Özel|Halid Kaddumi: İran, Heniye suikastına üst düzeyde karşılık verecek


Özel|Halid Kaddumi: İran, Heniye suikastına üst düzeyde karşılık verecek

Hamas'ın İran’daki temsilcisi, İran'ın, Siyonistler tarafından Şehit İsmail Heniye'ye düzenlenen suikasta en üst düzeyde karşılık vereceğini söyledi.

Tesnim Haber Ajansı - Hamas'ın Tahran'daki Siyasi Bürosu Başkanı ‘İsmail Heniye'nin vahşice öldürülmesinin üzerinden yaklaşık iki hafta geçmesine rağmen, bu olay hâlâ bölgesel ve dünya medya ve haber çevrelerinin ilgi odağında’ ifadelerini kullandı. Tesnim Haber Ajansı, durumu daha doğru analiz etmek ve bu suikastın daha ayrıntılı bir analizini yapmak amacıyla Hamas'ın Tahran'daki siyasi temsilcisi Halid Kaddumi ile özel bir röportaj gerçekleştirdi ve bu röportajda, bu olayın ayrıntılarını detaylandırırken, Filistin direnişinin durumunu, Hamas hareketinin siyasi geleceğini, ateşkes anlaşması ve Filistinliler arasında Siyonist ve Filistinli esirlerin değişimi konusundaki son gelişmeleri değerlendirdi.

Muhabir: Allah'ın adıyla selam ve saygılarımı sunuyorum. Aksa Tufanı operasyonunun üzerinden 300 günü aşkın bir süre geçtikten sonra Siyonist rejim, Hamas hareketinin büyük lideri şehit İsmail Heniye'ye suikast düzenleyerek büyük bir suç işledi. Siyonist rejimin bu suçtaki rolüne dair izler ve işaretler son derece açıktır ve Tel Aviv'in bu suçun sorumluluğunu reddetmek için yaptığı tüm çabalara rağmen, tüm gerekçeler ve belgeler bu rejimin bu suçtaki rolünü vurgulamaktadır. İslam Devrim Muhafızları Teşkilatı soruşturmalarını sürdürürken aynı zamanda işgalci rejimin bu suçtaki sorumluluğunu vurguladı ve bu rejimi cezalandıracağı vaadinde bulundu.

Bu kapsamda Şehit İsmail Heniye'nin geçtiğimiz günlerdeki ziyaretinde hazır bulunan Hamas İslami Hareketi'nin Tahran temsilcisi Sayın Halid Kaddumi, Tesnim Haber Ajansı ile yaptığı özel görüşmede son saatlerin ayrıntılarını anlattı. Kendisi Şehit Haniye'nin cenazesinde de bulundu. Ayrıca Hamas'ın suikast ve esir takası anlaşmasının hikayesi ve akıbeti, son olarak da İsrail ordusuna karşı direniş ve Gazze savaş alanında bu rejime verilen darbeleri ele alacağız.

Sayın Halid Kaddumi, hoş geldiniz, öncelikle, aslında direniş eksenindeki tüm ülkeler için üzüntü ve keder dolu olan bu felaketten dolayı sizlere taziyelerimizi sunuyoruz.

Halid Kaddumi: Çok teşekkür ederim, Allah bize ve size şehitlerimizin irtihali sebebiyle büyük mükâfat, teselli ve mağfiret versin.

Muhabir: Hoşgeldiniz, son Tahran ziyaretinde de yanınızda olduğunuz Şehit Heniye'nin hayatının son saatlerinden başlayacağız sohbetimize. Bize bu saatleri, o gece neler olduğunu, özellikle de pek çok izleyicinin sizinle onun arasında ne olduğunu ve son saatlerde Şehid ile ne tür konuşmalar yaptığınızı bilmek istiyor. Bunları anlatır mısınız?

*Lahey Mahkemesi'nin bazı hakimleri Şehit Haniye'yi anma törenine katıldı

*Şehit Haniye için dünyanın her yerinde 700 milyondan fazla kişi cenaze namazı kıldı

Halid Kaddumi: Sizleri ve değerli izleyicilerimizi bir kez daha selamlıyorum.

Gerçek şu ki bu büyük bir trajedi, çünkü Hacı ebu-l Abd (Heniye) kalplerde yeri olan bir insandı, o sadece Halid'in, Hamas'ın ve Filistinlilerin kalplerinde değil, daha ziyade sınırları aşan, sınırların ötesine geçen ve tüm dünyayı saran bir karakterdi. Hatta bugün Lahey Uluslararası Mahkemesi'nde Heniye'yi anma törenine katılan hakimlerin, farklı milletlerden ve dünyanın beş kıtasından uluslararası insan hakları aktivistlerinin Şehit Heniye'nin anısını onurlandırdıklarını görüyoruz. Örneğin İslam Dünyası Birliği, Şehit Heniye'yi İslam tarihinin en büyük şahsiyeti olarak 700 milyona yakın kişinin gıyabi dua ettiğini duyurdu. Bu nedenle o anları unutmak ya da bu olayı yeniden okumak benim için çok zor.

