaktadır.
- İsrail ile başka bir taraf arasında savaş çıktığında, diğer tarafın yalnızca sınırlı savunma araçlarına başvurabilir; ama İsrail'in düşmana saldırırken tüm kırmızı çizgileri aşma hakkı var.
-Savaşta karşı tarafın uğradığı zarar İsrail'in kayıplarından çok daha fazla olmalıdır.
Her ne kadar birçok kişi İsrail'in cinnet doktrinini, bahsettiğimiz gibi, Moşe Dayan'a atfetse de, vahşet ve cinnet, Siyonistler için sistematik ve köklü bir yöntem olmuştur ve tarih, Filistin'in işgalinden bu yana İsraillilerin Araplara karşı işlediği eşi benzeri görülmemiş ve korkunç suçlara tanıktır.
İsrail'in ‘cinnet doktrini’ direnişin ayakları altında
Ancak bu bağlamda dikkat çekici olan, İsrail'in cinnet doktrininin zamanla etkisini kaybetmesi ve artık etkili olmamasıdır. Siyonistlerin 1948 Nekbe gününde gösterdikleri cinnet hali ve vahşet Filistin'in işgaline yol açmış ve İsrailliler bundan yola çıkarak bu yöntemle tüm Arap topraklarının işgaline devam edebileceklerini düşünmüşlerdir ancak direniş gruplarının ortaya çıkması ve özellikle İsrail'in 1982'de Lübnan'ı işgal etmesiyle birçok denklem değişti. Siyonistler de vahşilik ve cinnetle hırslarını sürdüremeyeceklerini anladılar.
Siyonistlerin 2000 yılında Lübnan direnişini karşısında yenilgiye uğratılması, ikinci Filistin intifadası sırasında Gazze Şeridi'nden sürülmesi ve ardından Temmuz 2006'da Hizbullah'ın karşısında uğradıkları aşağılayıcı hezimetleri; Siyonistlere, vahşetlerinin ve cinnetinin, İsrail'in hedeflerine ulaşmalarını sağlamayacak eski püskü bir yöntem haline geldiğini kanıtlayan en açık örneklerden biriydi.
Bu arada İsrail'in cinnet doktrininin başarısız olduğunu ve artık Siyonistler için yararlı olmadığını gösteren çeşitli faktörler var. Onları her zaman yıpratma savaşları bataklığına hapsetmesi dışında en önemli ve elbette en yeni faktörler arasında şunlar sayılabilir:
- Bölgedeki çatışmanın denklemlerinin değişmeyeceğini düşünen Siyonist rejim, farklı taraflara karşı düşmanca ve terörist faaliyetlerini sürdürdü. Birkaç ay önce Suriye'deki İran konsolosluğunda işlediği suçtan sonra İran'dan büyük bir tokat yemiş ve İran'a ait insansız hava araçları ve füzelerinin işgal altındaki Filistin üzerinde uçuşunu gerçekleştirmişti. İran'ın bu operasyonuna karşı İsrail'e yardım etmeye gelen Amerika, Fransa, İngiltere ve işgalci rejimin diğer destekçileri de İran'ın füze ve insansız hava araçları karşısında duramadı. Bu, Siyonistler için stratejik bir darbe ve büyük bir tokattı ve İran, işgalcileri bir erken uyarı olarak, hata yapmaları halinde ölümcül sonuçlarını beklemeleri gerektiği konusunda uyardı.
İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki cinnet doktrini, 1948'den farklı olarak son 9 ayda onlarca masum sivilin katledilmesine yol açmış olsa da, bu kez Filistinliler direnişlerini azaltmadan topraklarında kalmış ve İsrail'in onları topraklarından sürme hedeflerine ulaşmasına izin vermemiştir.
Cinnet doktrini ile kendisinin her savaşta en az zayiata uğrayacağını ve düşmana da en fazla zayiatı verebileceğine inanan Siyonistler, özellikle direnişle hali hazırda devam eden savaşta olmak üzere son yirmi yılda yaşanan savaşlarda, benzeri görülmemiş kayıplar yaşadı ve daha fazla can kaybının yaşanmaması için Siyonist liderlere bu savaşın durdurulması yönündeki baskılar da her geçen gün artıyor.
Cinnet doktrini üzerinden Lübnan'ı tehdit edebileceklerini düşünen Siyonist liderler, artık Hizbullah'ın dayattığı saha denklemlerini kabul etmek zorunda kalıyor. Bunun yanı sıra İsrail’in kullandığı ve artık eskimiş bir yöntem haline gelen direniş liderleri ve komutanlarına suikast de işe yarar bir yol değil onlar için.
Lübnan'dan Irak'a ve Yemen'e kadar bölgedeki çeşitli direniş grupları Siyonistleri stratejik bir çıkmazla karşı karşıya bıraktı. Öyle ki İsrail, bir yandan Yemen silahlı kuvvetlerinin deniz ablukası altında eşi benzeri görülmemiş bir durumla karşı karşıya kalırken, diğer yandan Iraklılar işgal altındaki Filistin içindeki hayati mevzileri hedef almaya devam ediyor.
Aksa Tufanı operasyonunun gerçekleştiği 7 Ekim 2023, İsrail'in cinnet döneminin sonuydu ve İsrail kuduz köpeği bu Filistin direniş operasyonunu durduramadı.
Son olarak söylemek gerekir ki; Cinnet ve vahşet Siyonizmin ayrılmaz unsurlarıdır ve geride bıraktıkları birçok yıkıma rağmen etkinliğini kaybetmişlerdir ve İsrail artık terör ve cinnetiyle düşmanlarını korkutamaz.