Amerikan Siyasetinde Ocak İsyanı Depremi; Trump Siyasi Umutsuzluğun Semptomu


Amerikan Siyasetinde Ocak İsyanı Depremi; Trump Siyasi Umutsuzluğun Semptomu

Donald Trump'ın ABD'nin yeni başkanı seçilmesi, Amerikan toplumunun 6 Ocak 2021 isyanını atlattığının değil aksine ABD'nin nasıl bir çalkantı ile karşı karşıya kalacağının belli olmadığı önemli artçı şoklarının bir işareti olabilir.

Tesnim Haber Ajansı- Kongre isyanının ve Donald Trump destekçilerinin 2020 ABD başkanlık seçimlerinin sonuçlarını iptal etmek amacıyla Kongre binasına (Capitol Hill) saldırmasının üzerinden dört yıl geçti. Bu saldırıda 140 polis yaralanmış, 4 kişi ölmüştü. Amerika'daki pek çok siyasetçi ve analist, 6 Ocak'ın Amerikan tarihinin en utanç verici günlerinden biri olarak hatırlanacağını söylüyor.

Bu, Amerikan Kongresi'nin İngiliz ordusu tarafından işgal edilmesinden sonra ilk kez bir grubun Kongre binasını saldırgan olarak ele geçirmesiydi.

Kongre'nin ele geçirilmesi Trump'ın Amerikan siyasetindeki varlığının temsili

Trump, 6 Ocak öncesi ve sonrası olaylara ilişkin tüm analizlerin merkezinde yer alıyor. Pek çok analist, 6 Ocak olaylarını Donald Trump'ın kurduğu sert politikaların bir yansıması olarak değerlendiriyor. Trump'ın 2016 yılında iktidara gelmesi şiddet eylemlerinin yanı sıra siyasi alanda şiddet söylemlerinin de yoğunlaşmasına neden oldu.

Donald Trump, ilk yurt dışı pozisyonlarından birinde, yanlış hesaplama ve nükleer savaş başlatma olasılığını düşünmeden, Kuzey Kore'yi nükleer güç olarak "ateş ve öfkeyle" tehdit etti.

Daha sonraki yıllarda İsrail rejiminin terör politikalarını destekleyerek direniş komutanlarına suikastlar düzenledi ve Tümgeneral Kasım Süleymani'yi şehit etmek için terör eylemine başvurdu.

Vox veritabanı 2022'de, Trump'ın 2016'da göreve başlamasının bir sonucu olarak stokastik terörizmin (stochastic terrorism) önemli ölçüde arttığını belirtti. Bu veritabanı rastgele terör eylemlerini herhangi bir örgüte üye olmayan kişiler tarafından gerçekleştirilen şiddet eylemleri olarak tanımlıyor.

Bu istatistiklere ek olarak kongre üyelerine yönelik tehditler 2016'dan bu yana on kat arttı. Güney Yoksulluk Hukuk Merkezi 2019'da yaptığı bir araştırmada, Trump'ın göçmenlik karşıtı literatürü nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri'nde 1.020 nefret grubunun bulunduğunu tespit etti.

Bu prosedür 6 Ocak 2021'e kadar devam etti ve ilginçtir ki Trump'ın iktidardan ayrılmasından sonra da devam etti. 2022'de yapılan bir anketin sonuçları, Amerikalıların yarısının önümüzdeki birkaç yıl içinde Amerika Birleşik Devletleri'nde bir iç savaş çıkacağına inandığını gösterdi.

Söz konusu araştırmanın bir bölümünde şu ifadeler yer alıyor: "Bu bulgular, daha önce yapılan araştırmalarla birlikte, insanların toplumdan ve demokratik kurumlardan uzaklığını ve onlara olan güven eksikliğini ortaya koyuyor."

2019 yılındaki nefret gruplarının sayısına ilişkin rapor hazırlayan Güney Yoksulluk Hukuk Merkezi, 2023 yılında başka bir çalışma daha yaparak bu grupların sayısının 1.430 gruba çıktığını tespit etti.

Trump'a yönelik çok sayıda suikast girişimi, Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana artan şiddet madalyonun diğer yüzü. Seçim kampanyası sırasında iki kez suikast girişiminin hedefi oldu. Pek çok analist Trump’ın kendisinin körüklediği ve yoğunlaştırdığı siyasi şiddetin kurbanı olmak üzere olduğuna inanıyor.

2024 seçimleri ve 6 Ocak isyanı

Hatta bazı analistler, Trump'ın yeniden Amerika başkanlığına seçilmesini Amerikan yönetim kurumlarına duyulan derin güvensizliğin işareti olarak yorumluyor.

Amerika seçimlerinin yapılacağı gün CNN haber kanalı, sandık merkezlerindeki seçmenler arasında yapılan ankete dayanarak, Amerikan vatandaşlarının dörtte üçünün bu ülkedeki durumu uygun bulmadığını ve bu ülkedeki siyasi ve idari kurumlara güvenmediğini belirtmişti.

Donald Trump 2016 yılında Beyaz Saray'a girdiğinde kendisini iktidar sistemine, politikacıların geleneksel kararlarına ve savaşa karşı bir figür olarak konumlandırmayı başardı. Ancak Trump'ın 4 yıldır Beyaz Saray'da bulunması, onun iktidar partisinin akımlarına karşı çıkmaktan çok egemen sınıfın insanı olduğunu gösterdi.

Donald Trump, 2024 seçimlerinde Beyaz Saray'a girme motivasyonunu ne seçim kampanyaları ne de 4 yıllık sicili aracılığıyla gizlemedi: Açıklamalarında, yeni 4 yıllık dönemde federal kurumları kendi emrine sokmayı, diğer şeylerin yanı sıra yargıyı kişisel ve bireysel çıkarlarını ilerletecek bir merkez haline getirmeyi planladığını gösterdi.

Hill üssü, ABD seçimlerinin ardından bir notta, birçok seçmen 2016'da Trump'a oy verdiğinde kime oy vereceğini bilmezken bunun 2024 seçimleri için geçerli olmadığını yazdı. 2024 seçimlerinin sonucu, Amerikalıların çoğunluğunun, Donald Trump'ın ABD'nin siyasi ve yönetim sistemine yönelik bu yıkıcı amaçlarına karşı hiçbir muhalefetinin olmadığını gösteriyor.

Amerikalıların 2016'da Amerikan hükümetinin düşünce tarzını değiştirme umudunun artık çaresizlikten bir tür yıkıcı motivasyona dönüşmesi ve sisteme içeriden darbe vurma arayışına dönüşmesi mümkün mü?

Bu sorunun cevabı Amerikan toplumunun gelecekteki olaylarını belirleyecek. Ancak üzerinde daha az şüphe duyulan bir konu da, Amerikan egemenliği konusundaki umutsuzluğun bu ülkenin vatandaşlarının çoğunluğu arasında zirveye ulaştığı ve Donald Trump'a verilen oyların bu umutsuzluğun bir belirtisi olarak görülebileceğidir.

Böyle bir ortamda Donald Trump'ın ABD'nin yeni başkanı seçilmesi, Amerikan toplumunun 6 Ocak 2021 isyanını atlattığının değil aksine ABD'nin nasıl bir çalkantı ile karşı karşıya kalacağının belli olmadığı önemli artçı şoklarının bir işareti olabilir.

 

En Çok Okunan Analiz/Makale Haberler
En Önemli Analiz/Makale Haberler
En Çok Okunan Haberler