Şehit Heniye hep böyle bir kaderi dilemiş ve ailesi de o şerefli şehidin hep böyle bir kaderi olacağını öngörmüştü. Biz bile İslam kültüründe 60 yaş üstü hiçbir savaşçının ve mücahidin ameliyathanede veya hastanede ölmemesini diliyoruz, ancak tüm direniş savaşçıları için böyle onurlu ve müreffeh bir kader diliyoruz.

Şehit Heniye her zaman Allah'ı hatırladı. Kur'an daima kalbinin içindeydi ve dilinden akıyordu. O gece Şehit Heniye, İran Cumhurbaşkanı'nın göreve başlama töreninde verilen yemekten heyetiyle birlikte döndüğünde. Kardeşlerden biriyle yatsı namazını kıldıklarında saat neredeyse 23.30'du ve ardından birlikte oturduk. Biraz dinlenmek için kanepeye oturdu çünkü yoğun bir gün ve hafta geçirmişlerdi ve bunun sonucunda birkaç dakika dinlenme fırsatını değerlendirdiler. Kısa bir uykunun ardından sanki bir haftadır dinlenmiş gibi tazelenmiş bir şekilde uyandılar. Fuad Şükr’ün şehadet haberini de aynı anda aldık ve bu durum, konuşmamızın Siyonist rejimin bölgedeki tavrı ve davranışlarına, Netanyahu'nun son Amerika ziyaretine ve Washington'un bölgesel meselelere ikiyüzlü yaklaşımına çekilmesine krizlere, özellikle Gazze krizine uzamasına sebep oldu. Ardından Şehit Heniye, savaşçıların kaderinden bahsederek, her savaşçının kaderinin ya kazanmak ya da şehit olmak olduğunu ve her iki durumda da zaferin her savaşçının ve mücahidin olduğunu vurguladı. Bu görüşmelerin ardından o binada bulunan tüm heyet üyeleriyle bir akşam toplantısı gerçekleştirdik.

İlk defa bu noktayı belirtiyorum ki, bütün kardeşler gerçekten yorulmuştu ve doğal olarak dinlenmeleri gerekiyordu; Çünkü yarın önümüzde başka planlarımız vardı ama o gece tüm heyet üyeleri Şehid Heniye ile bir saat oturup sanki birbirlerine veda ediyormuş gibi sohbet ettiler, böyle bir durum hakimdi. Konuşmaların ardından Şehit Heniye biraz dinlenmek üzere dördüncü kattaki odasına çıktı. Sabah 3.30'da tekrar toplanıp sabah namazını kılmamız gerekiyordu. Ben de ikinci kattaki odama çıktım, abdest aldım, sanırım üzerinden bir saat geçmişti, uyumak üzereyken uyarı füzesinin çarpması sonucu binaya vurulma sesi duydum. Füzeler binaya düşüyor gibi bir ses çıkıyordı ki; Elbette bu bir ses değil, binanın ezildiğine dair bir tür fiziksel histi. Şaşırdım, dedim kendi kendime, ne oldu? Deprem gök gürültüsü mü ama yağmur yağmadığını fark ettim. Daha sonra deprem olduğunu düşündüm. Birkaç saniye kafam karıştı, hatta rüya gördüğümü bile sandım. Kendime geldiğimde ne olduğunu görmek için odadan çıkmaya karar verdim. Moralim pek iyi değildi, depreme benzer bir şey olmuş gibi hissettim. Neyse odadan çıktım, süitin tuvaletinin yıkıldığını, tavanının çöktüğünü gördüm. Süitten çıktığımda her yerde sadece duman vardı ve diğer insanlar farklı katlarda hareket ediyordu. Kaza mahallinin yakınında bulunan kardeşlerden ikisi, kıyafetlerinin toprak içinde olduğunu belirterek, Hac Heniye'nin şehit olduğunu söyledi. Neredeyse çeyrek saat boyunca kafam karıştı. Binadan çıktık ve diğer kardeşlerle konuşuyorduk. Bundan sonra kendime geldim ve en azından gidip Şehit Haniye'nin naaşını ve olayın yaşandığı yeri bir göreyim dedim. Arkadaşlarımdan izin istedim ve her yer karanlık olduğu için beni el feneri yardımıyla aynı kata götürdüler. Yatak odasına girdim. Benim gözlemlerime göre sokağa bakan her duvar içeriye doğru yıkılmış, yani tüm molozlar içeriye doğru atılmış, enkazın bir kısmı Şehit Heniye'nin pak naaşı üzerine düşmüş, geri kalan kısmı sağlam kalmış. Odanın tavanının bir kısmı çökmüş, yan odanın pencereleri ve kalan duvarları da yıkılmıştı. Şehit Heniye'nin yanında bulunan koruması Şehit Vasim ebu Şaban da oradaydı.

Muhabir: Sesi duyduğunuz anda, binanın içinde belli bir kişiye yönelik bir suikast saldırısı olabileceği aklınıza gelmedi mi?

Halid Kaddumi: Hayır hiç aklıma gelmedi, normal bir olay yaşandığını ve bu durumda geri dönüp tekrar uyumanın bile mümkün olduğunu düşündüm ancak olayın hacmi ve kapsamı bana alışılmadık bir şey olduğu hissini verdi. Ayrıca süitin dışından gelen insanların sesleri, alışılmadık bir şey olduğunu anlamamı sağladı.

Muhabir: Sizce İsrail neden bu dönemde Tahran'da Şehit Heniye'ye suikast düzenledi? Özellikle de esir takası müzakerelerini yönettiğine ve bildiğiniz gibi Doha'da bir diplomat olduğuna göre, özellikle de Amerikalılar bunu bildiğine ve kendisinin bu müzakerelerde Hamas'ın temsilcisi olduğunu bildiğine göre?

*Şehid Heniye müzakerelerde koordineli ve tutarlı bir şekilde ekibi yönetti

*Netanyahu'nun hedefi müzakereleri durdurmak, zaman kaybetmek ve savaşı uzatmak

Halid Kaddumi: Evet, sizin de belirttiğiniz gibi Hacı Heniye diplomatik bir kişilikti ve Aksa Tufanı operasyonunun üzerinden geçen on ay boyunca, şehitlerin kanı ve keskin vizyonu sayesinde Hamas hareketinin ilişkileri iyileşti. Bu bilge mücahit ve hareketin içinde bulunan kardeşlerden oluşan ekip, önemli gelişmeleri geride bırakmıştı. Ancak sorunun diğer tarafta olduğuna inanıyorum çünkü ne diplomasiyi anladılar, ne de müzakereye niyetleri vardı. Bütün bu kan dökülmesinden, katliamlardan, soykırımlardan ve yaşananlardan katil Netanyahu'nun asıl amacının savaşı uzatmak olduğuna inanıyorum. Gelin biraz geriye gidelim ve yaşananları birlikte gözden geçirelim. Bir önceki tur müzakerelerin sonunda Biden'ın planına göre anlaşmaya vardık, hatta onlar Hamas'ın müzakerelerde olumlu bir yaklaşım sergilediğini, yapıcı öneri ve fikirler sunduğunu iddia etmişlerdi, hatta Amerikalılar ve arabulucular da bu konuyu kabul etmişti. O müzakere turunda her şeyi konuştuk, anlaştık ve Hamas'la konuşmaları gereken hiçbir şey kalmadı. Peki Siyonistlerin bu anlaşmaya tepkisi ne oldu? Refah'ta terör ve cinayetler, kamplar, okulların bombalanması ve Han Yunus'un bombalanması.

İsraillilerin kendileriyle yaptığımız anlaşmaya cevabı buydu, tüm bu aksaklıklara rağmen Şehit Haniye gibi savaşçı, dirençli, düşünceli, güzel davranışları ve inceliğiyle insanların ilgisini çeken bir diplomat gelip onlarla konuştu. Siyonistlerle yapılan görüşmelerde her zaman ne istediğini bilen bir kişilikle karşı karşıyaydılar. Şehit Haniye her yerde açıkça var olan bir karakterdi. Bu sürecin sonucunda Siyonistler ona suikast düzenlemeye karar verdiler.

Kısaca söylemek gerekirse Siyonist rejimin diyalog ve müzakere dili diye bir şeyi bilmediğini söylemek gerekir. Ateşkesin sağlanması, İsrail ordusunun Gazze'den çekilmesi ve insani yardımların ulaşmasını kolaylaştırmak için geçişlerin yeniden açılmasının barışın gereklilikleri ve müzakerenin ön şartları arasında olduğunu tüm kardeşlerim ve ben her zaman vurgulamaya çalıştık; Bu maddeler müzakerenin bariz gereklilikleri ve ön koşulları arasındadır. İnsanlar, Siyonist rejimin müzakere sürecinin temel gereklerini bile kabul etmeye istekli olmadığını anlamalı, bu rejimle nasıl diyalog ve müzakereye girebiliriz?

Koordineli, tutarlı ve birleşmiş bir ekibi belirli bir yöne yönlendiren Şehid Heniye gibi bir karakteri gördüklerinde ona suikast düzenlemeye karar verdiler. Ama direnişin yolunu çarpıtabileceklerini sanıyorlar, direnişin taleplerinden geri adım atacağı yanılsaması içindeler ama Filistin halkı direnişi ne kadar desteklediğini Şucaiye okul katliamındaki tavrıyla gösterdi, hatırlıyorum Yüzü ve başı kanlar içinde kalan Filistinli vatandaşlar, "Biz Heniye'ye kurban oluruz, biz sizin kardeşiniziz, biz sizin çocuklarınızız" diye bağırdı. Bu nedenle Siyonist düşman aptallığı ve suçu aynı anda işledi. Netanyahu'nun düşüncesi ve mantığı budur: kişisel çıkarlar, soykırım, aşırılıkçı düşünce, bunlar Netanyahu'nun mantığını ve düşüncesini yönlendiren özelliklerdir; onun için bir İsraillinin ya da bir Filistinlinin ölmesi önemli değil, çünkü o tam teşekküllü bir katil.

Muhabir: Siyonist rejimin ve özellikle Netanyahu'nun, savaş istemesi nedeniyle Şehit Heniye suikastıyla siyasi müzakerelere de suikast düzenlediği söylenebilir mi?

Halid Kaddumi: Evet, savaş istiyor çünkü o, siyasi hayatı zaman öldürmeye bağlı bir kişilik. Aynı zamanda önümüzde ABD başkanlık seçimleri var. Bunların hepsinin kendi hesapları var. Netanyahu'nun hesapları yanlış olsa da umarım sonunda hata yaptığını ve kendisine pahalıya mal olacak bir suç işlediğini anlar.

Muhabir: Bu bağlamda Siyonist rejimin çelişkili politikası çerçevesinde Netanyahu, Filistin direnişiyle müzakere politikası ile terör politikasını aynı anda nasıl yürütebilir?

*Amerika'nın Gazze krizine yönelik politikaları ikiyüzlü

*Netanyahu Amerika'nın baskısını hissetmiyor

Halid Kaddumi: Hiçbir şekilde pazarlık yapmıyor. Sadece siyasi ve diplomatik heyetlerin hareketini başlatıyor. Netanyahu'nun temel sorunu iki faktörde yatıyor: Her şeyden önce bencilliği. O sadece kendisini, sonsuza kadar iktidarda nasıl kalacağını görüyor. İkinci faktör ise Amerika'nın ona verdiği destek. Aslına bakılırsa Netanyahu'nun üzerinde müzakerelerin doğru yöne gitmesi konusunda gerçek bir baskı yok.

İkinci önemli nokta ise Amerikalıların ikiyüzlü ve riyakar olmasıdır. Amerika'nın son on aydaki ikiyüzlü politikalarını konuşalım. Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ve Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü John Kirby gibi tüm Amerikalı yetkililer ve siyasi figürler sözde bir şey söylüyor ama pratikte başka bir şey yapıyor, bu ne anlama geliyor? Savaş devam ederken İsrail'e yardım etmek için 29 milyar dolarlık bir askeri bütçeyi onaylarken, sonra savaşın sona ermesinin gerekliliğini nasıl konuşabilirler? Siyonist rejime askeri yardım için bir hava köprüsü oluşturmak ne anlama geliyor? Bazı durumlarda Washington ile Tel Aviv arasında her gün 4 askeri uçak sefer yapıyor. Blinken'in New York ve Washington'da ateşkes ve müzakereler hakkında bir basın toplantısı düzenleyip aynı gece Tel Aviv'e gelip İsrail'in operasyon odasında görünmesi ve Gazze'deki el-Mamedani ve Fahuri hastanelerindeki katliamların ne anlama geliyor? Bu, ABD dışişleri bakanının hâlâ Tel Aviv'de olduğu bir durumda gerçekleşti.

Bütün bu vakalar Netanyahu'nun Amerikalılardan herhangi bir baskı hissetmediğini vurguluyor. İsrail'in Birleşmiş Milletler'deki temsilcisinin, dünya halkının gözü önünde Birleşmiş Milletler Şartını nasıl parçaladığını gördük! Bahsettiğim aynı iki faktör: Birincisi, Netanyahu sadece kendini düşünüyor ve iktidarda kalmak istiyor ve bunun sonucunda da Amerikan başkanlık seçiminin sonuna kadar öldürmeye ve savaşa devam etmek istiyor; İkincisi, Netanyahu Amerika'nın baskısını hiç hissetmiyor.

Muhabir: Geçtiğimiz günlerde İran İslam Cumhuriyeti ile Filistin direnişi arasındaki ilişkileri bozmaya yönelik birçok girişimde bulunulduğuna tanık olduk. Bazıları, İran topraklarındaki bu vahşi suikastın ikili ilişkilere, özellikle de Filistin ulusuna ve başta Hamas ile Tahran olmak üzere direniş grupları arasındaki ilişkilerin geleceğine olumsuz etkisi olacağını iddia etti. Bu konuda sizin görüşünüz nedir?

*Aksa Tufanı, sahadaki direniş mücadelesinin objektif yönüdür

*Hamas ile İran arasındaki ilişki, Siyonist rejime karşı mücadelede stratejik bir ilişkidir

Halid Kaddumi: Bu konuya yanıt olarak iki noktaya dikkat çekmem gerekiyor: Birincisi, direniş tarihinde ilk kez Aksa Tufanı operasyonu sırasında direniş ekseni pratik ve ciddi bir netleşme buldu ve bu noktaya geldi. Aksa Tufanı savaşından önce direnişin, direnişin ekseninin ve ortak operasyonların teorik ve pratik düzeyde konuşulduğunu çok duymuştuk. Ama Aksa Tufanı operasyonu gerçekleştirildiğinde direniş ekseninin bunu pratiğe döktüğünü gördük.

Seyyid Hasan Nasrallah, Şehid Fuad Şükr’ün töreninde, Aksa Tufanı savaşının başlangıcında Gazze Şeridi'ne destek ve yardım halinde olmayı düşündüklerini ancak şimdi Beyrut'ta, Lübnan'da, Gazze'de, Yemen'de, Irak'ta ve şimdi de Tahran'da her yerde savaş halinde olduklarını belirtti. Bu nedenle şu andaki ana fikir, ilk defa hepimizin doğrudan düşmanın hedefi olduğunu, Siyonizm'e ve Amerikan hegemonyasına hayır diyen cephede olduğunuzu hissediyoruz. Şehit Hacı Heniye için düzenlenen cenaze merasiminde milyonlarca İranlının sokaklara gelerek Heniye’nin naaşını elleri üzerine taşıdığı muhteşem cenaze törenine tanık olduk. Kalabalık nedeniyle arabalar hareket edemediğinden biz de Filistin siyasi heyeti olarak yarım saat bekledik. Bunlar milletlerin arasına mesafe koymanın mümkün olmadığının işaretleridir. Batılılar ve Siyonistler ellerinden geleni yapıyorlar, raporlar yayınlıyorlar, medyaya başvuruyorlar, milletleri bölmek, yırmak için milyonlarca, milyarlarca dolar harcadılar. Geçtiğimiz yıllardan bu yana insanların düşünceleri üzerinde dini ve mezhepsel farklılıklar yaratmaya çalışıyorlar. Bütün bunlara rağmen gerek Filistin milleti arasında gerekse İslam dünyası ve Arap dünyasında hâlâ bir farkındalık ve bilinçlilik olduğunu düşünüyorum.

Şehit Heniye'nin vedasında elbette büyük üzüntü ve keder var. Artık herkes kızgın ve öfkeli, herkes üzgün. Her şey sakinleştiğinde işlerin gidişatı da aslına ve doğru kanalına dönecek. Siyonist rejime karşı koyma stratejisine gelince, İran'la aramızda pek çok ortak nokta var. Dolayısıyla İran İslam Cumhuriyeti ile ilişkimiz stratejik bir ilişkidir, ayrıca Şehit Heniye'nin kanının intikamını almak için artık Siyonist düşmandan kanımızın bedelini almak gibi ortak bir arzumuz var. Düşman için kimin kanını döktüğü önem arz etmiyor; Iraklı, Lübnanlı, İranlı, Yemenli, Filistinli kanı onlar için önemli değil.

Muhabir: Suikastın Gazze Şeridi ve Batı Şeria'daki durum üzerindeki sonuçlarıyla ilgili herhangi bir endişeniz var mı?

*Şehit Haniye suikastı Filistin halkını direniş seçeneğine daha da bağlı kılacak

Halid Kaddumi: Asla, endişelenecek bir şey olmadığı gibi, bu umutsuz suikast operasyonu da bizim lehimize bir sonuç getirecek; Çünkü bu suikastla birlikte Filistin halkı direniş seçeneğine giderek daha fazla başvuracaktır. İster Amerika olsun, ister Batı, diğer suçlu ülkeler ve Siyonist rejimin sorunu, sömürgeci zihniyetlerinden yola çıkarak, bir millete baskı yaparak onları sömürge yönetimi altına alacaklarını zannetmeleri ve bunu başarabileceklerini düşünmeleridir. Özellikle Filistin'de direniş olarak yaşadığımız sorun, bu temiz toprakların kutsanmasının tek başına ayakta durma ve direnmenin içsel motivasyonu olduğuna inanmamızdır. Filistin davasının ve Filistin topraklarının kutsallığı, insanları bir araya gelmeleri gerektiğine inandırmıştır. Aksa Tufanı operasyonunda bir annenin ailesinden 16 kişiyi kaybettiğine veya Şehit Heniye'nin 79 yakın akrabasını kaybettiğine şahit olunduğunda, bu şahsın haklı bir dava uğruna şehit edildiğini kendilerine söylemeleri gerekiyor, bunun sonucunda da direnişe olan bağlılıkları ve itirazları güçleniyor.

Bugün milletimizin Gazze'deki durumuna bakıyorsunuz, Batı Şeria'ya bakın, Batı Şeria giderek patlamanın eşiğine geliyor. Bugün Gazze Şeridi ateş ve intikam ateşiyle dolu. Bireysel işlemler gerçekleştiriliyor. Bu operasyonlar düşmanı güvenlik, siyasi ve askeri açıdan rahatsız etmektedir.

Bu suikastın sonuçlarının ve Aksa Tufanı’nda hayatını kaybeden ve Allah'a kavuşmak için koşan 50 bin şehidin kanından bir parça olan mübarek kanlarının, Allah'ın huzuruna çıkacağından eminim. Allah'ın izniyle Siyonist düşmanı yenmek ve milletimizin dileklerini gerçekleştirmek için yeni bir yol açmanın kıvılcımı olacaktır.

Muhabir: Değerli konuğumuza bir diğer sorumuz da Tahran'ın suikastla ilgili açıkladığı soruşturmanın sonuçları nelerdi ve bu soruşturma alanında Hamas hareketi ile İranlı taraflar arasında herhangi bir işbirliği var mı?

Halid Kaddumi: Tabii ki, bu suikast operasyonunun meydana geldiği ilk anlardan itibaren durumun soruşturması ve araştırılması başladı. Teknik ve uzman ekipler mevcut, eylemlerinin detaylarını bilmiyorum belki ama yayınlanan ve kulağımıza ulaşan genel bilgiler, geçtiğimiz günlerde Devrim Muhafızları'nın medya aracılığıyla yayınladığı bilgilerle aynı. Şüphesiz tarafların bilirkişi grupları bu olayı araştırmaya başlamış ve her geçen gün zamanı geldiğinde açıklanacak yeni detaylar ortaya çıkıyor.

Muhabir: Bu süre zarfında ve yaratılan zorluklara paralel olarak herkes Hamas'ın geleceğini ve direnişin istikrarını ve gücünü korumak için bu hareketin hangi adımları atacağını soruyor?

*Hamas yıkılmaz bir fikirdir

Halid Kaddumi: Allah'a şükürler olsun ki, bizlere şehadet kültürünü bahşetti ve İslam ümmetinin ve onun kutsal mekanlarının ve Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa'nın kolektif güvenliğini savunmak için okun ucu olmayı nasip etti. Bu konu Hamas hareketinin seçimlere katılmak, pozisyon paylaşmak isteyen bir örgüt ya da siyasi parti değil, bir fikir haline gelmesine neden oldu. Hamas hiç de öyle yıkılabilir değil, direnişin zaferinin en önemli nedeni budur, milletlerin gönlünde bir akım olur, onlarla birlikte yaşar, onların acısını, ıstırabını hisseder ve bunu sadece hissetmekle kalmaz, aynı zamanda da hisseder. Hedeflerini gerçekleştirme yolunda adımlar atarak çocuklarının intikamını alacak, onlara aydınlık, bağımsız ve onurlu bir gelecek inşa edecek adımlar atacaklar. Bütün bunlar bizlerin Hamas ve Filistin direniş grupları olarak bugün halkın isteklerini ortak bir şekilde dile getirmesine neden oluyor, halka bunu soruyoruz, fikirlerini soruyoruz, tüm bunlar direnişi ve direniş savaşçılarını daha da güçlendiriyor. Kararlı ve kendinden eminler ve bilsinler ki, Cenab-ı Allah'tan sonra millet de yanlarındadır ve biz de bunun için Allah'a şükrediyoruz.

Bütün bunlar, son on ayda her şeyini ortaya koyan bu büyük millet için ayakta durmanın, inanmanın motivasyonudur. Tarih kitapları bile Gazze milleti gibi bir milletin başından geçenleri, çektiği acıları görmemiştir. Dolayısıyla Yüce Allah bu çocukların ve kadınların kanını asla boşa çıkarmayacaktır. İlahi zafere kesinlikle inanıyorum.

Muhabir: Sıradaki soru İran'ın bu suikasta vereceği yanıtla ilgili. Çünkü İran yanıt verme sözü verdi ve bu yanıtın sembolik olmayacağını, Şehit Heniye'ye yakışır bir yanıt olacağını vurguladı. Size göre İran'ın tepkisi nasıl olacak ve "sahaların birliği" direniş politikası çerçevesinde mi yapılacak?

*Siyonistlerin işlediği suça İran'ın cevabı kesin

Halid Kaddumi: Sondan başlayalım, bunlar uzmanlık gerektiren konular ve bunlara cevap vermek zor ve ayrıca bu konular hakkında gerekli olan bilgiye de sahip değilim, çünkü bunu nasıl yapacağını söylemek çok zor. Cevabın şeklinin ne olacağını söylemek zor. Bu önemli hedefin gerçekleşmesi kuşkusuz İran'daki iç uyum ve dayanışmaya olduğu kadar Siyonist düşmana karşı direniş eksenine de bağlıdır. İnsanların dikkat etmesi gereken ikinci nokta, bir suçla ve uluslararası hukukun ihlaliyle karşı karşıya olduğumuzdur. Bu eylem, Siyonistlerin bir nevi macerası olup, bu rejimin sınırları dışında, İran İslam Cumhuriyeti gibi bağımsız ve güvenli bir ülkenin sınırları içinde gerçekleştirilen askeri bir eylemdir. Uluslararası gelenek ve hukukta böyle bir eylem karşılık gerektirir, yani kimse İran'a yanıt vermemesini söyleyemez, İran'ın bu terör operasyonuna yanıt vermemesini bekleyemez. Çünkü İran'ın bu eyleme yanıt vermemesi İran'a ağır bir hakaret olacak ve artık kendisini uluslararası toplumun bir üyesi olarak göremeyecektir.

Son olarak cevap meselesi kesin bir konudur çünkü bahsettiğim hukuki bir haktır. Bununla birlikte İran'ın cevabı, İranlıların bile gerekliliğini hissettiği bir konudur, bu, devrimin liderinin de açıklamalarında dile getirdiği, cumhurbaşkanı ve tüm İranlı yetkililerin konuştuğu bir konudur.

Muhabir: Kendileri düşmanın onurumuza, itibarımıza hakaret ettiğini söyledi ki bu çok büyük bir şey.

*İran, Haniye suikastına daha yüksek düzeyde yanıt verecek

Halid Kaddumi: Evet, özellikle de İranlıların sahip olduğu kültür açısından. Bu sorun sadece İranlılar için değil, Doğu'daki kültürel gerçekliğin bir parçası. Doğu kültüründe özellikle Sayın Pezeşkiyan ile Sayın Halil el-Hiya arasındaki telefon görüşmesinde bu kelimelerin kullanılması çok anlam taşıyor, bu suçtan sonra İran cumhurbaşkanı bu kaybın canlarını acıttığını tüm kalpleriyle acıyı hissettiklerini ve net bir cevap vermekten başka bir seçeneğin olmadığını belirtti. İran Meclisi Başkanı Sayın Galibaf, geçtiğimiz günlerde yaptığı toplantılarda mutlaka cevap vereceklerini, cevaplarının farklı ve kararlı olacağını vurgulamıştı. Ancak üçüncü nokta, Siyonist rejimin cevap alamaması durumunda suçlarına devam edeceğini tecrübe ve pratiğin kanıtlamış olmasıdır. Netanyahu gibi bir suçlunun soykırıma devam etmesinin en önemli nedeninin Amerika'dan diplomatik baskı gelmemesi olduğunu, böyle bir baskı hissetmediğini konuşmanın başında belirtmiştik. Hatta şunu da belirteyim ki ne bölgede ne de başka bir yerde resmi bir partiden herhangi bir baskı hissetmiyor.  Ama şimdi kendi toprağınızın derinliklerinde hedef alındınız, cevap vermeniz gerekmez mi! İran bu suçun boyutu kadar değil, daha fazlasıyla mutlaka cevap verecektir.

Muhabir: İnşallah cevap sert olacak ve İsmail Heniye'nin şanına yakışacak. Sayın Kaddumi,Tel Aviv, Beyrut'ta Şehit Fuad Şükr ve Tahran'da İsmail Heniye'nin suikastı da dahil olmak üzere son dönemdeki suikastlar ve hatta birkaç gün önce iddia ettikleri gibi, Gazze'deki İzzeddin Kassam Tugaylarının komutanı Muhammed Dayf’a düzenlenen suikastın arasında bağlantı kurmaya ve kendisi için bir başarı hikayesi yazmaya çalışıyor. Sizin görüşünüz nedir?

* İsrail'in de belirli bir son kullanma tarihi var

Halid Kaddumi: Tam olarak doğru noktaya değindiniz, ulaşamayacakları hedefleri açıklamışlardı. Siyonistler hedeflerinden hiçbirine görece de olsa ulaşamadılar. Siyonist suç ordusunun sözcüsü her gün yeni bir propaganda, yeni bir sahte ve sinematik senaryoyu ortaya çıkarıyor. Buna tünelin Hamas'a ait olduğu ve bu tünel ağzının üç metre uzunluğunda olduğu gibi hikayeler de dahil… Ama bu tünellerin girişinde öldürülen askerlerden ve ister Kassam Tugayları ister diğer tugaylar ve Filistin direnişinin savaşçıları olsun direniş gruplarının yayınladığı filmlerden bahsetmiyorlar, peki bunlar nedir? Bunlara neden cevap vermiyorlar? Muhammed Dayf suikasta uğradı diyorlar, nerede suikaste uğradı? Halil el-Hiya'nın kardeşinin dediği gibi bu suikast nerede gerçekleşti? Bunlar üstelik üç hafta önce Han Yunus'ta Halil el-Hiya'nın kardeşinin onlara Muhammed Dayf’ın şu anda Siyonist rejimin yalanlarını dinlediğini söylediği halde gerçekleşiyor.

Bu medya propagandası, yalan, ikiyüzlülük ve riyakarlık Siyonist işgal rejiminin ayrılmaz bir parçasıdır. Temel amacı ise ülkeye ve dünyaya bir anlatı sağlamak ve bu rejimin dünyadaki imajını korumaktır. Kağıttan kaplan gibi bir görüntü olan bu rejim, hedeflerine ulaşamadı ve biz de izin vermeyeceğiz. Asıl sorun, İsrail’den önce 7 Ekim'de hak ve adalete karşı ortak savaş ilanına imza atan Amerikalıların, Almanların, Fransızların ve İngilizlerin, askeri baskı ve öldürmelerin üzerimizde hiçbir etkisi olmadığını anlamaları gerekiyor. Çünkü inanıyoruz ki eğer öldürürseniz, çocuklarımızın intikamını kanımızın son damlasına kadar alırız. Dolayısıyla bir asra yakın bir süredir işgalci rejime karşı mücadele eden bu büyük milletin kararlılığının kırılması mümkün değildir. İsrail son kullanma tarihi olan her ilaç gibi, bu rejim de son kullanma tarihi geçince işe yaramaz hale gelecektir.

 

Muhabir: Şehit Heniye'nin Tahran'da cenaze töreni konusuna dönelim. Şehit Heniye'nin şehadeti acısı bir yana, bu olaydaki önemli konulardan biri de Şehit Heniye ve Şehit Vasim ebu Şaban'ın görkemli cenaze töreni ve buna geniş katılımdır. Bu törende aziz İran halkının cenaze törenine benzersiz bir katılımı gerçekleşti ve Devrim Lideri, bu iki şehidin naaşları için namaz kıldırdı; bu, İslam ümmetinin direniş tarihinde benzeri görülmemiş ve nadir bir olaydır. Sevgili İran halkının bu kadar yoğun katılımı hakkında ne düşünüyorsunuz?

*Şehit Haniye İran halkı tarafından sevildi ve el üstünde tutuldu

Halid Kaddumi: Öncelikle şunu söylemek gerekir ki bu cenaze töreni bu şehitlerin kanlarının bereketiyle yapıldı. İkinci konu ise şehitliğin İran ve Doğu kültüründeki yeri, itibarı ve konumudur. Üçüncü nokta ise bu törene bizzat katıldım. Tanıştığım sıradan insanlar Şehit Heniye'ye karşı büyük bir din duygusu besliyorlardı. Bu arada geçen gün Hacı Kasım Süleymani'nin cenaze töreninde şehit Hacı Heniye'nin katılımı sırasında tecrübe ettiklerimizi düşündüm. Cenazeye aynı şekilde milyonlarca insan katılmıştı. Şehit Süleymani'nin cenaze töreni sırasında şahısların aracı ve söz konusu mekan için özel güvenlik önlemleri oluşturuldu. Bu nedenle mekana ulaşmak için biraz yürümek zorunda kaldık. Bize bir otobüs getirdiklerinde henüz yoldaydık. Heniye arabanın camının yanında oturuyordu, sokakta insanlar onu selamlıyordu. Cenazeye gelenlerin kendisini bu şekilde selamladığını görünce İran halkının Heniye'yi sevdiğini hissettim. Bu yeni bir zaferdi, aynı şekilde o da İran halkını seviyordu ve İran halkına aşıktı.

Muhabir: Filistin'in ve Filistin davasının sınırlarını aşan bir kişilikti...

Halid Kaddumi: Cenaze törenindeki bu milyonluk kalabalık, bu milletin büyük ve güçlü bir millet olduğunu, mezhep ve ırk farklılıklarının hikayesinin basit bir mesele olduğunu ve şüphesiz yok olacağını gösteriyor. Ayrıca Şehit Heniye'nin hem hayattayken hem de şehadetinden sonraki karakteri bu insanların birlik ve bütünleşmesine neden olmuştur.

Muhabir: Son soru, Hamas'ın bu durumda ve bu olaylar dikkate alındığında dünyaya vermek istediği mesaj nedir?

*Hamas tüm Filistinliler için onurlu bir yaşam istiyor

*Filistin özgürleşene kadar direnmeye devam edeceğiz

Halid Kaddumi: Biz başarısızlığa uğraması imkansız bir milletiz ve bu milletin yenilgisine bahse giren herkes bu milletin önünde ezilecek ve yok edilecektir. Filistin milleti şehitlerinin kanıyla, çocuklarının şehadetleriyle, liderlerinin şehit edilmesiyle kazanacaktır.

İkinci nokta ise biz hala sahada olduğumuzu, kararlı olduğumuzu ve Filistin halkı için onurlu ve güvenli bir yaşam istediğimizi belirtiyoruz. Biz güvende olmadıkça Siyonist rejimin güvende olmasına izin vermeyeceğiz. Eğer çocuklarımız şehit olursa bu rejimin de bu eylemin bedelinin ağır olacağını anlaması gerekir. Artık Siyonistlerle aramızda acımasız bir denge kurulması mümkün değil.

Üçüncü nokta ise tüm dünyaya mesajımız şudur; Filistin milleti de dünyadaki diğer milletler gibi kuşatma olmadan ve onurlu bir şekilde yaşamak, Amman ve Kahire'deki dostlarını ve akrabalarını rahatlıkla ziyaret etmek istiyor. Çocuklarımız üniversiteyi eğitimlerine devam etmek istiyor ancak  Gazze'deki insanlarımız bu talepleri karşılayamıyor. Cenevre Sözleşmesinin ikinci paragrafında kişilerin dolaşım ve eşya taşıma özgürlüğü güvence altına alınmış olduğu halde bu haktan mahrumlar. Bu öyle bir konu ki, Avrupalı ​​heyetlerle görüştüğümüzde onlara bu gerçeği anlatamıyoruz; Diyelim ki Paris'tesiniz ve kuşatmaya mahkumsunuz. Bu durumda hayat şüphesiz büyükler için de küçükler için de cehenneme dönüşecektir. Biz de yaşamak istiyoruz ve bu karar yolunda kimse bizi caydıramaz. Topraklarımızın zaferine ve kurtuluşuna, katil işgal rejiminin bu topraklardan defedilmesine kadar bu yola devam edeceğiz.

Muhabir: Şehitlerin şehadeti mübarek olsun. Direniş devam etsin ve direnişçiler mağlup orduyu ezsin. Sayın Halid Kaddumi, vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.

En Çok Okunan Batı Asya Haberler
En Önemli Batı Asya Haberler
En Çok Okunan Haberler